D. Mehmet Doğan: Baharın kıyısında Erzurum
Dün hafifi değil, hayli ağırı varmış. Rüzgâr epeyce dağıtmış, ama Erzurum tabiî manzarasını koruyor: Karlı…
Erzurum’a son defa, Erzurum belediye başkanı Mehmet Sekmen’in cemilesi “D. Mehmet Doğan Şehir Kütüphanesi”nin açılışı vesilesi ile gelmiştik.
Erzurum’a gelmek için iki vesilemiz var bu defa: Birincisi Eğitim-Bir’in Yazar Öğrenci buluşması…İner inmez Üniversite’nin yolunu tutuyoruz. Gençlerle orada büyük bir salonda buluşacağız. İkinci vesilemiz, TYB Erzurum Şubesi’nin Gençler Şairleri ile Buluşuyor programı. Bu programın üçüncüsü Oltu ilçesinde icra edilecek.
Salon tıklım tıklım ve kulakları açan bir gençlik cıvıltısı. Neredeyse bütün liselerden öğrenci var. Gençler babalarının yaşındaki Batılılaşma İhaneti’ni okumuşlar, bizi zorlu bir sınav bekliyor! Arada bir buçuk nesil geçmiş, gençler 1975’te yayınlanan bir kitabın ikliminin hayli uzağında olmalı diye düşünüyoruz.
Türkiye’nin batılılaşma macerası hakkında yüksek perdeden konuşan 44 yıllık bir kitap değişmeyen gündemimizin bir işaret taşı olarak ilgi odağı olmaya devam ediyor. Daha bir ay önce yeni bir baskısı yapıldı, şu sıralar dibe vurmuş olan kitap baskı sayıları ile kıyaslanamayacak miktarda hem de…
Kısaca batılılaşmadan, modernleşme ile farkından, tarihi maceramızdan ve kitabın yazılış hikâyesinden söz ediyoruz. Gençler çok ilgili, “can kulağı ile dinlemek” budur. Sonra sorulara geçiyoruz. Salonun neredeyse üçte biri soru sormak istiyor. İşte bu güzel! Bu kitabın hâlâ sarsıcı tesir uyandırdığının işareti…
Okuyanı sarsan, arayışa sevk eden, bulunduğu yeri sorgulama hissi meydana getiren bir kitap Batılılaşma İhaneti. Yıllardır Anadolu’nun neresine gitsek, orta kuşaktan okuryazarlar “ilk Batılılaşma İhaneti’ni okumuştum” diyor. “Batılılaşma İhaneti zihnimi allak bullak etti”, diyen çoğunlukta.
Gençlere “düşünce kitabı kafa karıştırmalı” diyorum. “Bildiklerimizi tekrarlayan kitaptan fayda gelmez” diyorum. Sorular gençlerin kitabı iyi okuduğunu ortaya koyuyor. İyi okumuşlar, güzel ve hatırda kalır sorular soruyorlar…
Tabii şeklen batılılaşma konusunda son noktaya vardığımızın onlar da farkında. Bir genç “şimdi biz de bu yüzden ihanet içinde miyiz?” diye soruyor. Biz de esas olan şekil değil özdür diyoruz. İşin doğrusunun kendimiz kalarak, kimliğimizi koruyarak modernleşmek olduğunu söylüyoruz.
*
Erzurum’daki mekânımız Öğretmenevi. Bu sefer kapının önünde bir tabela gözüme çarptı. Eski harfli “Muallimhane-i Erzurum”. Öğretmenevi “muallimhane” olabilir elbette. Bu işe yüz yıl önce başlansa idi, isim böyle olurdu. Bu tabelanın İran’dan gelenler için yazıldığı anlaşılıyor. Öğretmenevi’nin müdürü Abdullah Nehir, Nureddin Topçu’nun bütün eserlerini satır satır okumuş. Her buluşmamızda Nureddin Topçu, Hüseyin Avni bahsi açılıyor. Topçu’nun kitaplarının bazı baskılarda atlanmış veya çıkarılmış bölümler tesbit etmiş. Birkaç cümle veya bir iki paragraf. Bu dikkat önemli.
*
Erzurum kışı devam ederken, ertesi gün Oltu’ya doğru yola çıkıyoruz. Ne zaman Oltu kelimesi telaffuz edilse, etrafa bir çilek kokusu yayıldığını hissediyorum. On beş-yirmi yıl önce, Sultansekisi toplantıları için Erzurum’a gelmişiz, oradan da yolumuzu Ardahan’a kadar uzatacağız. Temmuz sonu olmalı. Ankara’dan birkaç araba ile yola çıkmışız. Sivas’tan itibaren baharın bütün renkleri ve kokuları ile kuşatıldığımızı hissediyoruz.
Bu geç baharın heyecanı ile sık sık mola verip resim çekiyoruz. İlk defa Anadolu’nun bu bölgelerinde bu manzaralarla karşılaşıyoruz çünkü. Ve Oltu’dan geçerken bir tarlanın kenarında bizi görüntüsüyle olduğu kadar kokusuyla da cezbeden taze çilek kasaları…İşte hâlâ o koku burnumuzda tütüyor, o tad damaklarımızı şaklatıyor!
Erzurum rakımı itibarıyla dağ başı denilebilecek bir konumda. İki bin rakımlı şehri üç bini aşan, üç bin beş yüzü zorlayan rakıma sahip dağlar çevreliyor. Yahya Kemal Erzurum’a bir defa, tiren hattının açılışı vesilesiyle gelmiş ve Erzurum’u dağ kelimesi etrafında tasvir eden meşhur “Erzurum gazeli”ni yazmış:
Yârin ki her tebessümü dağ üstüne bağ olur
Destinde câm-ı neşve semavî çerağ olur
Erzurum’da ufka bakıp da dağ görmemek imkânsız. Sanmayın ki bu şehir merkezi ile sınırlıdır.
Yolumuz Oltu’ya. Tortum’dan geçeceğiz. Bir gediği aşınca girdiğiniz vadi, dağ silsileleri arasından kıvrılarak yoluna devam ediyor. Erzurum merkezinde dağlar, çıplak. Bu güzergâhda tepelere yaklaştıkça yer yer ormanlık. Karadeniz’in bereketli rüzgârları bu tepeleri ihya etmiş anlaşılan.
Vadi dedik ama çok fazla düzlük yok…
İşte Oltu o az düzlüklerden birinde ve birazcık çoğunda. Eski ulaşım hatlarının kilit noktasında…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.