İslam’ı ve insanların dini duygularını kullanarak Kurban derisini, topladığı yardım paralarını zimmete geçirmek lüks oteller de, yatlarda ve katlarda yemenin içmenin ve kumar oynamanın adı olmuş Himmet.
İnsanların mahremi özeli olan yatak odalarına kadar dinlemenin ve devletin gizli sırlarını kopyalayarak ifşa etmenin ülke düşmanlarına satmanın adı olmuş Keramet.
Müslümanların saf ve temiz duygularını kullanarak toplanan paralar ile mal varlığı elde etmek ve bununla uluslararası ticaret yapmanın adı olmuş Hizmet.
Bütün bu alavere dalavereler ortaya çıkınca ülkeden kaçmanın adı da oluyor Hicret.
Olduysa Mübarek olsun.
Bizim Anadolu’da bir söz vardır.
‘’Vay lolo Vay’’
Size helal olsun.
Böyle bir din, böyle bir inanç,
Hangi Kitapta yazar?
Bu dinin sahibi kimdir?
Pes doğrusu.
Ban göre bunların bütün hal ve hareketlerinin izahı
Şahsi menfaat ve görüşlerine uygun din uydurmak, uydurdukları din üzere yaşamak ve bunu kendi yandaşları vesilesi ile topluma empoze etmektir.
Buna çıkarları için dini reformla değiştirmeye kalkışmakta diyebiliriz.
Tıpkı Hristiyan ve diğer milletlerde olduğu gibi.
Yaşaması gereken değil, yaşamak istediği gereken hatta toplum dili ile işine gelen din var etmek ve uygulamaya koymaktır.
Diğer bir tabirle;
Kuran’da olmayan uydurma izahlarla din var etme yani ‘’UYDURULMUŞ DİN’’
Bu zihniyetler; uydurma izahları da, kendi imamlarını da, mollalarını da, şeyhlerini de dinin kaynağı yapmış, Allah’ın dini adına Kuran ile birçok konuda ters düşen düzenler ortaya çıkarmışlardır.
Üstelik kendilerini “dinin tek temsilcisi” olarak ilan eden bu zihniyete sahip kişiler, kendileri dışında herkesi dinsiz sayıp, aforozlamışlardır.
Oysa gelenekle dini karıştıranlar, dini; Kuran’dan değil, ilmihal kitaplarından, şeyhlerinden ve uydurmalarla dolu hadis kitaplarından öğrenmektedirler.
Bu defa da kişiler Kuran’ı açıp dini öğreneceklerine; Kuran dışı pek çok kaynak ve söylemin etkisiyle kafalarında bir din oluşturup sonra bu dini Kuran’da arıyorlar; bu dini Kuran’da bulamayınca ise haşa “Bak, Kuran eksikmiş” diyorlar!
Ne acı bir durumdur.
Bu Gafiller yıllarca din olarak sundukları uydurma hadisler ve sözde Hocalarının yorumları ile dinin aslından uzaklaştırıp insanları da dinden soğuttular.
Bunların kökü taaa Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde, Allah’ın dini olan İslam’da bozucu bir reform yapanlara dayanmaktadır.
Hepinizin bildiği üzere o zaman dinde reform yapanlar dini çeşitli yapılara dönüştürerek Allah’tan olan dini insani olanla karıştırmışlardır.
Bugünkü Müslümanların din anlayışımızdaki bozulmaların büyük kısmı, Kuran’ın bizi özgür bıraktığı konularda kısıtlamalar getirilmesi ile ortaya çıkmıştır.
Hâlbuki Kuran, başı sonu belli olan bir kaynaktır.
Oysa “Bir tane duydum”, “Bir tane de şu var…” diyerek, hadis nakilcileri hadisleri çoğaltmışlardır.
Hadislerin içine çok uydurma girmesinin en büyük sebeplerinden biri, hadislerin başı ve sonu belirsiz bir kaynak oluşudur.
Allah’a şükür ki Allah bizi Kuran dışında başka kaynağa muhtaç kılmadı.
Farkında olarak veya olmayarak, bizi eksik, belirsiz ve çelişkili bir dine mensupmuşuz gibi gösterenlerin; Peygamber’e göndermeler yaparak kendi fikir ve yaşamlarını meşrulaştırmaya çalışmaları bu dine yapılan en büyük ihanettir.
Sapkınlıktır.
Sapıklıktır.
Bakınız Peygamberimiz ’in en geniş topluluğa konuştuğu anın Veda Hutbesi olduğunu ve burada yüz binden fazla kişinin bulunduğunu hadisçiler kabul eder.
Yüz binden fazla kişinin şahit olduğu iddia edilen bu hutbenin ayrı ayrı metinlerde, nasıl farklı farklı olduğunu görmemiz, mana ile hadis naklinin ve hadis uydurmacılığının; en sağlam hadis olması beklenen veda hutbesinde bile nasıl tahrifat yaptığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bunların uydurmalarını görmek için veda hutbesi önemli bir örnektir.
Ama uydurulmuş din yaratanlara ne yapıp edip, gerektiğinde ayetleri çekiştirip, içinde binlerce uydurma olan hadisleri ve dine ilave bir sürü yorumu/içtihadı uyduran sözde hocalarının görüşlerini din diye yutturmak isteyenlere, Kuran yetmiyor.
Varsın onlara Kuran yetmesin.
Bizim Müslüman olmamız; değişmeyen, çelişkisiz, akla, mantığa uygun ve Allah’ın uymamızı istediği Kuran’a, diğer kaynaklara itibar etmeden tâbi olmamızdır.
İnşallah böylece Müslümanların dine fatura edilen uydurmalardan ve bu paramparça tablodan kurtuluşuna vesile olacağız.
Böylelikle insanla çelişik hale getirilen din, insanla barıştırılacaktır.
Biz Müslümanlara yakışan davranış sahte kutsalları ve Kuran dışındaki tartışılmazları reddetmektir.
İstiklal Şairimiz Merhum Akif uydurmalara karşı çözümünü şöyle dile getirir.
‘’Doğrudan doğruya Kuran’dan alarak ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.’’
Bu buhran, gaflet ve delalete düşmüş, ihanet şebekesi zavallıların Kuran’ın önüne koydukları bu uydurmalarla dolu hikâyeleri Kuran’ın önünden kaldıralım ki, çelişkisiz ve tastamam dinimizin biricik kaynağı olan Kuran bizi aydınlatsın İNŞALLAH.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.