Benzeri çok az bulunan 2. Selim'e ait muhteşem bir berceste beyit: Mısra-ı berceste; klasik divan edebiyatımızda öz, güzel, ince , lâtif söz ve sözler anlâmında kullanılan mısraları ve beyitleri ifâde eder. Hatta şöyle bir ifade var. "Maksut eserse, mısra-ı berceste kâfidir" Yani bir berceste- güzel mısranın söz kudreti bir esere denktir. Fuzüli'nin
"Ne kimse yanar bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"
Berceste beyitlerin en güzel örneklerinden biridir.
"Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden"
2. Selim ( Selimi)
(Biz ayrılık bahçesinin öyle yanık yanık ve öyle yakıcı yakıcı öten bülbülüyüz ki, sabah rüzgarı gül bahçemizden-gülşenimizden geçse, ateş kesilir, yanar)
Berceste beyitte gül, bülbül ve âşık ilişkisine yönelik bir alıntı: "Klâsik şiirimizde bülbülün ötüşü ya da âşığın hasretle, aşk ile ettiği ahların şiddeti daima mübalağa edilmiştir; öyle ki güneş ısısını ve yakıcılığını âşıkların âhlarından çıkan ateşin şiddetinden aldığı hükmüne varan şairlerimiz hiç de az değildir"
Bu beyit; klasik edebiyatımızda Selimî mahlasıyla bilinen ve şiir yazan II. Selim’in (Sarı Selim) padişahlığına mukayese edilemeyecek derecede muhteşem ve kuvvetli bir mısra-ı bercestedir.
Yahya Kemal bu meşhur beyti ve Selimiye Camii’ni kastederek şöyle diyor: “Bir beyti bir de câmi-i mâ’mûru var." Aslında kendisi de bir şiir üstadı olan Yahya Kemal Beyatlı’nın bu beyte hayranlığı ve Selimiye Camii’nin ihtişamına denk görmesi beyhude değil elbette…"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.