And olsun ki Biz, âdemoğullarını/insanları mükerrem/onurlu kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; onları, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” (İsra, 17/70.)
Allah’u Teâla insanı mükerrem, şerefli ve onurlu olarak yaratmış ve bu yüzden diğer varlıklardan üstün olarak kılmıştır.
Onur ya da şeref, değerli ve erdemli olma hâlidir.
Onur, izzeti nefis, şeref, saygı, itibar, haysiyet; kişinin kendisinde kabul ettiği öz değerler dolayısıyla başkalarının duyduğu saygının dayandığı kişisel değer olarak tarif edilmektedir.
İnsan onuru deyince insana ait, diğer canlılardan onu farklı kılan özellikler ve durumlar akla gelir.
İlk insanın dünyaya gelişinden itibaren bu değer söz konusudur.
Diğer bir deyimle onur kavramı, insanın yaratılıştan sahip olduğu ve sonradan kazandığı, saygı duyulmasını gerektiren şeref, haysiyet, itibar ve izzeti nefis olarak da ifade edilen manevi değere verilen isimdir diyebiliriz.
En güzel isimlere sahip olan Yüce Allah, kâinatı ve bu kâinat üzerinde yarattığı mahlûkatın tamamını kendi iradesi ve kudretiyle yaratmıştır
O’nun yanında her birinin ayrı değeri ve öneminin olduğu şüphesizdir.
İsra suresindeki ayeti kerimede, Adem oğlunu, yani bizi Allah’u tealanın onurlu kıldığını, karada ve denizde bizi taşıdığını, temiz olan şeylerle bizi rızıklandırdığını ve yarattıklarının bir çoğundan üstün kıldığını ifade ettiğini görüyoruz.
Karada ve denizde bizi taşıması demek, insana vermiş olduğu aklını kullanarak teknolojiyi icat etmek, taşıma araçları geliştirmek ve bu sayede yeryüzünde onurlu ve saygın bir topluluk haline gelmek demektir.
Çağımızda görüyoruz ki;
İlim, bilim ve teknolojide geri kalmış milletler ve toplumlar, maalesef aşağılanmakta, hakir görülmekte, yapılan haksız muamelelerle onurları incitilmekte ve kırılmaktadır.
Dolayısı ile millet olarak onurlu yaşayabilmemiz için çok çalışmalı ilim ve teknolojide kendimizi geliştirmeliyiz.
İnsanın bedeni Yüce Allah’ın bize kendi ruhundan üflediği bir emanettir.
Canın muhafazası başta kendi sağlığımıza ve hayatımıza dikkat ederek her ne sebeple olursa olsun kendi canımıza ve başkalarının canına kıymamakla mümkündür.
Yüce Rabbimizin ruhundan üfleyerek can verdiği yeryüzüne halife tayin ettiği, ilim öğreterek, karada ve denizde taşıyarak şan ve şerefli kıldığı insan çok ama çok dürüst olmalıdır.
Özü sözü bir, adil ve alçak gönüllü olmalıdır.
Makama, mülke, paraya, pula tamah etmeden kendisi için istediklerini başkaları içinde istemeli başkalarına zulm etmeden yapılan zulüm ve haksızlıklara karşı dik durmalı kulluk vazifesini yerine getirmelidir.
Bunlar insanın kendisine olan saygısı gereği olumsuz davranışlarla kendi insanlık onuruna saygısızlık yapmaması gerektiğini gösteren hususlardır.
Yani demek oluyor ki insan onurunu muhafaza etmesi veya kaybetmesi kendi davranışlarına bağlıdır.
Onurunu kaybeden insanlığını kaybetmiş demektir.
İnsanı insan yapan onurudur.
Ancak çağımızda insanlık onuru tamamen dejenerasyona uğramıştır.
Hiçbir ideoloji, insandan ve insan onurundan daha önemli değildir.
Bütün dünya insanları bugün onur kırıcı küresel sorunlar altında isanlık onurunu kaybetmiştir.
Suriye başta olmak üzere özellikle İslam ümmetinin yaşadığı bütün coğrafyalarda Siyonist ve Emperyalistlerin oyunları sayesinde insan onuru tamamen yok edilmektedir.
Kâfir batılılar Müslümanları değerlerinden uzaklaştırılarak onursuzlaştıdılar.
Sahillere vuran günahsız bebelerin bedenleri karşısında tüm dünya ve insanlık zulme seyirci kalmıştır.
