İstanbul'un fethini gerçekleştiren, Osmanlı'ının en büyük sultânı şüphesiz Fatih'tir. Osmanlı onunla İmparatorluğa adım attı. Beş-altı dil bilen, (Türkçe-Arapça-Farsça-Lâtince-Sırpça ve Rumca) portre resmini yaptıran, yaşadığı çağı okuyan, sarayında gayr-i müslim sanatçıları ve bilm adamlarını barındıran, kendi dillerinde konuşabilmelerine ve inançlarını yaşamalarına imkân veren ve bazı tarihçilere göre, Hıristiyan olan annesi "Despina"nın, inancını değiştirmeye zorlamayan ve müdahale etmeyen, hattâ ölümünde, defin işlemini inancına göre yaptırarak, kilise bahçesine defnedebilecek kadar, açık fikirli, hak ve inanç özgürlüklerinden yana bir pâdişâh ve devlet adamıydı.
İstanbul'un fethinin ardından, yeni seçilen Ortodoks Patriği "Gennadios" onuruna verilen yemekte, kendisinin dostluğundan emin olunmasını, Bizans'ta, Patrikler'de var olan bütün yetkilere, aynen sâhip olduğunu dile getirerek ve kapıya kadar yolcu ederek, Osmanlı vezirine eşit bir protokol uygulattı. Patrik at üstünde, ona eşlik eden vezir ve devlet görevlileri, Patrik'in bindiği atın yanında ve yaya olarak, tahsis edilen "Havariler Kilisesi"ne alaylı törenle gönderecek kadar, inançlara hoş görüyle bakan ve güvence veren, emin ve aydın bir büyük hükümdârdı.
Merkezi Kütahya olan ''Ermeni Piskoposluğu''nun, İstanbul'a taşınmasını ve Piskoposluk'tan, ''Patriklik ünvanı''na evrilmesini ve dönüşümünü sağlayan da Fâtih'ti...O, hem Osmanlı'nın kartal burunlu sultânı ve hem de Doğu Romanın da vârisi ve hükümdârı idi....
Her gün kitap okuyan, Roma tarihini, Heredet'u ve daha pek çok tarihi okuyup- dinleyen, araştırmalar- incelemeler yapan, müstesnâ bir insan ve sultân olduğuna ait, kendisini tanıyan yerli ve yabancı bir çok sanatkâr ve yazarlar, hem-fikirdirler. "Osmanlı tarihçisi Neşrî" Fâtih'i; adaletli, bilgin, dindâr, bilginleri ve erdemlileri koruyan, nerede bir bilgin ve olgun kişinin varlığını haber alsa, İstanbul'a getirtip, maaş bâğlayan bir sultân olarak tanıtır.
''Avni mahlâsıyla'' şiirler de yazan ve seksen şiirinin yer aldığı Divân sâhibi, ilk Osmanlı Pâdişâhı ve İstanbul'a defnedilen ilk Osmanlı sultânı idi. Halk arasında ve kültüründe, "veli-hükumdâr" olarak anılan ve kabul gören bir büyük hükümdâr olmanın ötesinde, bir büyük şairdi..."Lâ-dinî şiirlerinde" Galata ve Galata güzellerinin, insanı dinden çıkaracak kadar alımlı-çekici olduklarına ait, Divân şiirinin mazmun ve mecâzları, sıklıkla yer alır..
İstanbul'un fethi kutlu olsun...
Fatih'ten, Avni mahlâsıyla yazılan iki güzel aşk gazeli...
Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider
Erişür fâsl-ı hâzan bâğ u bahâr elden gider
Her nice zühd ü salâha mail olursa hâtırım
Gördüğümce ol nigâr-ı ihtiyâr elden gider
Carre olma dilberâ hüsn ü cemâle kıl vefâ
Bâki kalmaz kimseye nâkş ü nigâr elden gider
Şöyle hâk oldum ki âh itmeğe havf eyler gönül
Lâ-cerem bâd-ı sabâ ile gubâr elden gider
Bir yâr içün ağyâr ile merdâne cenk itsem gerek
İt gibi mürdâr râkîp ölmezse o yâr elden gider.
×××××××
Bir güneş yüzlü melek gördüm ki âlem mâhîdîr
Ol kara sümbülleri âşıklarınun âhıdır
Gamzesi öldürdüğünde, lebleri canlar verir
Var ise, ol rüh-bahşın dini İsa râhıdır
Ükte-i zünnârına her kimse kim dil bağlamaz
Ehl-i imân olmaz ol âşıkların gümrâhîdır
Avni'yà kılma gümân, kim sana râm ola niğar
Sen Stanbul şâhısın, ol Galata'nın şâhıdır
Avni
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.