O cami adeta onun çocuğu gibiydi.
Tam 23 yıl imamlık etti.
Sadece imamlık mı?
Caminin büyütülmesinde büyük emeği geçti.
İlk olarak 1989 yılında emekli noter Ahmet Emin GÜNEŞ tarafından yaptırılan cami, bu hayır sahibinin soy ismi ile isimlendirildi.
2007 yılında cemaat tarafından kubbeli 2. bir bölüm ilave edilerek 225 metrekare olan caminin iç alanı, 740 metrekareye çıkarıldı.
İşte bütün bu çalışmaların içerisinde İmam Hikmet Öztürk Hoca vardı.
Cami onun evi gibiydi, çalışma yeriydi.
Öyle günler olmuştur ki, hoca gecesini gündüzünü o cami içerisinde geçirirdi.
*
Güneş Camii için çok koştu, koşuşturdu.
Yardım topladı,
Hayırseverleri tek tek dolaşıp cami için yardım aldı.
Hiç yorulmadı.
Bütün amacı Yenişehir’de cemaatin rahatça namaz kılacağı bir cami oluşturmaktı.
Yüzünü kimseye dökmedi,
Kimseyi azarlayıp, kırmadı.
*
Hikmet Hoca bilgili,
Cemaati tarafından sevilen,
Alçak gönüllü,
İşinin ehli bir imamdı.
Cemaat kendisinden yeterince faydalanabiliyordu.
Vatandaşa Kur-an öğretiyor,
Tecvit dersleri veriyordu.
Kıraati ile de adeta gönüllere sesleniyordu.
O imamlığı çok seviyordu.
Peygamber mesleği diyordu.
İlahiyat Fakültesi mezunu,
Uzman İmam hatipti.
*
Böylesine yararlı,
Böylesine sevilen bir imam her ne hikmetse biran da imamlığı bırakıp Çat’a vaaz hatip olarak atandı.
Halbuki imamlığı çok seven bir insandı.
Verdiği sözde duran kişiliğe sahipti.
Kendisi ile görüşemedim ama çevreden edindiğim biliye göre birileri Hikmet Hocanın huzurunu bozmuş.
Cemaat hocanın gidişini şöyle aktarıyor;
Cemaat kendisinden erkek Kur-an Kursu istemiş, o da cemaate söz vermiş.
Cami inşaatıyla birlikte öğrencilerin yararlanabileceği bir Kur-a Kursu oluşturmuş.
Ama birileri buranın kız çocukları için Kur-an Kursu olsun demiş.
O da ‘Ben cemaate söz verdim. Burası erkek Kur-an Kursu olacak’ demiş.
İşte o birisi buna müsaade etmemiş.
Adeta Hikmet Hoca’yı cemaate verdiği sözden döndürmeye çalışmış.
Hikmet Hoca’nın görevinden gitmesinin altında bu neden yatıyormuş.
İslam da verilen söz çok önemlidir.
Verilen sözü şöyle özetleyebiliriz:
İslam verilen söze uyulmasına çok dikkat etmiştir, öyle ki, Müslümanlarla Müslüman olmayanların belirgin özelliklerinden biri olarak sayılmıştır. Müslüman bir işi yapmaya söz verdimi, ne pahasına olursa olsun o işi yapmalı verdiği sözü yerine getirmelidir.
Böylece Müslüman kesinlikle sözüne ve anlaşmalarına dikkat etmelidir, söz ve sözleşmelerini önemsemeyerek İslam emirlerine karşı duyarsız olmamalıdır’
*
Şimdi buradan o kişiye sesleniyorum.
Ortada verilen bir söz var.
İnsanlar senden önce cemaate bir söz vermiş.
O sözünü yerine getirmek zorunda.
Sen yetkine dayanarak,
Verilen o sözleri,
23 yıldır çocuğu gibi baktığı o camiden o imamın gitmesine nasıl olurda vesile olursun.
Birde çok medyatiksin.
Buna gerek var mı?
Medya, ekran adeta uyuşturucu gibidir.
İnsanda bağımlılık yapar.
Diyorum ki,
İnsanların emeklerini,
Verdiği sözleri biraz görsen de,
Öyle davransan,
Taktir etsen…
Medya seni geldiğin noktadan daha ileri noktalara taşır mı bilmiyorum ama,
Yeri gelir, seni bulunduğun o noktalardan daha gerilere götürebilir.
‘Taş yerinde ağırdır’ derler benim atalarım.
Bu atasözü bence çok şey anlatıyor,
Size tavsiyem,
Bu atasözü üzerinde biraz düşünün.
*
Velhasıl, cemaat Hikmet Hocasını geri istiyor.
Onun cemaati olarak bende istiyorum.
Kendisinden fevkalade İslam adına çok yararlanıyorduk.
İnsanlara ustalıkla İslam dinini anlatabiliyordu.
Kaide ve kurallardan bahsediyordu.
Cemaat inanın Hikmet Hoca’dan çok şey öğreniyordu.
Cami Cuma günleri dahil, diğer namaz vakitlerinde tıklım tıklım doluyordu.
‘Cemaate camiyi sevdiren imam’ diyordum kendi kendime.
Birde baktık ki,
Hikmet Hoca görevinden gitmiş.
Buna müsaade edilmemeliydi.
Bu iş bu kadar basit olmamalıydı.
Yetkililerin bu konuda dikkatini çekmek istiyorum.
Özellikle Diyanet İşleri Başkanının bu konuyu dikkatlerine sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.