Her alanda ‘Yerel Candır’ anlayışını hakim kılmalıyız
Salgın sürecini de içine alan Erzurum esnafını rahatlatmayı amaçlayan güzel bir girişim başlatıldı.
Esnafa, tüccara, imalatçıya velhasıl kendi üretimine ve insanına uzatılan bu şefkat elinin toplumsal bir dayanışma hareketine dönüştürülmesi gerekiyor.
Aslında çok geç kalınmış bir sivil inisiyatif seferberliği olan ‘Yerel Candır’ kampanyasının hedefine ulaşması için hepimize görev düşüyor.
Erzurumluluk bilincinin, şanlı Dadaşlık ruhunun ete kemiğe bürünmüş somut göstergesi olan bu harika kampanyanın öncülerinden olan Erzurum Borsa Başkanı Hakan Oral'dan aldığım bilgiye göre bu kampanya sadece yereldeki marketçiliği içermiyor.
Bu kampanya marketçilikten ziyade,
Her alanda,
Her adımda,
Ticaretçisinden üreticisine,
Yöresel ürünlerinden ,
Mobilyacı, lokantacı, tuhafiyeci, et süt üreticisi, peynir üreticisi, giyim mağazaları, marketler, unlu mamül üreticisi ve satıcısı, poşetci, kağıtçı, matbaacı, temizlik ürünleri, zücaciye, hediyelik eşya ve sektörlerdeki tüm yerel esnafın birbiri ile kenetlenmesine giden yolun adıdır bence...
Erzurum Borsası Başkanı Hakan Oral’ın ifadesiyle,
‘Yerel Candır’ bu noktada da kalmamalı...
*
Erzurum’un önemli Sivil Toplum Kuruluşlarından biri olan Erzurum Borsasının Başkanı Hakan Oral’la bu konuyu uzunca konuşma imkanı buldum.
Hakan Oral, Erzurum’un birlikteliğe ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Aslında bu görüşün,
Aslında bu düşüncenin yıllar öncesinden gündeme taşınıp hayat bulması yolunda adımlar atılmalıydı.
Olsun,
‘Zararın neresinden dönülse kardır’
*
Dedik ya; ‘Yerel Candır’ daha büyük ufuklara yol açmalı.
Şehrin insanlarının da birbirlerine candan, yürekten sarılmaları noktasına sıçramalı.
Erzurum kendi değerlerine,
Kendi yetiştirdiği insanlarına da sahiplik etmeli.
Onların yanında yer almalı,
Desteklemeli,
Her mevkide,
Her alanda,
Her noktada ‘Önce Can’ demeli.
*
Yaşadığımız şu pandemi günlerinde çok insan kaybettik,
Yüreklerimiz çok yandı.
Köşe taşı insanlarımızdan da uhrevi âleme intikal edenler oldu.
Sosyal medya adeta başsağlığı mekanı haline geldi.
Sosyal medyada vefat eden birçok kişi hakkında methiyeler dizildi.
‘Adam gibi adam’ denildi,
‘Kültürlü, becerikli insandı’ ifadeleri kullanıldı,
‘Yardımsever, iyi insandı’ görüşlerine yer verildi.
Bu ifadeler gerçekten taktire şayandır.
Ama keşke bu insanların değerini,
Bu insanların kıymetini vefatından sonra değil, hayattayken bilebilseydik.
Ölüye Fatiha’da cömert olalım, ama
diriye duada cimri davranmayalım.
Ne olursa olsun,
Nerede yaşarsa yaşasın,
Kendi insanımıza sahip çıkalım.
‘Yerel Candır’ kampanyasının ufkunu,
Boyutunu yüksek tutalım.
Aslında Erzurum’un ihtiyaç duyduğu şey,
Ufku ve boyutu yüksek olan ‘Yerel Candır’ anlayışıdır.
*
Bu işe ilk önce kafa yoran başta Erzurum Borsası Başkanı Hakan Oral’ı, Erzurum Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Başkanı Rasim Fırat’ı, 1. Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Murat Urkuç’u tebrik ediyorum.
Daha sonra bu kampanyaya destek veren, Ticaret Odası Başkanı Lütfü Yücelik’i, Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Başkanı Ethem Tanrıver’i, Perakendeciler Derneği Başkanı Ömer Düzgün’ü Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’i temsilen Başkan Vekili Fevzi Polat’ı da tebrik ediyorum.
Gönül istiyor ki, bu kampanya cüce kalmasın,
Şahsi ihtiraslara kurban edilmesin.
Büyüsün,
Dallansın, budaklansın.
Yerelde olan her şeyin yanında yer alsın.
Destek olsun,
Elinden tutsun,
Örnek olsun…
*
‘Sahipsiz memleket’ yakıştırmalarını çürütsün atsın.
*
Şimdi sakın ‘Bu kampanyayı fazla abartıyorsunuz ‘ demeyin,
Büyütmek, geliştirmek bizim elimizde.
Dar, süreli bir kampanyadan sürekli bir anlayışa evirilmelidir .
Bu noktada gerekli ihtimamı göstermekten geçer.
Ne olur ön yargılardan kurtulalım,
Bu işin filizlenmesine,
Bu işin büyüyüp gelişmesinin yolunu açalım.
*
Başta siyasilerimiz olmak üzere, İl başkanından ilçe başkanlarına, gençlik kollarımıza, Valiliğimiz, Belediyelerimiz, kamu kurum ve kuruluşlarımız, Rektörlerimize, üniversitelerimize, Erzurum Barosu başta olmak üzere şehirde ve şehir dışında bulunan sivil toplum örgütlerimiz, basınımız, gazetecilerimiz, muhtarlarımız, köylümüz kentimiz, ama kekresin bu taşın altına elini koymakla ve benimsemekle hedefine daha çabuk ulaşır.
*
Hani bir hikaye vardır ya;
Karıncaya demişler ‘Nereye gidiyorsun’
O da demiş ki ‘Hacca gidiyorum’
Demişler ki,
‘Bu hızla nasıl gideceksin o kadar yolu’
O da,
‘Gidemesem de bu yolda ölürüm ya’ demiş.
Elbette ölmeyelim,
Ama karıncanın azmini kendimize şiar edinelim.
Hepsi bu kadar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.