Değerli dostum Mehmet Şener’in heyecanla okuduğum “Tarım Teknoparkı yolda” başlıklı yazısı, önemli bir konuda atılan çok değerli bir adımın müjdesini veriyor. Yazının giriş bölümü şöyle:
“Kurulduğundan bu yana birbirinden çarpıcı projelere imza atan Ata Teknokent, şimdi de gıda ve tarımı kapsayan Gıda-Tarım İhtisas Teknopark'ı kurmak için kolları sıvadı. Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Recep Sadeler, "Bu merkez sayesinde Erzurum tarımı çok önemli bir aşama kaydedecek" dedi.
ATA Teknopark, başarılı çalışmalarına bir yenisini daha eklemek için kolları sıvadı. Bünyesinde Tarım-Gıda, İhtisas Teknopark'ı kurmak için harekete geçen Ata Teknopark çiftçilerden, işadamlarından ve siyasetçilerden destek istiyor. Kurum Başkanı Prof. Dr. Recep Sadeler, üzerinde çalıştıkları projenin Erzurum ekonomisine önemli girdiler sağlayacağını söyledi. “
***
Çok önemli bir konunun altını çizen Prof. Dr. Recep Sadeler sağ olsun, var olsun.
Evet, değerli hocamız çok haklı. Şehrin kalkınmasında ekonomik genetiğe uygun adımların atılması, ileri teknoloji ile hayvancığın evlendirilmesi olmazsa olmazımızdır.
Biliyorsunuz, biz de ısrarla Erzurum’un yeni kalkınma paradigmasının ‘Üreten Ekonomi’ olmasına sık sık vurgu yapıyoruz. Bu düşünceyle defalarca Hayvancılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (İ-OSB) kurulmasını önermiştik. İhtisas OSB’leri, Hükümet’in öncelik verdiği projeler arasında. Tarıma dayalı sanayi girdisini oluşturan bitkisel ve hayvansal üretimin ve bunların işlenmesine yönelik sanayi tesislerinin yer alabileceği hayvancılığa dayalı İhtisas OSB’LERİ bazı illerimizde açıldı. “Erzurum için niye olmasın?” demiştik.
***
Biz bu konuya yoğunlaşmışken, hatırlayın, dönemin Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı 3 büyük üretim – yatırım bölgesi kurulacağını ve bu bölgelerle birlikte hangi şehre yapılırsa yapılsın yüksek teknolojili tüm yatırımların, 5’inci bölge kapsamında destekleneceğini açıklamıştı.
Biz de bunu Erzurum için büyük bir imkân ve fırsat olarak gördüğümüzü, şehrimizin üretim-yatırım bölgesi olarak belirlenmesini talep etmiştik. Formülümüz şu idi; “Fabrika devletten, işletmesi milletten.”
Öyle ya, yerel kalkınma yerel imkânlarla kotarılacak bir hedef değil, neticede hükümet işi, hayvancılık alanında, Teknokentin bilimsel öncülüğünde devlet ileri teknolojiye dayalı tesisler kursun, KÖİ kapsamında işletmeyi millete devretsin.
Farkındayım, Gıda-Tarım İhtisas Teknopark'ı aynı şey değil. Ancak, bizim tasavvurumuzla örtüşen mühim bir proje. Arkasına teknoparkı ve teknokent’in bilimsel birikimini alacak olan bir hayvancılık ihtisas OSB’si kurulması ve tekrar ediyorum, üretim – yatırım bölgesi olarak ilan edilmemiz ne büyük adımdır, kalkınmamız için.
***
Bu vesile ile bir hususun altını tekrar çizmemiz lazım.
Erzurum’un kalkınma paradigmasını değiştirerek üreten ekonominin zeminini hazırlayacak, kentsel zenginleşme seferberliğine yeni ufuklar kazandıracak üç yeni kuruluş girdi hayatımıza, son on yılda. Ata Teknokent, DAP İdaresi ve KUDAKA. Bu yeni müesseslerin faaliyetlerini dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Neler yapıyorlar? Hangi önemli projeleri siyasi kadroların ve şehir üst yönetiminin dağarcığına katıyorlar?
Karar mercileri ve uygulayıcı makamlar bu önemli kuruluşların performansını yeterli buluyorlar mı? Bunlar önemli sorular. Bir önemli soru da şu: Eğer bu kuruluşlar uygulanabilir, sürdürülebilir orijinal, özgün projeler ortaya koyabiliyorlarsa; karar mercileri ve uygulayıcı makamlar bu projeleri takip ve gerçekleştirme bakımından yeterli alaka ve iradeyi gösteriyorlar mı? Soruların cevabı “Evet, tabii ki” ise şehir bundan kazançlı çıkacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.