Âşık Şeref Tâşlıova' nın vefâtı üzerine;
Reyhanî ve Çobanoğlu'dan bazı alıntılar
Birisi bülbül oldu, biri güldür Biri aranılan, birisi soran
Biri Anadolu, biri Atatürk Biri kurtarılan, biri kurtaran
Biri sevgilidir, biri güzeldir Biri kucaklayan, birisi saran
Biri Anadolu, biri Atatürk Biri Anadolu, biri Atatürk
Biri insanlığa örnekler katar
Biri bu Şeref'in kalbinde atar
Biri birisinin bağrında yatar
Biri Anadolu, biri Atatürk
Türk halk şiirinin başka bir ifadeyle; "Âşık Tarzı Türk Şiiri' mizin önemli temsilcilerinden ve ustalarında biri olan Şeref Taşlıova; ardında Türk halk kültürüne ciltler dolusu "enfes " şiirler kazandırarak ve katkı sağlayarak; geçtiğimiz günlerde; "fenâ âlemden" "bekâ âlemine" yürüdü. Halk şiirimizde ve kültür hayatımızda boşluğu ve yeri kolayca doldurulamayacak nâdide simâlarımızdan; Âşık Şeref Tâşlıova'nın hayata " vedâ " etmesinin derin hüznü ile kendisine rahmet; ailesine ve yakınlarına da sabır ve metânet diliyorum. Mekânın cennet olsun koca usta...
Şeref Taşlıova; Kars ve o onun bir adım ötesindeki Gence, Kazak ve Gürcistan sınırları dahilinde kalan Borçalı ile tarihte yaşanan muhâceretlerle (göçler) çoğunluğu Kars olmak üzere; Anadolu'nun da bir çok yerleşim birimi ve şehirlerine dağılan ve "Karapapak Türkleri " olarak isimlendirilen; Kars yöresindeki mahallî tabiriyle de "Terekeme" denilen Türk boylarına menuptur. Âşıklık gelenek ve tarzının günümüzde de çok yoğun ve zinde bir biçimde yaşandığı ve yaşatıldığı; "Âşıklar Otağı " olarak vasıflandırılan ve bilinen bir bölgede yaşamıştır.
Taşlıova; âşıklık geleneğinin yüzyıllaca coşkun seller gibi aktığı ve çağladığı; halk kültür geleneği kaynaklarının zenginliğini oluşturan ve yaşatan; "Âşıklar Otağı" denilen böylesine verimli kültürel bir yörede varlıklıklarını sürdürmüş, büyük ve usta âşıklardan feyz almış; ve yine aynı cizgide yürüyerek gelenekten beslenmiş bir büyük ve usta ozanımız...
Ezurum'un "Gözeller bezenmiş toya giderler" güzel ve hareketli türküsünün sözlerinin de sahibi; Kadim Türk Yurdu Borçalı'da yaşamış büyük değerlerden Âşık Hasta Hasan; ki; ustalığıyla Çıldırlı Âşık Şenlik'in san'atının kemâle ermesinde de önemli tesirleri olan bir âşık... Âşık Nuri, Âşık Şenlik, Çobanoğlu' nun "Kiziroğlu Mustafa Bey" türküsünün sözlerini babasından dinlediğini, şahsıma da ifade ettiği babası ve ustası Âşık Gülistân, yine; Şenlik'in oğlu ve Taşlıova'nın da ustası Âşık Kasım, Çobanoğlu ve nihâyet Taşlıova dahil olmak üzere; daha nice sayısız âşık söz konusu yörede ve kültür coğrafyasında; arkalarında güzel izler ve hoş sâdâlar bırakarak gelip-geçmiştir. Âşıklık geleneği Kars yöresinde bütün canlılığıyla hâlâ sürdürülmekte...
İşte; böylesine münbit ve zengin kültürel bir iklimde ve coğafyada neşv ü nemâ bulan Şeref Taşlıova; âşıklık geleneğimizin tartışmasız son büyük temsicilerinden birisidir. Bu münasebetle Halk Edebiyatı Tarihi'mizde hak etmiş olduğu yeri almış bir değerimiz olarak; sağlığında kendisine verilen "yaşayan insan hâfızası " kimliği ve mükemmel şiirleriyle; şüphesiz büyük bir âşık ve kültür insanı olarak anılacaktır.
