Erzurum’la ilgili sohbetlerde mutlaka dile getirilen bir tespit var.
“Erzurum göç veriyor, nüfusumuz gittikçe azalıyor.” Doğru, istatistikler de bu gerçeğin altını çiziyor.
Bir de şöyle bir yakınma var:
“Sürekli niteliksiz göç alıyoruz, nitelikli göç veriyoruz buna karşılık.”
***
Göç verdiğimiz kesin de… Sürekli nitelikli göç verdiğimize ilişkin kanaat ne kadar doğru, ne kadar bilimsel? Göçenlerin ekseriyetinin nitelikli olduğu nereden belli? Bu konuda bilimsel incelemeler var mı? Galiba göç edenlerin ekserisi iş ve aş için gidiyorlar. Büyük şehirlerin varoş yolcularıdır, göç göç olup yola düzülenler.
***
Jackues Attali, “ Geleceğin kısa tarihi” adlı eserinde şöyle bir tespitte bulunuyor: “ Kırsal kesimden gelenler, ayrıcalıklı sınıfların bazı mensuplarıyla birlikte, insanların hayatında çok somut değişiklikler talep eden toplumsal ve siyasi yeni hareketlerin başlıca aktörleri olacaklardır. Geleceğin büyük çaplı ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri çalkantıları, işçilerden memurlardan, ya da akademisyenlerden değil, şehirlere akın akın göç edip gelenlerden kaynaklanacaktır.” Evet, bence de kavimler göçünün tarihi sonuçlarından daha çok… Bu iç göçler geleceğin toplumsal yapılanmasında belirleyici olacak.
***
Meseleye bir de şu açıdan bakmalıyız. Aslında hali vakti yerinde olan; işe, paraya, mülke sahip olan kişiler şehirlerinde kalmaya daha da meyilli değil midir?... Aş, iş, maişet derdi olmayan… Kurulu düzenini kolay kolay bozar mı? Parasal yükünü tutmuş çok cüzi bir azınlığın büyük merkezlere gidişini istisna tutarsak, aslında Erzurum’dan büyük şehirlere göç, büyük ölçüde “dar gelirlilerin göçüdür...” Bunun gibi, ilçelerden ve civar illerden Erzurum’a gelenlerin, buradan gidenlerle aynı toplumsal ve sınıfsal özellikler taşıdığını da görmemiz lazım…
***
İşte asıl mesele de bu… Attali’nin dediği gibi… Kırsal kesimden gelenler, ayrıcalıklı sınıfların bazı mensuplarıyla birlikte, insanların hayatında çok somut değişiklikler talep eden toplumsal ve siyasi yeni hareketlerin başlıca aktörleri olacaktır, bu kaçınılmazdır… Caddelerimizin şekil şemailini, sokağımızın ruhunu değiştirecek olanlar bunlardır. Erzurumluluk kalıbının dışına çıkmaya meyyal kalabalıkları teşkil eden de bu yeni kentliler değil midir?
***
Gidenler ve kalanlar konusunda kârda mıyız, zarar da mı varın siz analiz etmeye çalışın. Ben küçük ırmakların büyük denizlere akmasını çok normal bir gelişme olarak görüyorum ve dünyadaki toplumsal yapılanmanın doğal seyrinden farklı mütalaa etmiyorum. Kuşların sevk-i tabii ile kendilerine daha uygun iklimi bulmaları gibi; sermaye de, işsiz de, umut yolcusu da yolunu bir şekilde buluyor. Bu durumda Şehir yöneticilerine düşen görev şudur: Nüfus hareketlerine mütenasip planlamalar yapmak, gelecek olanlara çağdaş altyapısı tamamlanmış bir şehir sunmak… Şehrin yerleşik ve hâkim nüfusu ile kanaat önderleri ve şehir eşrafının görev ve sorumluluğu var bu hususta. Çevre kültürün kadim merkez kültürü istilasına meydan vermemek ve yeni hemşerileri “Erzurumluluk” kalıbına dökmek tarihi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyayız. Gidenleri gittikleri yerde, kalanları kaldıkları yerde rahat ettirmek; onları onurlu, karnı tok, sırtı pek vatandaşlar olarak yaşatmak devletin görevi olmalı…
***
Yerel seçim arifesinde şunu da belirtmeden geçmeyelim.
Yığın yığın, yoğun göç almak şehir için zor bir tablo oluşturur. Belediye yönetimlerini ciddi şekilde sıkıştırır. Kalabalıklaşma, daha çok altyapı ihtiyacı, daha çok yol, daha çok park demek. Daha çok hizmet arzı demek… Daha çok yatırım demek. Kentin genel ekonomisine etkisi ayrı konu, ama belediyecilik açısından nüfusun azalması, göçün artması fırsata dönüştürülebilecek bir tablo. Nüfus patlamaları yaşmayan, kontrolsüz ve hareketli varoşlara sahip olmayan, derli toplu, tarihi ve kültürel dokusunu muhafazaya muktedir bir Erzurum size de sevimli gelmiyor mu? Bu konudaki sloganımızı tekrarlayalım; Nüfus eksilmesi çok doğal, yeter ki nüfuzumuz eksilmesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.