Eski zamanlarda nineler, dedeler, halalar özellikle ailenin oğlan çocuklarıyla pek övünürler, onların haşarılıklarını bile zekâlarına hamlederlerdi.
- Bak amcası nasıl da bir solukta falanca takımın oyuncularını sayıveriyor.
- Bak dedesi yumurcağa, daha okula gitmeden gazete başlıklarını okuyabiliyor.
- Maşallah, kurana çıktı, Fatiha’yı ezberledi.
Bunlar bir yana, çocuklarının argolarıyla övünenlere de çokça şahit olmuş, bu masum yaramazlıkları tebessümle kabul karşılamışızdır.
*
Şimdiki veletler öyle mi ya?
Analarından dijital uzuvlarıyla birlikte doğuyorlar desek, yeridir.
Böyle olunca vaziyet, zamane ebeveynlerinin övünme ölçütleri de değişti doğal olarak.
Aile sohbetlerinde övünme, yakınma arası şöyle ifadelere sık rastlar olduk artık:
- Daha üçünde torunum, akıllı telefonunu kendisi açabiliyor!
- Aypet eli ayağı gibi sanki ancak uyuduktan sonra alabiliyoruz elinden.
- Okuldan geliyor, oturuyor oyunun başına, ne olacak bu yavrunun hali anacığım.
*
Aile yemekleri artık evde yenmiyor, kardeşler, kuzenler, amcalar bile lokantalarda bir araya geliyorlar.
Böyle davetlerde gençleri çok göremiyorum, ya sınava hazırlandıkları için yahut ortam onları açmadığından “elektronik yoldaşlarıyla” takılıyorlar belli ki… Ana babalarıyla gelenlerin ellerinde ‘dijital uzuvları’, kendileri orada ruhları ağ dünyasının uçsuz bucaksız elektronik ovalarında, dağlarında seyrüsefer halinde.
*
Şöyle bitirdiğim geçen haftaki yazımı hatırlatayım, sonra bazı ilavelerim olacak:
Hani şu Y Kuşağı, Z Kuşağı gençler, yeni insan nesli indigo çocuklar var ya, şu haşarı, ele avuca sığmaz, dünyayı avuçlarına almış yavrular…
İşte geleceği de, seçimi de kazanmanın yolu onlardan geçecek…
Virgülü, noktalı virgülü bilmem ama siyasî noktayı onlar koyacak.
*
Yazıyı okuyan bir dostum, zarif şekilde bir eksiğimi dile getirmiş. Diyor ki;
“Y Kuşağına, Z Kuşağına dikkat çekmen iyi de, yenidünyayı şekillendirecek asıl kuşağı ihmal etmişsin, M kuşağını. Şu gönderdiğim bölümü bir yazında kullanırsan memnun olurum.”
*
Bundan sonra okuyacağınız bölüm, arkadaşımın mektubundan alıntı.
*
M Kuşağına, daha çok 2000’lerin çocukları diyebiliriz. Yani dijital dünya ile doğar doğmaz tanışan, tamamen dijital koşullarda büyüyen nesil.
*
Önce hatırlayalım;
1965-1980 yılları arasında doğanlar X kuşağını,
1980-2000 yılları arasında doğanlar Y kuşağını,
2000 yılından sonra doğanlar ise Z kuşağını temsil ediyor.
Z Kuşağı'nın içinde büyük bir çoğunluk
"M" Kuşağı olarak adlandırılıyor.
Kuşağın adındaki "M" harfi "Medya" kelimesinin kısaltılmış hali. (Bazıları Magazin Kuşağı diye latife de ediyor!)
Hal ve keyfiyet böyle olmasına rağmen, bu kuşak hakkında çok olumsuz şeyler de düşünmeyelim.
Çünkü bunlar,
Televizyon izlerken telefon ile görüşebilir,
Ayped isimli el bilgisayarı ile çalışırken, dizüstü bilgisayarda program yazabilir, fevkalade zeki çocuklar.
*
Yazının başında belirttiğim bir aile toplantısında, yemek boyunca bile elinde çatal kaşık, diğerinde akıllı telefonu lise son öğrencilerine bakıp ‘Bunlar bu halleriyle mi üniversite kazanacak, tahsil yapacak’ diye esefle içimden geçirmiştim.
Sonra mutlulukla haber aldım ki, derece yaparak çok iyi okullara yerleşmişler.
Tabii ki internet denizinde boğulup, dersleri ihmal eden, girdiği sınavlarda başarısız olan, a sosyal yavrularımızın sayısı da bir hayli fazla.
*
Evet, gelecek bu neslin elinde şekillenecek.
Kuşkusuz siyaset de.
Öyleyse bu kuşağa dikkat.
Dikkat derken, ‘hemen kontrol edelim, ellerinden dijital oyuncaklarını alalım, bu derdin çaresini bulalım.’ Yaklaşımından söz etmiyorum.
Önce anlamalıyız bu şefkati bilgisayarlarında arayan yavrularımızı; eleştirilerimizle bunaltmadan, ama dijital putlarına kul olmalarına da seyirci kalmadan…
Ağ âleminin sınırsız imkân ve fırsatlarının yanı sıra, büyük tehdit ve tehlikelerinin de şuurunda olalım, şu gün geçtikçe hayatımızın her zerresiyle bütünleşen dijital ortamın içini dolduralım diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.