Bir insanın, diğer bir insana seni ''Allah'a havale ediyorum.'' demesi çok ağır bir ifadedir.
Çünkü havale edilen Makam bizleri yoktan var eden, Yüce Allah'ın makamıdır.
Eğer birde bu cümleyi söyleyen insan haklı ise, o zaman inanın hiçbir günahımız olmasa dahi bunun hesabını ödemek çok ağır gelecek, belkide bizi Rabbimizin huzurunda müflis durumuna düşürecektir.
Rabbim nasip ediyor her Müslüman gibi bizlerde kulluk vazifemizi yaratılış gayemizi yerine getirmek için Rabbimizin emirlerini yerine getirmeye çalışıyoruz.
Günlerden Cuma camiye giriyoruz.
Camide bir ses şamata Hoca kürsüde vaaz veriyor.
Cami cemaati hocaya kızıyor.
Sebep Hoca Caminin arka kısmında sandalye de namaz kılacak cemaate bu şekilde namaz olmaz.
Diyanet bize falan gün seminerde emir verdi camiden sandalyeleri kaldırın..
Falan , Filan..
Camilerde son yıllarda sandalyede oturmak adet haline geldi.
Bunun önüne geçilmesi lazım diye ben bir çok makalemde bunu yazdım dile getirdim.
Ancak Hoca efendinin bugün Cuma Namazında söyleyiş tarzını ve Camide adeta cemaatle tartışma ortamı yaratmasını asla tasvip etmiyorum.
Açık ve net söylüyorum.
Hoca efendi haklı olacağı durumda haksız durumuna düşmüştür.
Neden mi?
Hocanın söyleyiş tarzı yanlış bir,
Camiyi tartışma yerine çevirmesi yanlış iki,
Tartışma bittikten sonra tekrar tekrar ben sözümün arkasındayım deyip iyice yangına ateş atmak bu üç,
Bakınız;
Arkada sandalyede oturan kardeşlerimiz mesai arkadaşlarım bir kaçı bu vatan için bazı uzuvlarını kaybetmiş, bu vatana feda etmiş, biri ise bazı hastalıklar nedeni ile oturamayacak durumda olan bir kardeşimiz.
Tartışma sonunda Gazi kardeşlerimiz ağlayarak gözyaşı içinde Camiyi terk ederken Hocaya dönerek.
''HOCA SENİ ALLAH'A HAVALE EDİYORUZ.
BİZ NAMAZ KILMIYORUZ.
CAMİYEDE SON GELİŞİMİZ.''
Diyerek Camiyi terk ettiler.
Şimdi Hoca Efendiye soruyorum.
Ne oldu şimdi?
İnsanların Camiyi terk etmesine vesile oldunuz bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
İnsanlara Namazı kılmıyoruz dedirttiniz bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
Bu insanlar bir daha Namaz kılmaz, bir daha Camiye gitmezler ise bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
Bu insanlar vatan uğruna kolunu bacağını kaybetmişken, bunların birde kalbini kırmak gözyaşlarını akıtmak oldu mu?
Olmadı Hoca Efendi!
Olmadı.
Yazıktır günahtır.
İnsanlar Camiye Cuma namazını kılmaya Rabbinin Rızasını kazanmaya gelmişken, insanları Camiden, Cumadan ve ibadetten ettiniz.
Bakınız bir kaç ihtiyar bu işi alışkanlık haline getirmiş olabilir.
Onlara da bu meseleyi namaz öncesi veya sonrası usulünde anlatırsınız.
Bu böyle olmaz.
O kadar Caminin içinde insanların hatalarını yüzlerine vurmakla olmaz.
İnsanları dinden, ibadetten ve mabetten nefret ettiriyorsunuz.
Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) veda hutbesinde
Ey İman edenler!
''Kimin bende bir alacağı varsa gelsin alsın. Kimin sırtına vurdu isem işte sırtım. Gelsin vursun!''sözleri ile Resulullah kul hakkının ne kadar önemli bir hak olduğunu açık ve net bir Allah kul hakkının hak sahibi razı olmadıkça affedilmeyeceği haber vermiştir.
Bakınız;
İbrahim aleyhisselam, misafirsiz hiç yemek yemezdi.
Misafir yoksa beklerdi.
Bir gün, seksen yaşında bir ihtiyarı misafir olarak kabul eder.
Üç gün ona gerekli hizmeti en güzel şekilde yapar.
Tabi ihtiyar gayet rahattır.
Yer , içer, yatar kalkar keyfine bakar.
Ancak bu ihtiyarın dinden, imandan hiç haberi yoktur.
İbrahim aleyhisselam, belki gece ibadet ediyordur diye düşünür, ama ihtiyarın gecede bir şey yaptığı yoktur.
Ne Allah'a hamd eder, nede kendisine iyilik edene teşekkür etmez.
Sonunda İbrahim aleyhisselam onu evinden çıkarır.
Oda 'Çağırdın geldim, kovdun gidiyorum''der.
Hemen Cebrail aleyhisselam gelip, İbrahim aleyhisselama der ki ''
''Ya İbrahim senin bu hareketine Rabbin gücendi, sitem etti. Bu kulum bana inanmadığı halde, ben ona seksen yıl rızık verdim. Hiç aç bırakmadım. Kusurlarını da yüzüne vurmadım. Halilim İbrahim ise üç gün sabredemedi, kulumu kovdu, kalbini kırdı. Özür dileyip hemen gönlünü alsın''buyurdu.
İbrahim aleyhisselam hemen koşup o ihtiyarı buldu ve kendisini affetmesi için yalvardı.
''Beni affet ömür boyu sana hizmet edeyim.''dedi.
Ancak ihtiyar bunu dahi kabul etmedi.
İhtiyar İbrahim aleyhisselama dönerek;
''Sana ne oldu beni az önce kovdun, şimdi niye yalvarıyorsun?''
İbrahim aleyhisselam ise, ''Kendisinin peygamber olduğunu, Cenab-ı Hakk'ın ikazına maruz kaldığını'' söyledi.
İhtiyara; ''Cebrail aleyhisselamın kendisine bildirdiklerini anlattı.
''Rabbimin beni affetmesi için, senin beni affetmen lazım.'' dedi.
İhtiyar çok şaşırdı.
''Yani Allah, benim için sana Cebraili mi gönderdi? diye İbrahim aleyhisselama sorunca .
Evet, cevabını aldı.
İhtiyar ''bende hemen Müslüman olmak istiyorum. Böyle bir Yaratana kurban olurum.'' diyerek Kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu.
Allah'ın yarattığı aciz kullarından birisi olarak ben buradan insanların ne kusuru olursa olsun, nasıl bir insan olursa olsun hiç bir zerre Allah'a yarar işi olmasa dahi sadece yaratandan ötürü onları affetmek, hatalarını kusurlarını görmemek, görsek dahi adabı muaşeret kuralları çerçevesinde hatalarını düzeltmek gereklidir kanaatindeyim.
Kimsenin kalbini kırmamak gereklidir.
Makamınız, mevkiniz, unvanınız ne olursa olsun ister isminizin başında doktor, ister öğretmen, ister genel müdür, ister avukat, ister hacı ve isterse hoca olsun ne olursa olsun fark etmez havale makamında bu unvanların hiç birisinin faydası yoktur.
Makam sahibi Yüce Allah o makamda havale den insana neden bu cümleyi söylettiğinize bakacaktır.
Vallahi eğer insanlara bunu söyletirken haksız siz iseniz, Türkçemiz'de çok güzel deyimlerden biri olan ''Yandı gülüm keten helva''.diyeceksiniz.
Benden söylemesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.