Geçtiğimiz hafta karar verilen ESOB davasıyla ilgili tartışmalar sürüyor. ESOB Başkanı Rasim Fırat ve Yönetim Kurulu üyeleri ve Genel Sekreter hakkında verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasının ardından bugün yazılı bir açıklama yapan Matbaa-Kırtasiye ve Tabelacılar Esnaf Odası Başkanı Hikmet Karaca, “Bu şikâyet kendi ihtiraslarım için değil, Kamunun ve tüyü bitmemişin haklarını korumak adına yaptığım bir şikâyettir” dedi.
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile ilgili yürütülen davayla ilgili olarak 06 Eylül 2012 tarihinde karar verildiğini ifade eden Karaca açıklamasında şunları kaydetti;
“ESOB’da yürütülen proje harcamaları ile ilgili usulsüzlük yapıldığından şüphe ederek, gerek birlik başkanına, gerekse yönetimdeki arkadaşlara proje hesaplarını inceleme hususunda uyarıda bulundum. Olumlu cevap alamayınca 10.08.2008 tarihinde suç duyurusunda bulundum.
Buradaki suç duyurusunun asıl amacı ne yönetim kurulu üyeleri, nede benim başkan vekilliği görevinden alınmamdır. Sadece yönetim kurulu olarak, projeleri yürütmesi için her türlü yetkiyi verdiğimiz Birlik Başkanı Rasim Fırat’tır.
Bu projelerin yürütülmesinde başkan ve genel sekreter tam yetkili olduğundan, yönetim kurulu üyelerinin proje harcamalarında ve malzeme alımlarında imzaları ve yetkileri yoktur. Tüm sorumluluklar başkan ve genel sekretere aittir. Bu durum diğer yönetim kurulundaki arkadaşlar tarafından da bilinmektedir.
Yönetim kurulundaki arkadaşlar başkanı koruma ve kollama adına savcılık ve mahkeme beyanlarında yalan ve yanlış ifadeler vererek kanun karşısında suç ortaklığına varan bir konuma kendilerini getirmişlerdir. Bazı yönetim kurulu üyelerinin; “Kurs Esnasında, Gümüşleri Tanımayıp Çöpe Attık” gibi mahkemeyi yanıltan yanlı komik ifadeler vermişlerdir. Mahkemede 25-30 kursiyerin ve kurs hocalarının ifadelerine başvurulmuş ve bir gram dahi gümüşün ziyan edilmediği, eğitim esnasında bütün kursiyerlerin peştamal kullandıklarını, artan gümüş çapaklarını da kurs hocalarına teslim ettiklerini, büyük bir titizlik içerisinde Oltu Taşını ve Gümüşü işlediklerini ve bir gram dahi gümüşü zayi etmediklerini mahkemedeki ifadelerinde söylemişlerdir.
İddia ettikleri gibi beni, başkan adayı olduğum için değil, suç duyurusunda bulunduktan bir ay sonra yönetim kurulu kararıyla başkan vekilliği görevinden aldılar. Başkan adayı olduğum için görevden almışlar ise neden suç duyurusunda bulunmamı beklediler.
11.08.2008 tarih ve 2008/9695 sayılı soruşturma nedeniyle; Cumhuriyet Baş Savcılığı talimatı ile görevlendirilen Başkomiser M. Kemal Sarıkaya, KOM Şube Müdürlüğü’ne sunduğu 11.08.2008 tarihli raporunda: Rasim Fırat’ın kendisini iki kez başka odaya davet ederek, 310 kilogram alınması gereken oltu taşının yerine 50 Kg. aldığını, 63 kilogram alınması gereken gümüşten ise 10 Kg. aldığını, komiserin göz yumması halinde bu eksikleri en kısa zamanda tamamlayacağını talep etmiş ve bu teklifi kabul etmeyen Baş komiser, bir tutanakla konuyu üst birimine rapor etmiştir. Bu tutanaktan da anlaşılacağı üzere Rasim Frat’ın uhdesinde olan diğer meblağın akıbeti belli değildir. Bu tutanak Rasim Fırat’ın suçunu itiraf ettiğini de açıkça belgelemektedir.
