Zamanın birinde insanlar Mısırda yağmur duası için dağlara çıkarlar.
Feryat, figan ederek ağlarlar.
Göğün gözü sulanır lakin yağmur yağmaz.
Ahaliden biri Mısırın muhterem zatlarından Zünnun Mısriye koşar.
Durumu anlatır.
Ne olur!
‘’Şu aciz insanlar için dua buyur da yağmur yağsın’’. Diye yalvarır.
Bunu duyan Zünnun Mısri Mısırdan kaçar.
Gidişinden 20 gün sonra kara gönüllü bulutların ağladığını ve havuzların bol sularla dolduğunu haber alan Zünnun Mısri ülkesine geri döner.
Döndüğünde ahali sorar.
Halk senden dua isterken sen kaçtın.
Bunun hikmeti nedir?
Zünnun derki; ‘’İşittim ki kötüler yüzünden kuşların, karıncaların bile rızıkları darlaşır.
Halka baktım içlerinden benden daha günahkâr kimseyi göremedim.
Anladım ki bu kıtlık ve yağışsızlık benim yüzümden oluyor.
Bu insanlara ve bu şehre fenalığım dokunuyor.
Bende içlerinden çekildim’’.
Bunu yıllar önce bir takvim yaprağında okumuştum.
İnsanlar büyüklük istiyorsa herkese hürmet etmeli.
Bu güne kadar kimseyi kendimden fena görmedim.
Çünkü bende büyüklerimden böyle gördüm
‘’Bir insan kendini hiçe saymadıkça aziz olamaz.
Çünkü kendisini küçüklerden sanan büyük hem dünyada hem de ahrette büyük olur’’. Demiş. Sadi Şirazi.
Bu şehrin ücra bir köyünde doğup çocukluğunda koyun gütmüş, Tarlada, Çayırda Dedesine, Ninesine yardım ederek büyümüş bir işçi emeklisinin oğluyum.
40 yaşına gelmiş bir insan olarak şunu belirtmeliyim ki; Çalıştığım her kurumda alnımın terini silerek helal kazanmaya, bana Rabbimin emaneti olan emanetlere helal lokma yedirmeye, bunun yanında da Devlete ve Millete faydalı olmaya çalıştım.
Diğer taraftan yaklaşık 17 yıl önce Erzurum da Radyoculuk hayatına başlayıp ardından Doğu Tv’ de yaptığım programlarımda ve çeşitli Gazetelerdeki köşe yazılarımda bu Milletin doğruları görmeleri ve yanlışları bilmeleri için çaba gösterdim.
Ama hiç bir zaman ne dilimi, ne şahsiyetimi, nede kalemimi satmadım.
Şerefimle, şahsiyetimle bu şehre hizmet etmeye çalıştım.
Şunu da herkes iyi bilsin ki bu güne kadar basın sektöründe yaptığım hiçbir işten dolayı kimseden bir kuruş almadım.
Çünkü ben bu yola çıkarken kendime menfaat sağlamak için değil, Millete ve Memlekete faydalı olabilmek için çıktım.
Bu şehrin sorunları var.
Bu sorunların çözümü için de bu kadar yazdık ve konuştuk.
Zaman zamanda yazdıklarımız yüzünden bazı geceleri uykusuz geçirip, Ailece huzursuz olduk.
Şimdi artık diyorum ki; 40 yıl bu Şehrin ve bu Milletin hizmetkârlığını şerefle yapmış birisi olarak bundan sonraki ömrümüzü güzel ülkemizin başka bir güzel şehrinde hizmetkâr olarak geçirelim.
Bu arzumuz için birileri önlerinde eğilmemi ve yalan dünyasında mazeretler üretmemi bekliyorlarsa onlara,
Rahmetli Koca Reis Muhsin başkanın sözünü söylerim.
''İki saniye sonrasına garantisi olmayan dünyada fırıldak olmaya ne gerek var. Ben fırıldak istemem'' diyordu Koca Reis.
Şunu da açıkça belirtmeliyim ki eğer bu güzel Memleketin bize ihtiyacı var ise Dadaşlar diyarına hizmetkâr olmak bizim için şereftir.
Bu mesele nefsanî değildir.
İstiyorum ki bu şehrin insanı da bir adım ileri gidebilsin.
Ama bunun için Koca Reisin de dediği gibi kimse bizden fırıldak olmamızı da beklemesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.