Rahmetli Şeref Taşlıova ve ayrılmaz can yoldaşı merhum Çobanoğlu'nu Ardahan Lisesi'ndeki görevim vesilesiyle tanıdım. Görevime başlamak üzere 1970 yılının Eylül ayının on sekizinde Erzurum'dan Kars'a trenle gitmiştim. Yeri gelmişken Ardahan lisesi'ne atanma sürecinde Ankara'da yaşadığım anlamlı bir hatıramı da nakletmek istiyorum. Kur'a çekiminden hemen sonra; " Rahmetli Türkeş'in dâveti ve talebiyle; Ankara Radyosu'nun yakınında yer alan ve o tarihlerde Türk Ocağı olarak kullanılan tarihî binada; o günün şartlarında kur'a çekenler arasında sayısı ancak elliyi bulan; milliyetçi-ülkücü görüş ve düşüncelere mensup öğretmen adaylarıyla yapılan toplantıya katılmış; büyüğümüzün değerli fikir ve düşüncelerini dinlemiş ve tavsiyelerinden istifâde etmiştim." Unutulmaz hoş ve güzel bir tarihî hatıra...
Ardahan'a vardığımda; otübüslerin yolcuların indirdikleri yerin hemen yakınında ve daha sonra kayınpederim olacak rahmetli Zekeriya Işık Bey'in iş yerleri ve evinin bitişiğinde yer alan; "Park Oteli "nin altındaki kahvehânede ilk kez dinlediğim Çobanoğlu'nun sazından dökülen muhteşem nağmeler ve Davudî sesiyle taş plaktan okuduğu; "Neyine güvenem yalan dünyanın" türküsünün zevki hâlâ damağımda, tegânnisi hâlâ kulaklarımda çınlamakta...
Taşlıova ve Çobanoğlu'nun Ardahan'a geliş-gidişlerinde ve zaman zaman da Kars'a gidişlerimde; dinleme ve kendileriyle sohbet etme fırsatını buldum. Ama asıl dostluk derecesine varan yakınlığım ve tanışıklığım ise; 1984 yılında başlayan ve beş yılı aşkın süreyle sürdürdüğüm Kars Milli Eğitim Müdürlüğü dönemlerimde olmuştur. Çobanoğlu'na ait "Âşıklar Kahvesi"nde hemen hemen her gece âşıkların katılımlarıyla icrâ edilen proğramlarda kendileriyle birlikteliğimiz oldu ve böylece de kendilerini izleme ve dinleme imkânını elde ettim.
Ve yine o yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı'nca her yıl yapılması istenilen "Gençlik Şölenleri" vesilesiyle; Iğdır'dan Posof'a kadar; halkın da ilgi ve katılımıyla gerçekleştirilen ve bir kaç yıl süreyle de tekrarlanan coşkulu kültürel şölenlere; herhangi bir ücre talep etmeden katılmışlardı. İcrâ ettikleri proğramlarda; karşılıklı ortaya koydukları dolgun ve güzel "deyiş" ve "atışma" örnekleriyle şölenlerimize renk ve zevk katmışlardı. " An olur ki hayâlı cihân değer " duygu yoğunluğuyla; birlikte yaşadığımız günleri ve o güzellikleri unutmak asla mümkün gibi değil...
Uzun yıllar Kars Radyosu Müdürlüğü ve gazetecilik yapan ve 1988 yılında işlenen ve sebebi anlaşılamayan bir cinâyete kurban edilen değerli arkadaşım ve fikirdaşım Mevlüt Işık ve Anavatan Partisi Milletvekili ve daha sonra da Bakanlık görevi üstlenen Ercüment Konukman Kars'a gelmişlerdi. Şeref Taşlıova'nın davetiyle o güzel tabirle "konak " yani evine misafir olmuştuk. Taşlıova'nın bizleri "konak " etmiş olduğu gecede; sazı eşliğinde sesledirdiği şiir ve deyişlerinin ardında; doyumsuz kültürel sohbetini büyük bir keyifle dinledik. Güzel ve unutulmaz zevkli ve keyifli geceyi simgeleyen resim arşivimde mevcut....
Rahmetli Taşlıova ve Çobanoğlu'nun müdürlük dönemimde dışarıdan bitirme sınavlarına devamlarını teşvik ederek destekte bulundum. Zannederim diplomalarını da aldılar. Söz âşıklarımızın dışarıdan okul bitirilmelerinden açılmışken; benzerlik arzetmesi nedeniyle Reyhanî Usta'ya ait bir hâtıramı da zikretmek istiyorum. Olay şöyle; Erzurum Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olduğum 1977 yılında kendisine dışarıdan ortaokul ve akabinde de lise bitirmelerine katılması teklifini götürmüştüm. Cevaben; "Fevzi Hoca benim bu yaştan sonra memur olacak halim yok. Alacağım ortaokul ya da lise diplomasının da sazıma ve âşıklığıma katkısı yok. Boş yere kendimi ve sizleri zahmete sokmanın da anlamı yok." sözlerini hiç unutamam...