Savcılığın ve benim müracaatlarım sonucu, Bakanlık bir Başmüfettiş görevlendirdi. Ayakkabı imalatı projesiyle ilgili EBOB’da denetim yapan Bakanlık Başmüfettişi Erdinç Kılıç tarafından hazırlanan suç duyurusu raporunda da yolsuzluk ve usulsüzlükler tespit edilmiştir. Başmüfettiş Erdinç Kılıç’ın suç duyurusu raporuna paralel Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla alınan bilirkişi heyeti de raporunda da 33.319 Euro zimmet olmak üzere, 16.580 Euro’ da görevi kötüye kullanmak olarak tespit edilmiş ve Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi de bu zimmet davasını kabul etmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca tayin edilen Başmüfettiş Nevzat ÖZDEMİR, Muh. İşl. Bilim Uzmanı Fahrettin Alişar, Sayıştay E. Denetçisi Bahattin Senemoğlu’ndan oluşan Bilirkişi heyetinin raporunda belirttiği ve akıbeti belli olmayan 33.319 Euro hariç, 16.580 Euro’nun da proje bitiminden dört yıl sonra ve başmüfettişin tespitinden sonra taksitler halinde ihale finans birimine birlik bütçesinden karşılanarak geri ödenmesi ise zimmetin ne denli açıkça yapıldığının bir göstergesidir. Projelerden artan paranın ESOB Binası inşaatına harcandığı hikâyesi de, her nedense zimmet olayları yargıya intikal ettirildiğinden sonra uydurulmuştur. Hâlbuki; bu konuda hiçbir yönetim kurulu kararı olmadığı gibi, söz konusu inşaata harcandığını gösterecek bir belge de yoktur. Bu sadece zimmeti kapatmak için uydurulan dayanaksız ifadelerdir.
Projelerden artırılan paraların birlik binasına harcandığı beyan edilmektedir. Bu ifadeler de tamamen Mahkemeleri ve kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir. Zira birlik binasının yapımı ile ilgili tüm giderleri Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu karşılamıştır. Proje paralarından artırılan paraların birlik bütçesine aktarıldığı beyan edilmektedir. Buna ait hiçbir resmi kayıt da mevcut değildir. Birlik bütçesine birçok kanaldan para girmektedir. Birliklerin muhasebe sistemi o kadar mükemmeldir ki; her hane kendine ayrılır ve hiçbir karışıklığa imkân verilmez. Hal böyle iken, mevcut delillerin karartılması için soruşturma dosyalarına 600-700 sayfa banka dekontu konulmuştur. Bu olayla ilgisi olmayan dekontlar birliğin paralarının normal giriş-çıkış dekontlarıdır. Bu dekontların sanki davaya söz konusu dekontlarmış gibi dosyaya konulması, tamamen mahkemeleri yanıltmaya yöneliktir.
Cumhuriyet Savcıları ve Mahkemeler karar verirken iddia edilen suç ile ilgili gerekli bilgi, belge ve delilleri inceler, somut şeyler üzerinden adaleti sağlamaya çalışırlar. Kişilerin mal varlıklarını objektif bir obje olarak değerlendirmezler.
Çünkü bilirler ki; şahsi menfaat sağlama istekleri o kişinin şahsiyet ve ahlak sorunudur. Bu nedenle mahkemelerin verdikleri kararları böyle dayanaksız gerekçelerle değerlendirmek, yorumlamak en azından bilgisizlik ve haddini aşmaktır.
Kaldı ki bu konuda mağdur olan biri olarak adalete güvenim devam etmekte, mağduriyetimin başvuracağım Yargıtay tarafından değerlendirileceğine inancım tamdır. Bir kısım basın mensupları, bazılarını koruma içgüdüsüyle hareket ederek, bu kişilerin kalemşorluğuna soyunmaları, basın mesleğine yakışmadığı gibi etik bir davranış da değildir. Bu şikâyeti kendi ihtiraslarım için değil, Kamunun ve tüyü bitmemişin haklarını korumak adına yaptığımı bir şikâyettir. Mahkemenin vermiş olduğu karar benim iddiamda haklı olduğumu kanıtlamaktadır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.