Geçen hafta yayınlanan makalemizde Ak parti iktidarının ülkede siyasi istikrar sağlaması sayesinde bazı meselelerde başarılı olduğunu kaleme almıştık.
Genel manada başarı getiren siyasi istikrar açıkça söylemek gerekirse yerelde de gözle görülür hizmetlerin yapılmasına vesile olmuştur.
Yerel yönetimlerle ilgili iyileşmenin olduğu bu süreci iki bölüme ayırmak gerekmektedir.
2010 yılı öncesi ve 2010 yılı sonrası.
Çünkü 2010 yılında çıkarılan yasa ve yayınlanan başbakanlık genelgesi yerel yönetimlerde adeta bir reform niteliği taşımaktadır.
2010 yılından önceki sürece baktığımız zaman; Yerel yönetimler maddi imkânsızlıklar içerisinde oldukları için hizmet yapamıyorlardı.
Öyle Belediyeler vardı ki adeta kapılarına kilit vurulmanın eşiğine gelmişlerdi.
Bazı belediye başkanlarının ayın 1’i ile 13’ü arasında Ankara’da bakanlıkların önünü mesken tutmaktan başka çareleri yoktu.
Hizmetin adı unutulmuş, tek amaç bu ay çalışan işçi ve memurların maaşını nasıl öderimden başka bir şey değildi.
Bakanlıkların önünde adeta kıvrım, kıvrım olarak bu ayki iller bankası payını nasıl etsek, kime yalvarsak da parayı kesmeseler diye yalvaran başkanlarla dolu idi.
Aslında Ak parti belediyeleri kazandığı 2004 seçimlerinden sonra başbakanın talimatı ile partisinin adı ne olursa olsun, devlete olan borcu ne kadar olursa olsun iller bankası payının %40’ı borçlara kesiliyor %60’lık bölümü ise bütün belediyelerin hesabına aktarılıyordu.
Ancak yılların birikmiş borçları yâda buna yıllarca benim partilim diye adama göre iş ayarlanması Erzurum deyimi ile ‘’Ğırtligine’’ kadar personelle doldurulması sonucu artan maddi imkânsızlıklara %60’lık pay merhem bile olmuyordu.
Bunu örneklendirecek olursak.
2009 Mart seçimleri öncesi çıkan yasa ile Erzurum da Dumlu, ,Dadaşköy, Kazım Karabekir ve Yakutiye Belediyeleri birleştirilerek Yakutiye ilçe Belediyesi kurulmuştu.
İlçe Belediyesi olmak belki kulağa hoş geliyordu.
Ancak Kapıda binin üzerinde personel ki bunların yıllardır ödenmemiş ikramiye ve maaş tutarları adam başı eski para ile 10-15 milyar, Benzin, Mazot vermeyen Akaryakıt istasyonları, çalışmayan araç gereç velhasıl kalenin her tarafı alacaklılar tarafından kuşatılmış durumda idi.
Adeta seçilmiş başkanın eli, kolu plastik kelepçe ile değil zincirlerle bağlanmıştı.
Tabi bu belediyemiz sadece bir örnektir.
Bu durumda olan ülkemizde yüzlerce, binlerce belediye vardı.
Bütün bu sorunları gönderilen %60’lık iller bankası payı ile çözmek mümkün değildi.
Çünkü gelen para ‘’Devede kulak misali’’ hiçbir deliği yamalamıyordu.
İşte kale alacaklılar tarafından böyle kuşatılmışken 2010 yılında çıkarılan yasa ve yayınlanan başbakanlık genelgesi ile Cumhuriyet tarihinde ilk defa belediyelerdeki norm kadro fazlası personel Kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılarak başkanların zincirlenmiş ellerinin kilidi açılmış oldu.
Bütün borçlar ödenmeye başlandı.
Örnek verdiğim Yakutiye İlçe belediyemiz Türkiye de en borçlu ilk yedi belediye sıralamasından kurtularak bugün bütçesini trilyonlar ile açıklar duruma geldi.
Kollarındaki zincirlerin kilidini açtıran başkanlar çalışmaya hizmet üretmeye başladılar.
Tabi şimdilerde bu kadar maddi imkâna sahip belediyelerimizin hizmetleri yeterli midir?
Sorusunun bana göre cevabı hayırdır.
Erzurum özellikle adı Büyükşehir olmasına rağmen maalesef batıdaki büyükşehirlere bakınca geri kalmıştır.
Ama gelecekten umutluyum.
İnşallah şehrimiz daha çok güzelleşecek gelişecektir.
Tabi yeşil alanlar ve sosyal donatı alanları konut yâda ticari alana çevrilerek satılmaz emlakçi zihniyetiyle belediye başkanlığı yapılmaz ise.
Şu an mecliste görüşülmekte olan Büyükşehir yasasının ülkemize ve şehirlerimize neler kazandırıp neler kaybettireceğini şuandan kestirmek imkânsızdır.
Tek elden yönetim aslına bakarsanız en sağlıklı olanıdır.
Ama o tek eli seçmek çok önemlidir.
İşte bur da iş milletimize düşmektedir.
Mührü ehil olan insanlara verebilirse milletimiz hizmeti görecektir.
Yok, eğer nasıl olsa mühür bende diyerek yan gelip yatanlara, ayda bir ülkemizdeki kafeteryalar yetmiyormuş gibi başka ülkelerde ki kafeteryalarda kahve bahane gezmek şahane misali diyar, diyar gezdim Erzurum için diyenleri seçersek vay halimize derim.
Millet olarak uyanık olalım.
Partisinin ismi ne olursa olsun yeter ki adam gibi adam olsun diyerek ehil insanları seçelim derim.
Çünkü tedbir almayanlar haktan da takdir bekleme hakkına sahip olamazlar.
Bizler önce tedbiri alıp takdiri hakka bırakalım.
Diğer taraftan TBMM’de görüşülmesine başlanan yasanın resmileşmesi ile bu konuda ki fikirlerimizin daha da netleşeceği kanaatindeyim.
O yüzden komisyondan meclise gelen kanun taslağı üzerine şu an yorum yapmak doğru değildir.
Bekleyip görelim.
Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.