Nurettin Topçu genç cumhuriyetin eğitimlerini batıda özellikle Fransa’da tamamlamak üzere yurt dışına gönderdiği ilk öğrenci grupları içinde yer almıştır. 1928 yılında Fransa’ya giden Topçu, Sosyal Bilimler/ Ahlâk Felsefesi alanında doktora yapan ilk Türk öğrencisidir.
Nurettin Topçu 1928/29 eğitim döneminde fark derslerini vererek lise eğitimini tamamlamış ve 1929-30 eğitim-öğretim yılında Aix’de üniversite eğitimine başlamıştır. Psikoloji ve Estetik sertifikasını Aix’den alan Topçu, 1930-1933 yıllarında Strasbourg Üniversitesine geçerek Umumi Felsefe ve Mantık, Muasır Sanat Tarihi, İçtimaiyat ve Ahlâk, İlk Zaman Sanat ve arkeolojisi sertifikalarını bu üniversiteden almıştır. Lisans diploması Strasbourg Üniversitesinden alan Topçu’nun doktora diploması Paris Üniversitesindendir. Paris Üniversitesinin Edebiyat Fakültesini de içeren bir bölümüne (Felsefe Bölümü bu fakülte bünyesindedir.) “Sorbonne” adı verilmektedir. Nurettin Topçu doktorasını 1934 yılında Sorbonne’de vermiştir. Uysallık ve İsyan: İnanç Psikolojisi Hakkında Bir Deneme adıyla hazırlamış olduğu doktora tezi 1995 yılında İsyan Ahlâkı adıyla yayınlanmıştır.
Yüksek Öğretim hayatını kısaca özetlediğim Felsefe Muallimi Nurettin Topçu için ahlâk kelimesi neyi ifade eder, bu yazımızda Topçu’da ahlâk kavramına yüklediği anlamları yine onun cümleleri ile ortaya koymaya çalışacağım. Son bölümde ise ahlâk filozofunun liseler için hazırlamış olduğu “Ahlâk Ders Kitabı’nın” başına gelenleri yeniden hatırlamaya/hatırlatmaya çalışarak kitaba dair bir öneri ile tamamlayacağım.
Topçu’da ahlâk, “İnsanı insan yapan ve diğer hayvanlardan esaslı surette ayıran, sahip olduğu irade ve hürriyettir. İrademizin güvenilir bekçisi olan disiplin ve inzibata ise "ahlâk" adı verilir.” Ahlâk nasıl kazanılacak sorusunu “Ahlâk, ruhun kuvvet kazanmasıdır ve bu kuvvet ancak bedenle çarpışarak kazanılır.” cümlesiyle açık ve anlaşılır şekilde izah etmektedir.
Topçu ahlâk ilkelerini “Ahlâk ilkeleri değişmez, bütün vicdanlarda ve her devirde onlara aynı şekilde rastlamaktayız. Ahlâk evde başka, okulda başka türlü olamaz. Biz bir adamın şahsî hayatında ahlâksız, aile ve siyaset hayatında ahlâklı olabileceğine inanan, insan ruhunu yamalı bir bohçaya benzeten görüşleri dalkavuk felsefesine bağışlıyoruz. Ahlâk bir türlü olur. Ahlâk insanın her an yaşadığı bir gerçekliktir.” cümleleri ile ortaya koyar.
Ahlâk ile eğitim arasındaki ilişkiye ve dolayısıyla ahlâk eğitimine dikkat çeken Topçu, “Aynı zamanda bir ahlâk eğitimine kuvvetle başlamak lazımdır. Devrimiz makine gıcırtısının ilahilerini susturduğu devirdir. Aptal makine hayranlarının, ahlâkın vakti geçmiş şeylerden olduğu iddiaları ve hasta ruhların ümitsizlik telkinleri ile ahlâkımız ve bütün manevi yapımız bugün hayat seferberliğinin dışında kalmıştır. Bizim ahlâkımız hörmet, hizmet ve merhamet prensiplerini kendinde birleştiren aşk ahlâkıdır.”