Reyhanî, Taşlıova ve Çobanoğlu mütemmim cüzü misâli birbirlerini tamamlayan ve adetâ bu beraberikleriyle de simge haline gelen âşıklarımız... Reyhâni'nin mükemmel ve kusursuz şiirleri; Taşlıova'nın genel kültür ve hitâbeti ve nihayet Çobanoğlu'nun sazının nağmeleri ve güzel sesiyle; günümüzde solmaya yüz tutan âşıklık geleneğinin sevdirilmesinde ve yaşatılmasında; inkâr edilemeyecek emek ve gayretleri olmuştur. Aralarında tatlı bir rekabet; bir araya geldiklerinde de seviyeli ve doyumsuz atışmaların ve taşlamaların sergilendiği güzel beraberlikleri olmuş...
Âşıklarımızdan Taşlıova ve Çobanoğlu sağlıklarında lâyık oldukları ve hak ettikler itibari görmüş ve "devlet san'atçısı " ünvanı alarak ve hakları teslim edilerek maaşa bağlamış ve nispeten rahat bir hayat sürdüren âşıklar... UNESKO tarafından "yaşayan insan hazinesi " ödülüne Taşlıova'nın lâyık görülmüş olması bir başka iftihâr kaynağımız...Yapılanlar hiç şüphesiz her iki âşığımızın hakkı..Kişilik ve san'atlarıyla da müenâsip ve vefâ gereği yerine getirilmesi gereken alkışlanacak güzelliklerdir. Hayıflanarak söylüyorum ve ne yazık ki; Taşlıova ve Çobanoğlu'nun da "üstâd " dedikleri ve hürmetle andıkları Reyhanî ise; yaşadığı sürede maalesef " evlâd ü iyâl"ın geçim derdine düşmüş ve "fakr u zaruret" içinde geçirilen kahırlı bir hayat sürdürmüştür. Bu ayıp ve kusur ise; biz Erzurulular'a ait olsa gerek...
Yazımızı; merhum Reyhânî, Taşlıova ve Çobanoğlu üçlüsüne ait güzel bir hatıra ile sonlandırmış olalım. Eski Cumhurbaşkan'ımız sayın Demirel Başbakan olduğu yıllarda bir vesileyle Kars'ta bulunmaktadır. (Kendilerine bu vesileyle; sağlık dileklerimle saygılarımı sunuyorum.) Onuruna verilen yemeğe o günlerde Kars'ta bulunan Reyhanî, Taşlıova ve Çobanoğlu birlikte proğram yapmak üzere dâvet edilirler. Taşlıova'nın karşılama dörtlüklerini şimdilik hatırlamıyorum.Ama Reyhanî'nin ifadesiyle; "Sende methiye var, bende taşlama" dediği ve tarizde bulunduğu Çobanoğlu "geldi de hâ geldi " nakarat ve rediflerini ihtiva eden ve sayın Demirel'i "meth ü senâ " edici türden bir türkü seslendirir. Söz sırası Reyhânî'ye gelince; her zamanki tarz ve tavrıyla nükteli, ama kinâyeli bir anlatımla sayın Demirel'e hitâpta bulunur. Bir bölüm sözleriyle zihnimde kalabilen türkü ile sayın Demirel'in sofrasındaki yemeğe de mizâhî bir atıfla şöyle seslenir.
Tâze tavuk eti, pirinç pilâvı Herkes gider aya, bizde araba
Ye babam ye; böyle fırsat bulunmaz Eski mücevherler döndü turaba
Vaktinde dövülür demirin tavı Yine aynı öküz, yine aynı araba
He babam he; böyle fırsat bulunmaz Ho babam ho; böyle fırsat bulunmaz
Âşık Reyhanî' nin ağzı gevişek
Altına sarmışlar sabırdan döşek
Siz kurnaz süvarı, ben yorgun eşek
Çö babam çö; böyle fırsatbulunmaz
Sayın Demirel âşıkları zevk ve ilgiyle dinler ve kendilerini mütevâzi bir armağanla ödüllendirir. Eleştiri ve mizâhın sabırla ve tahammülle karşılandığı siyâset anlayışından; nereden nereye..Bir "tevâfuk" olsa gerek. Çobanoğlu ile vefâtından bir kaç ay önce Kızılay'da karşlaşarak; ayak üstü sohbet etmiştik. Taşlıova ile de vefatından kısa bir süre önce yine aynı yerde karşılaşarak sohbet imkânı bulmuştuk.
Yakın zamanda kaybettiğimiz Şeref Taşlıovo olmak üzere; Reyhânî ve Çobanoğlu ile hayatlarını kaybetmiş diğer tüm halk âşıklarımıza Allâh'tan rahmet ve mağfiret dilerken; Kurban Bayramı'nın barış ve kardeşliğimize vesile olması temennilerimle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.