Bugün zulüm, sömürgecililk, küfür, istismar, açlık, susuzluk, onur kırıcı suçlar, insanı insanlıktan çıkarmıştır.
Peki, bütün bu olumsuzluklar insanlığın onurunu kaybettiği çağımızda ne yapmak gerekir?
Nasıl bir insan inşa etmeliyiz?
Sorularını kendimize sorarak cevabını aradığımızda cevapların çok ama çok basit olduğunu açıkça görüyoruz.
Hep beraber insanı insan yapan değerlerle onurlu insan inşa edeceğiz.
İnsan onurunu daha iyi kavramak için Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'de insana verdiği değere bakınca bütün sorular cevabını bulmaktadır.
Yüce Allah'ın kendi ruhundan insana bahşetmesi, ona akıl ve irade vermesi, Meleklerin insana secde etmesi ve 'Allah'a kulluk bilinci, görev ve sorumluluğu' demek olan 'emanet'in insana verilmesi, en önemlisi de Yüce Rabb'in insanı kul olarak kendine muhatab alması; insanoğluna verilen değerin, insanın onurlandırılmasının, şereflendirilmesinin en önemli göstergesidir.
'Ey insanlar' hitabıyla başlayan birçok ayet vardır Kur'an'da.
Dolayısıyla, aklı ve iradesiyle insan üstün kılınıyor.
Onurlu olmanın ölçütü para, taç, taht gibi maddi/dünyevi değerler değil, iman ve Salih amel sahibi manevi değerler, yani Allah'a kulluktur.
Hz. Peygamber, cahiliye döneminde onuru elinden alınan kadını 'Cennet, annelerin ayaklarının altındadır' ifadesiyle onurlandırmıştır.
Kız çocuklarının ve kadınların haklarını savunmuş, ezilmelerine hor görülmelerine engel olmuştur.
Hz. Peygamber, insanın yalnız dirisine değil ölüsüne de saygı göstermiş, bu konuda da insanlığa örnek olmuştur.
Buna ilişkin bir rivayete göre, çevresindekilerin kendisine "Bu, bir Yahudi'nin cenazesidir' dediğinde, Hz. Peygamber'in tepkisi 'O, bir insan değil midir?' şeklinde olmuştur.
İman sahibi olmak, kişiyi onurlandırır.
Allah'a kul olmak en büyük onurdur, insana kul olmak değil!
Biz, modern çağda kendimizi köleleştirdik.
Yazık değil mi zedelenen insan haklarına?
Yazık değil mi ayaklar altına alınan insan onuruna?
Baktığınız zaman Hz. Peygamber, onurlu bir hayatın mücadelesi vermiştir.
Günümüzün sorunlarına en güzel merhem, Hz. Peygamber'in evrensel mesajlar içeren sünneti ve yaşayışıdır.
İnsanlığın, Hz. Peygamber'in rehberliğine ve örnekliğine şiddetle ihtiyacı vardır.
Kur'an-ı Kerim'de de 60 küsur ayette insan kelimesi geçiyor.
Ne var ki, dikkat etmek gerekirse insan, Kur'an'da genellikle olumsuz ifadelerle anılıyor.
insanın cahil ve aciz, vefasız, sözünden dönen ve demagoji yapan bir varlık olduğuna dair ifadeler vardır ki, bu önemli bir mesaj içermektedir.
Sadece iman ve salih amel insana üstünlük katmaktadır.
İnsanın onurlu olmasının iki yolu vardır:
Takva boyutunda iman sahibi olmak ve salih amel işlemektir.
Allah, cinsiyet, dil, millet, milliyet, ırk ayrımı yapmaz; insanoğlu gayretiyle Yüce Allah'ın takdirini kazanır.
İnsan, kuldur ve kul olmak sebebiyle onurludur.
Onurunun kaynağı kendisi değil, Yüce Allah'tır.
İslam insanlığı, onurunu gücünden alan cahiliye anlayışından, gücünü onurundan olan insani bir anlayışa yükseltmiştir.
Unutmayınız ki;
Onurun olmadığı yerde ahlak, ahlakın olmadığı yerde ise insanlık olmaz.
Ahlaki bir erdem olarak insanlık onuru, insanla birlikte her zaman ve her yerde bulunması gereken hayati bir değerdir.
Son olarak umuyor ve diliyorum ki
Rabbim sahillere vuran cansız bedenlerin hesabını bizlerden sorarken bizlere merhameti ve rahmeti ile muamele eyleye..
Aksi takdirde vallahi bizim halimiz perişandır..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.