Dünya Kadınlar Günü, her ne kadar ülkemizde de 8 Mart 1921 yılından itibaren “Emekçi Kadınlar Günü” denilerek kutlanıyor olsa da; Türk Halkı açısından kadına, ana’ya, eş’e, bacı’ya verilen önem ve değerin tarihsel seyri, kızlarını diri diri toprağa gömen bir “zulüm dönemi”nden, Asrı Saadet Dönemi’ne, yani İslam Peygamberi’nin, “Cennet, anaların ayakları altındadır” sözünü tarihe nakşettiği yıllara dayanır.
Kadının toplumumuzda yeri ve önemi büyüktür. Kadın, her şeyden önce bizim için ana’dır. Koca bir coğrafyanın hiç itirazsız “Anadolu” diye tanımlanmasının ve tanınmasının altında ana’ya duyulan sevgi, saygı, şefkat duygusunun doğurduğu asil bir ruh yatar.
Ana, aynı zamanda bizim için bir yar’dır. Bundan dolayıdır ki, küçük yaşlardan itibaren hafızalara, “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” sözü, o ana’lar tarafından bilerek, bilinçli şekilde işlenir. Türk toplumu genelde anaerkil bir yapıya sahiptir. Ana, yani kadın, yani eş, yani bacı; evinin direği, temelinin en dirençli taşıdır.
Kadın, evin gerçek sahibi olduğu içindir ki, kıyılan her nikah sonrası, cüzdan kadına teslim edilir. Milli bir ruh ve manevi bir yapıya sahip Türk kadınını yıkabilecek bir gücün olmadığı şimdiye kadar yapılan sonuçsuz yığınla teşebbüs sonrasında anlaşılmıştır.
Türk halkının en büyük güvencesi ve sigortası, eğitimli, dinamik, çalışkan kadınlarıdır. Erzurum’un Dadaş ruhlu kadını, çok daha farklıdır. Gururu, onuru, ciddiyeti ve dik duruşu ile değerlerinden asla ödün vermeyen, kocasına iyi ve sadık bir eş, çocuklarına şefkatli bir ana olan dadaşın kızı, kadını, ana’sı, bacısı, baş tacımızdır.
Daha sıklıkla ve hemen her yıl 1984 yılından itibaren kutladığımız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, başımızın onlar sayesinde dik, gurumuzun onlar sayesinde dirençli olduğunu keyf ve mutluluk içinde belirtiyor, ayırt etmeksizin asil ruhlu kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyoruz.
Günleri kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.