• BIST 9477.34
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • Erzurum 8 °C
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 17 °C

FİTNE FESAT TEZGAHLAR,İFRAT TEFRİT SÖYLEMLER

Erdal Güzel

İnsanoğlu en gelişmiş silahları üretmek çabasında olsa da   yaradılışından bugüne dek ,fitne ve fesadın yaptığı tahribat kadar güçlü bir silah icat edememiştir.

Emperyalist ülkeler , ürettikleri silahları pazarlamak için gelişmemiş ülkelerin içerisine fitne fesat tohumları atıp, huzur bozarak ,o ülkeleri zayıf bırakıp, her an çatışmaların olacağı bir ortama sürüklemek stratejisi izlerler.

Ne gariptir ki, bu tezgaha düşmeyen üçüncü dünya ülkesi yok gibidir.

Bunun en somut örneklerini uzun yıllardan beri ülke olarak yaşamaktayız.

İmparatorluk topraklarını kaybedip, son kale olarak sığındığımız Anadolu’dan  koparılmamız için bu tertiplerin çoğunu duyduk, okuduk, ve yaşadık.

Ülkelerin hassas noktalarını belirleyip,  bu bölgeleri kaşıyarak ,insanları kutuplara ayırıp, ötekileştirip, bir birlerine düşman etmek  genel bir taktiktir.

Ülkemizde bu hassas noktalar,  Türk -Kürt,sağ-sol ,alevi -Sünni ,laik- anti laik ,cumhuriyet ve  cumhuriyet karşıtları gibi konulardır.

Tarihe mal olmuş önemli şahsiyetler üzerinden  yapılan söylemler de  bu ayrıştırmaların bir aracı olarak sıkça kullanılmaktadır.

 İfrat ve tefritin de işin içine katılmasıyla bu ötekileştirme ve düşman kamplara ayırma planı çok çabuk ilerlemektedir.

Sultan 2’inci Abdülhamit’in bir kesim tarafından “Ulu Hakan” bir başka kesim tarafından “Kızıl Sultan” olarak  değerlendirilmesi, Mustafa Kemâl’in dinsizlikle itham edilmesi, İsmet İnönü gibi tarihi şahsiyetlere yönelik  asılsız isnatlar ,kin ve nefret duygularını tetikleyip, ötekileştirmelerin önünü açmaktadır. 

Eğitim seviyesi düşük, okumayan ve  dünya gerçeklerini algılamayan toplumların bu rüzgarlara kapılmaları kaçınılmazdır.

Siyasetin ayrıştırıcı  ve şiddet içeren söylemleri de  bu fitne tohumlarının  hızla büyümesine  yol açmaktadır.

Politik çıkarlar uğruna sergilenen  sen ben kavgaları ne yazık ki  değerler üzerinden yapılmakta,  birileri göbeklerini kaşırken , vatandaşlar adeta bir birine düşman edilmektedir.

Geçmişte, aleviler Kur’an’ı yaktı diye bir fitnenin ortaya atılmasıyla  K.Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da binlerce insan canından olmuş, bu kentler adeta savaş alanına dönmüştü.

28 Şubat öncesi, bir avuç sakallı, sarıklı, cübbeli  meczubun , asalarıyla Anıtkabir’e gitmeleri, elbette ki bu fitne düşüncenin bir eylemiydi.

Siyasi seçimler yaklaştıkça bu dozun artırılması da gözden kaçmamaktadır.

 Geçmiş dönemde ,bir siyasetçinin, başbakana ikinci peygamber  yakıştırması yapması ile yakın zamanda Bir üniversite rektörünün  Cumhurbaşkanına itaati farzı ayın olarak nitelemesi, bu hafta başında  bir muhalefet milletvekilinin Türkçe ezan  düşüncesini tekrar gündeme taşıması, andımızla ilgili polemiklerin bu ortamda tekrar dillendirilmesi, yine bir fakülte dekan vekilinin  Atatürk’ün , bin yıllık Türk’ün kıyafetini ecnebi kıyafetleriyle değiştirdiğini ifade etmesi ve son olarak ta bir gazetecinin “Atatürk benim ilahımdır “ gibi maksadını aşan  söylemler  ateşin üzerine benzin dökmek kadar tehlikelidir.

Elbette ki, ne Sn. Cumhurbaşkanı peygamber, ne de Atatürk ilahtır.

Her olayı kendi tarihi süreci içerisinde değerlendirmek ve ona göre yorumlamak gibi bir eksiğimiz bulunmaktadır.

Bir takım vatandaşları  kendi siyasi tercihlerine ters düştüğü için vatan hainliği ile itham etmek, fesat düşüncenin bir eseridir. Bir bayrak altında yaşamayı kabul etmiş, ülkenin değerlerine bağlı herkes vatanını sever. Bu ilkeler doğrultusunda  birinin diğerinden daha fazla ülkesini  sevmesi  söz konusu değildir.

Bu fitne ve fesat ateşinin ülkeyi sarmaması için  sorumluluk makamın da olanların üslup, tavır ve söylemlerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir.

Konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanı’nın sarık ve cübbe ile Kadir Mısıroğlu gibi  Atatürk’e hakaretler yağdıran birini , hassas bir günde ziyaret etmesi  samimi bir hasta ziyareti olarak izah edilemez.

Böyle bir ziyaretin doğuracağı tepki elbette ki bilinmez değildir.

Ülkede tansiyon yükselirken gazeteci bir bayanın “Atatürk benim ilahımdır” diyerek ortaya çıkması, bir mültecinin Atatürk heykelini tahrip etmeye çalışması,  kara çarşaflı bir bayanın “Atatürk ilah değildir “ söylemi ,bize geçmişte yaşadığımız acı günleri hatırlatmaktadır.

 Vatandaşlar olarak ülkemizde sükûneti sağlayıp ,barış dilini yaygınlaştırmamız gerekmektedir.

Bu hassas konuda en büyük görev ve sorumluluk devleti yönetenlere ve siyasilere düşmektedir.

İfrat ve tefrit yanlışına düşüp, fitne ve fesat tohumlarının serpilmesine göz yumarsak, ülkemize en büyük ihaneti ve saygısızlığı yapmış oluruz ki bunun vereceği zarar hiçbir  silahın veremeyeceği kadar tehlikelidir.

  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
      Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
      Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25