Tarihin birinde bir çiftçimiz daha çok arazi sahibi olmak için sürekli hayal içerindeymiş. Kral'ın birinin karşılıksız toprak dağıttığını duyunca, daha çok toprak elde etmek için gidip talebini iletmiş. Tamam demiş kral, Sabah güneş'in doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin olacak, fakat güneş batmadan yeniden başladığın yerde olman lazım yoksa HAKKINI kaybedersin.
Adam güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye, tarlalar, bağlar, bahçeler geçer, geri döneceği sırada sulak bir arazi görür onuda elde etmek için ona ulaşmak ister. Bakar ki güneşin batmasına az bir zaman kaldı. Koşar ama takati kesilir. Cılız adımlarla yürümeye devam ederken, çiftcinin burnundan kan akmaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere düşer ve ölür.
Kral olanları izlemektedir. Adamlarına bir mezar kazdırır ve şöyle der. Bir insana işte bu kadar toprak yeter. Gözlerimiz, midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha çok sürekli biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kadar ayakkabı, kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev,tüketmeye çok meraklı bir toplumuz. Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, peynire, ekmeğe, sağlığa ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz.
Tek bir nefesi satın alamayacak ve kaybedince ona tekrar sahip olamayacak kadar fakiriz hepimiz.
KANAATTE İZZET, TAMAHTA ZİLLET VARDIR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.