Sosyal hayata ahlâki değerlerin tesirlerine de değinen Topçu, “Kanun bekçisi yerinde ahlâk mefkûrecisi canlanmalıdır. Ahlâk mefkûrecisini içimizde canlandırmak ve kendi vicdanımızın iradesini kendi ellerimize geçirmek için, bugün artık bundan başka imkân yolu kalmamıştır. Birtakım naslara inanılmayan cemiyetlere ahlâk teklif etmek beyhudedir. Fenalıkları bize mazur gösteren kötü örnekler, ahlâkî zaaflarımızı besleyip durdular. Bizim varlığımızı selâmete kavuşturacak olan, hayatın değerine inandıracak ve birlikte el ele yaşamayı sevdirecek bir ahlâk nizamıdır. Memleketimizdeki ahlâk zaafının bir sebebi de, sanat hayatının yokluğunda aranmalıdır.” cümleleri ile toplumsal sorunlar ve çözümleri dikkatler sunmaktadır. Ahlâk Nizâmı adını verdiği hacimli bir kitabı da buluna Topçu, kitabın isminden de anlaşılacağı üzere bu meseleleri ve çözüm yollarını tartışmıştır.
Nurettin Topçu’nun ahlâk meselesine bakışında ahlâk-iktisat, ahlâk-madde ilişkisi önemli yer tutmaktadır. Şöyle ki; “Namuskârlığımızın en büyük düşmanı olan şöhretle serveti, ihtirasla iktidarı aciz bırakan, bu cazip musibetlere önünde diz çöktürecek olan kuvvet, ilahi kaynaktan gelen bir vazife ahlâkının içtimai nizam haline konulması, ahlâk ile iktisadın şahane bir anlaşma halinde yaşatılmasıdır. Ahlâk, teknolojinin inkârı anlamına gelmez. Tekniğin hayatımızdaki rolü bir realitedir. Ancak o, en büyük ihtiyaç sayılsa bile yine de bizim idealimizin istikametinde ve insanın emir ve iradesiyle yönetilmelidir. Su ile hava en büyük hayatî ihtiyaçlarımızı karşılar; ama yine de onlara tapmaya ve onları kullanırken irademizi feda etmeye lüzum yoktur. Hakikatte bizi mahkûm eden tekniğin kendisi değildir, belki tekniği kucaklayıp öne düşen kendi ihtiraslarımızdır.” Nurettin Topçu iktisadi nizâma ait sorunlar ve çözüm yolları hususunu yine Ahlâk Nizâmı kitabında o günün koşullarında ve büyük bir cesaretle tartışmaktadır.
Ahlâk meselesinde geleneğe sarılmayı ihmal etmeyen Nurettin Topçu; “Çağımızın ahlâkı yoktur. Elimizde erimekte olan ahlâk kırıntısı, eski devirlerden kalmadır.” cümleleri ile geçmişe özlemini ve referans noktasını ortaya koyar. Nurettin Topçu geniş halk kitlelerini eleştirmekten de geri durmaz. “Halk veya kütle, normal yaşayışı içinde ahlâkı istemiyor, kendi menfaat ve saadetini istiyor. Ona karşı gelen harekete ahlâksızlık diyor. Ahlâk kitabını tatbik ederken, onu kendi hayır ve saadet emellerine ve kendi gururlarına uyduruyor. Ancak acı ile istiabın tehdidi altında insanlardan merhamet, adalet ve şefaat dileniyor. Sade mustarip anlarımızda hakikatin dostu olabiliyoruz, ahlâkı gerçekten sevebiliyoruz.”
Nurettin Topçu’da din ile ahlâkı ayırmak mümkün değildir. “Bazılarının yaptığı gibi, ahlâkı dinden veya dini ahlâktan ayırmak, insanın iç dünyasını yine kendisinden ayırmak demektir. Zira ahlâk esasında dinî olgunluktan ayrı bir şey değildir. Ahlâk, hayvanî hayattan insanî hayata geçiştir. Ahlâk hareketinin bizi başkalarına ve bütün insanlara götüren ilâhî neşvesi dinin eşiğine ulaştırıyor, hatta onun sahasına sokuyor.”
