Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor?” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Bakan Yılmaz, yeni müfredatla ilgili yapılan eleştirilerin hatırlatılması üzerine, “‘Eğitimde seviyeniz nedir?' denildiğinde ben ekonomideki seviyenize bakın eğitimdeki seviyeyi anlarsanız derim. Ne kadar eğitimde iyiyseniz bu eğitimin neticesi üretim yapmak. O üretim sizin milli gelirinizi oluşturur. Eğer siz G-20’nin üyesiyseniz, dünyada en çok milli gelir üreten 20 ülke arasındaysanız, eğitiminiz de o ilk 20 arasındadır.
Satın alma gücü paritesi bakımından 14’üncü, milli gelir sıralaması bakımından 850 milyar dolar üzerinde 16’ıncı. 16’lık milli geliri kim üretti? İşçimiz, mühendisimiz üretti. Benim eğitimimden çıktı, 143 milyar dolar ihracat yaptık. Eğitimimiz iyi bir noktada. Biz bulunduğumuzla yetinmiyoruz. Diyoruz ki dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olmamız lazım. Bunun için yüksek katma değerli ürünler üretebilmek lazım, yüksek teknolojili ürünler üretebilmemiz lazım. İhracatımızın genelde çoğunluğunu buna dayandırmamız lazım. 500 milyar dolarlık ihracatı, 2 trilyon dolarlık milli geliri hedefliyoruz, kişi başına düşen geliri 25 bin dolar. Buna ulaşabilmenin yolu eğitimde kaliteyi arttırmak. Bunun için ne yaptık? Okul yaptık, derslik yaptık. 270 binin üzerinde derslik yaptık. Bugün 560 binin üzerinde öğretmeni biz atadık. Her gördüğümüz üç öğretmenden ikisi bugün bizim dönemimizde atanan. Özlük haklarını iyileştirdik. 2002’de bir öğretmen haftada 15 saat ek ders vererek aldığı ücret 635 lira falan, bu yaklaşık 409 dolara tekabül ediyor. Şimdi ise yine 15 saat haftada ek ders veren bir öğretmen 3 bin 200 küsür alıyor. 940 doların üzerinde. İstiyoruz ki öğretmenimize daha fazla verebilmek için bizim milli gelirimizi arttırmamız lazım. Buraya pay ayıralım” ifadelerini kullandı.
"Değerler eğitimimizin müfredat içinde yer almasını sağlayacağız"
“Eğitimde iyi bir noktadayız” diyen Yılmaz, “Şimdi müfredatta iyileştirme yapıyoruz. Öğrencilerimize bilgi hamallığı yapıyoruz. Evlatlarımıza öğrenmeyi öğreteceğiz diyoruz. Bilgiyi nereden nasıl bulacağını öğreteceğiz ve o bilgiyi nerede öğreneceğini bilirse gider aradığı, istediği bilgiyi alır diyerekten. Bu fırsat eşitliğini sağlama açısından da önemlidir. Geçen yıl TEOG sınavı yapıldı. 120 soru soruldu. 120 sorunun 120’sini de yapanlar nerede çıktı? Fırsat eşitliğinde Türkiye’nin iyi bir yere geldiğini göstermek açısından Van’ın Erçiş’inden çıktı. Van’ın Edremit’inden çıktı, Muş Varto’dan, Şırnak’ın İdil’inden çıktı, Tunceli Çemişgezek’ten çıktı, Sivas’ın Kangal ilçesinden çıktı. Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinden çıkan Mahir şimdi Robert Koleji'nde okuyor. Fırsat eşitliği bu. Bilgiyi siz nasıl öğreneceğini öğretin, geri kalanı da çocuklarımızı bilgi otoyoluna bağlayalım. Bu da teknolojiyle eğitimi buluşturma açısından önemli. Fatih Projesi'ni başlattık. Müfredatı da halkımızın görüşüne açtık. Evlatlarınıza hangi konuyu öğretilmesini istiyorsanız lütfen yazın, hangi konunun öğretilmesini istemiyorsanız onu da yazın dedik. 200 binin üzerinde görüş geldi. İnşallah referandum ertesi Talim Terbiye Kurulumuz onay için önümüze getirecek ve önümüzdeki yıldan itibaren 1,5,9’uncu sınıflar yeni müfredatla başlayacaklar. Bizim gördüğümüz arının dolaşım sistemi, kurbağanın solunum sistemi olmayacak. Küçümseyen alaya alan bir yaklaşımdan değerlerinizle gurur duymazsanız siz kendinizi küçültmüş olursunuz onları değil. Geçmişi olmayanın değeri olmaz. Geçmişinizi değerlerinizi bileceksiniz, mağlubiyetlerinizi de bileceksiniz, Sarıkamış’ı da anlatacaksınız. Kendi değerlerimizi vereceğiz. Değerler eğitimimizin müfredat içinde yer almasını sağlayacağız. Daha iyi bir müfredatı evlatlarımıza kavuşturacağız” açıklamasında bulundu.
