Ahlak terimi "insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlar bütünü; bu konularla ilgili ilim dalı" olarak tarif edilmektedir.
Ahlak, toplumda yerleşmiş değer yargılarıdır.
Ahlaki değer yargıları, "iyi" veya "kötü" sübjektif ve temelsiz değer yargıları değildir.
Ahlaki kurallara uymamak, topluma ve bireye son çözümlemede mutlaka zararlıdır.
Bir eylemin "zararlı" olması ise bir değer yargısı değil, bir "gerçek" yargısıdır.
Şu halde ahlaki değer yargılarının temelinde, diğer değer yargılarından farklı olarak bir gerçek yargısı vardır; ahlaka aykırı davranış zararlıdır.
Ahlaka aykırı davranışlarda "zararlı" olduğu için "kötüdür".
Ahlaki değer yargılarının temelinde gerçek yargısının bulunması, her insan için geçerli olabilecek ahlaki kuralların araştırılması sonucunu doğurmuştur.
Gazetecilik mesleğinin ortaya çıkması, önem kazanması ve gelişmesiyle birlikte; başta kurumsallaşma olmak üzere, tekelleşme, medya sahiplerinin medya dışı işlere girmesi, medya ile alakası olmayanların da medya sektörüne girmesi, ekonomik ve siyasi çıkar alanlarına yönelmesi gibi genel ve yalan haber, manipülasyon (yönlendirme) amaçlı haber, özel hayatların gizliliğinin ihlâli, kişisel çıkarlar, kamu yararının gözardı edilmesi vb. mesleğe yönelik bir dizi özel sorunlar baş göstermiştir.
Bu sorunların ortadan kaldırılması için hukuki düzenlemeler yapılmışsa da bunlar günümüzde artık yeterli değildir.
Bu düzenlemelerin yetersizliği, sakıncaları ve özellikle de 'basın özgürlüğü' kavramı etrafında etik kodlar geliştirilmesi artık elzemdir.
Basın özgürlüğü; Anayasa’dan kaynaklanan, halkın çabuk, doğru ve sağlıklı haber alma ve bilgi edinme hak ve özgürlüğünün iletişim organları aracılığıyla kullanımının oluşturduğu bir süreçtir.
Bu süreçte asıl amaç, kişinin ve toplumun bilgi edinme, haber alma hak ve özgürlüğünün işlerlik kazanmasıdır.
Basın özgürlüğünün hedefi bireylerin ve genelde toplumun doğru ve sağlıklı haber alma ve bilgi edinmesidir.
Hem özgür olmak hem de sorumlu olmak oldukça külfetli bir iştir ve altından kalkılması oldukça güçtür.
Günümüz medyasının da bu iki kavram altında ezildiğini söyleyebiliriz.
Günümüz de aşırı özgür olan medya yapısı sorumluluk bilinci ile hareket etmemektedir.
Bilinçli hareket etmeyen medya sayesinde son dönemde toplumlarda yerleşmiş değer yargıları hızla değişmekte, ahlak kavramı da bu değişimden nasibini almaktadır.
Dünyayı ve Ülkemizi saran bu değişim rüzgarı sadece siyasal yapıları değil, insanların dünyaya bakış tarzlarını, dünyayı algılayış biçimlerini ve sahip oldukları değerleri de dejenere etmektedir.
Medya sayesinde tüketimin egemen olduğu bir hayat tarzı hızla yayılmakta, üretim-tüketim ilişkisi içinde bambaşka değer yargıları toplumlara empoze edilmektedir.
Diğer taraftan ülkemizde gazetecilik kisvesi altına girmiş bazı zatlar şantajla ve tehditle adeta kalemlerini silah olarak kullanmaktadırlar.
Elli kuruşluk şahsiyetsiz bu kalemler ülkede yan gelip yatanlar dururken, gece gündüz çalışanları yerden yere vurmaya ve karalamaya devam ediyorlar.
Bir gazeteci olarak yan gelip yatanları eleştirmek yerine harıl, harıl çalışanları memlekete hizmet etmeye gayret gösterenleri yerden yere vurmak bana göre ahlaksızlıktan başka bir şey değildir.
Gecesini gündüzüne katıp ülkemizin dört bir tarafına hizmet etmeye çalışan bürokratları yerden yere vurmaya çalışan kendini maydanozdan sanan bazı zevatlar ortalıkta kol gezmekteler.
Çıkardıkları iki sayfa fotokopiden ibaret gazete sayfası, yada ne yedüğü belirsiz bir İnternet sayfası ile sözde doğruluktan, dürüstlükten, namustan, millete hizmet etmekten ve vatanseverlikten bahsediyorlar.
Ellerinde hiç bir veri bulunmayan zatlar bu ülkenin Doğusuna, Batısına, Kuzeyine ve Güneyine gece gündüz demeden mesai mefhumu gözetmeden çalışan hizmet götüren bürokratlara çamur atmaya devam ediyorlar.
Bu zavallılar yapılan hizmetleri eminim ki görmüş olsalar yiğidin hakkını yiğide teslim edecek kadar belki cesur olurlar.
Yapılan yatırımları görmezden gelmek de insafsızlıktır.
Basın ahlakı ve insanlık doğruyu yapan her kimse onu alkışlamayı, daha başarılı olması için yanında durarak onu teşvik etmeyi, yanlışı yapan da Babamız dahi olsa karşısında dik durmayı ve hesap sormayı gerektirir.
Gazetecilik ahlakı bunu gerektirir.
Bu ülke için gecesini gündüzüne katıp hizmet etmeye çalışan insanların azmini, Çalışma hevesini kırmaya kimsenin hakkı yoktur.
Gazetecilik ahlaki ilkesel hareket etmeyi gerektirir.
Bu yüzden Türkiye’de, 1960 yılında Basın Ahlak Yasası yürürlüğe girmiş ve ardından 1988 yılında Basın Konseyi “Basın Meslek İlkeleri”ni hazırlayarak uygulamaya koymuştur.
Unutmayınız;
Hiçbir özgürlük sınırsız değildir.
Sınırsız özgürlükte özgürlük değildir.
Mesleklerin de toplum içinde bir görevi vardır.
Bu meslekler ancak toplum için yararlı oldukları ölçü ve alanda meşru olurlar.
Topluma "zarar" verildiği anda, sınırın aşıldığı anda, topluma kendisini savunma hakkı ve görevi verilmiş olur.
Basın mesleği de bu kuralın dışında kalamaz.
Bizim sözümüz ortaya illada alanlara..
Her kalem ne yazdığını bilir..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.