Felsefe Muallimi Nurettin Topçu’nun külliyatında göze çarpan en önemli kavram hiç şüphesiz ahlâk kavramıdır. Bütün yaşamını bu kavramın şekillendirdiğini, biyografisinden ve kronolojisine paralel yazılarından rahatlıkla anlayabiliyoruz. Onun millet mistik kavramı, yaşamı ile hareketlerini birebir örtüştüren insan, yine yazısı-sözü ile hareketleri uyuşan insan, yani ideal insandır. Bütün yaşamı bu ilkelere yaslanan Topçu’nun vefatından önce başladığı ahlâk kitabının başına gelenleri yine aynı kitabın önsözünden okuyoruz. Ahlâk adamının hazırladığı ahlâk kitabının başından geçenler bizleri yeniden ve daha derin düşüncelere sevk ediyor. Şöyle ki; “Elinizdeki yayınla bir arada neşrettiğimiz Lise 1 ve Lise 2'ler için hazırlanmış Ahlâk kitaplarının talihsiz bir hikâyesi var. Şöyle ki: Ocak 1974'te kurulan CHP-MSP koalisyonu protokolünde ilk ve ortaöğretime Ahlâk derslerinin mecburi bir ders olarak konulmasının beyan edilmesi ders kitaplarının yazılmasını da gündeme getirmişti. Koalisyon hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ, bakanlık müşavirlerinden Rıza Kardaş'ı Nurettin Topçu'ya göndermiş ve kitapları yazmasını rica etmişti. Topçu hükümet değişikliklerine rağmen kitapların telifini sürdürdü. Nurettin Bey’in, bakanlık nezdinde kitaplarla ilgili işlerini takip eden yeğeni avukat Tuncer Enginertan'a yazdığı mektuplardan anlaşıldığına göre tek başına yazdığı, Lise 1 kitabını Ocak 1975'te, Lise 2 kitabını ise Mart 1975'te Ankara'ya, Milli Eğitim Bakanlığı'na göndermiş, Ortaokul Ahlâk dersi kitaplarını da talebesi Emin Işık'la beraber hazırlayıp yine Mart sonuna kadar göndereceğini beyan etmiştir.
Nurettin Bey’in Nisan ayında rahatsızlığı arttı ve hastaneye yatırıldı, 10 Temmuz 1975'te de vefat etti. Vefatından kısa bir zaman sonra Tek Işık Yayınevi tarafından basılan Lise 1 Ahlâk kitabında yazar olarak Nurettin Topçu'nun yanında Emin Işık, Ahmet Tekin, Yaşar Erol'un da adları yer aldı. Aynı kitabın çok küçük değişikliklerle 1976 yılında Devlet Kitapları tarafından yapılan baskısında ise Nurettin Topçu ismi tamamen çıkacak yerine diğer yazarlarla birlikte Erol Güngör adı girecektir. İktidarda Milliyetçi Cephe hükümeti vardır ve Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem'dir. 1975 yazında ve Tek Işık Yayınevi tarafından basılan Lise 2 Ahlâk kitabında ise Nurettin Topçu'nun adı hiç zikredilmez; yazarları Emin Işık, Ahmet Tekin ve Yaşar Erol'dur.”
Felsefe Muallimi Nurettin Topçu Bey’in Ahlâk kitabının hikâyesini hatırlatmaktaki muradım, lise 11 ve 12. sınıflarda öğrencilerimiz üniversite sınavlarına hazırlanmaktadır. Öğrencilerimiz eğitimlerinin başından itibaren test tekniğine dayalı ölçme ve değerlendirme sınavları ile kademeler arası geçişler yapılmaktadır. Öğrencilerimizi test tekniği ile hazırlanan sorularda bir doğruyu veya bir yanlışı bulmaya zorluyoruz. Öğrencilerimizin görüş ve düşünce alanın daraltmasını öneriyor ve adeta zorluyoruz. Test tekniği ile görüş alanı ve düşünce dünyası adeta tost gibi sıkıştırdığımız gençlerimize/geleceğimize nefes aldırmak zorundayız. Elbette spor, sanat vb. etkinliklere imkân hazırlamak ve sınavların boğucu ortamından daha bir rahat nefes alacakları alanlar oluşturulmalıyız.
Öğrencilerimize çeşitli etkinlikler ile beraber yukarıda hikâyesini anlattığım Ahlâk kitabını okullarımızda okutmayı öneriyorum. Konu başlıklarından bazıları; ahlâk ve ilim, ahlâk ve sanat, ahlâk ve din, iyi ve kötü, ödevlerimiz, hürriyet, insanın değeri, sosyal yaşayış kuralları, karakter, vicdan, sorumluluk, makine medeniyeti ve ahlâk olan kitabımız gençlerimizin iç dünyasına gelenekten ışık tutabileceği gibi bir takım toplumsal hadiseleri yeniden düşünmelerine/düşünmemize imkân verecektir. Ahlâk kitabımızın gençlerimize bir ölçme-değerlendirmeğe tabi tutulmadan ancak bir disiplin içerisinde okutulması faydalı olacaktır.
2017 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinden Vefa Ödülü Nurettin Topçu Bey’e verilmiştir. Kitabın geleceğimizin teminatlarının ruh dünyalarına kazandıracağı genişleme, aydınlık ile beraber, muallim olan müellifine, 40 yıl emek verdiği maarif camiası vefa borcunu ödemiş olacak ve gadre uğramış Ahlâk kitabı da yazılış amacına uygun olarak öğrenci sıralardaki yerini alacaktır.