“Ağustos’tan sonra da bir 10 bin öğretmen alımı daha yapacağız”
Bakan Yılmaz, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “33 binin üzerindeki öğretmeni isteyerek değil, istemeyerek ayırmak zorunda kaldık. Bir risk aldığınızda Rus Büyükelçisinin nasıl öldürüldüğünü hatırlayın. Türkiye’yi emanet edeceğimiz evlatlarımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı, öğretmenlerimize emanet ediyoruz. Ama öğretmenin kalkıp da bunun fikri hür, vicdanı hür olmasını istiyoruz. 33 binin ilişiğini kestik ama geçen yıl Şubat’ta 30 bin kişi, Ekim’de de 20 bin kişi olmak üzere 50 bin kişi atadık. Bu yıl da 20 binin ilanına çıktık. Eğitimde kaliteyi arttırmak için öğretmeni seçerken özel bir sistem gayret gösterilmesi lazım. Bu çerçevede hem sözleşmeli öğretmenliği getirdik, Güneydoğu’da Doğu’da hiçbir öğretmen kalmıyordu. Devam edecek. Mülakat sistemi devam edecek. Mülakatın da adaletli olmasına gayret ediyoruz. Her geçen gün daha da bu hedefe gideceğiz. Hepsi bizim evladımız. Mülakatlar başladı. Mayıs’ın ortalarında sona erecek. 20 bin öğretmen atamasını yapacağız. Haziran’da atamasını yaparız diye düşünüyoruz. Ağustos’tan sonra da bir 10 bin öğretmen alımı daha yapacağız. 30 bin. Geçen yıl 50 bin yapmıştık, iki yılda 80 bin. Bazı ülkelerin toplam kamu görevlisi sayısı bizim öğretmen sayımız kadardır.”
“1., 2. sınıflarda bunu kaldırıyoruz, 3. ve 4. sınıflarda Türkçe’nin içinde iki saat olarak görüyoruz”
El yazısından dik yazıya geçiş konusunda ise Bakan Yılmaz, “2005 yılında öyle yapılırsa evlatlarımızın daha iyi bir düşünce sistemine sahip olacağı, daha hızlı yazabileceği, eğitime öğretime katkısı olacağı düşünülmüş. Bizim arkadaşlarımız bir çalışma yaptılar. Öğretmenlere sordular, ‘Hangisini tercih edersiniz?’ Öğretmenler dahi dik yazı dedi. Öğrencilere sordular, şöyle sordular; bu eğitim öğretim yılına başlamadan bu eğitim öğretim yılı hakkında ne düşünüyorsunuz diyerekten onlardan yazı aldık. Bu yazı verenler yüzde 70’in üzerinde dik yazıyla verdiler. Türk eğitimi hakkındaki görüşlerinizi bize iletiniz dedik. Herkes dik yazıyla bize görüş bildirdi. Yani su akar yatağını bulur. Suyu yatağından geriye çevirebilmek mümkün değil. Dünyaya da baktık Amerika’da, Almanya’da, İngiltere’de. 1., 2. sınıflarda bunu kaldırıyoruz. 3.ve 4. sınıflarda Türkçe’nin içinde iki saat olarak görüyoruz. Artık herkes bilgisayar kullanıyor, klavye kullanıyor. Artık bunun bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde diğerinde ısrar etmek doğru değildir. Burada da demokratikleşme getirdik. 1-2’de değil ama 3-4’te de böyle bir şey olduğunu da bilsinler. Hangisi kendisine yatkınsa onu tercih etsinler. Bu konuda çok olumlu geri dönüşler aldım. Teşekkür edenler var. Hem öğretmenlerden hem velilerden aldım. Milletin hepsi memnun” şeklinde konuştu.
Pelin Üzek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.