İnsanlığın ilk muallimi ilk peygamber Hz. Âdem(a. s)dır. Dolayısıyla muallimlik peygamberlik mesleğidir...
Tarihte başarılı ve büyük devletlerin temel özelliği iyi eğitim müesseslerine ve iyi muallimlere sahip olmalarıyla doğru orantılı olmuştur.
İslam'ın peygamberi Hz. Muhammet(s.a.s) Medine'deki talebelerini Suffa da yetiştirmiş, yetişenlere "Ashab-ı Suffa" denilmiştir.
Büyük Selçukluda ve İslam Coğrafyasında; Beyt'ül Hikme, Beyt'ül İlim, Nizamiye Medreseleri ve burada okuyan eğitilen insanlar çevreye bilgi ışığı saçtılar.
Selçuklu, Endülüs, Kurtuba, Sicilya medreseleri insanlığa ışık saçtılar.
Özellikle 17. yüzyıldan sonra bozulan medreseler, müderrisler koskoca imparatorluğumuzun yıkılmasında en önemli etken oldular.
Dünya bilgi üretirken buralar bilgi üretemedi, var olanı tekrar ettiler. Tıp, fizik, astronomi, kimya, biyoloji, felsefe ve sosyal bilimler alanında geri kaldılar. Bunlar felsefiyattandır diye medreselerden dışlandılar.
Modernleşme sürecinde yeni bir eğitim modeli denemeye karar veren Osmanlı Padişahları, devlet adamları bugünlere gelmemize sebep oldular.
Fakat özellikle 1980 sonrası eğitim sistemimizdeki değişmeler ile yozlaşarak artık üniversiteler bilgi üretemez hale geldiler.
İlk, orta ve lise eğitimi dibe vurdu. Yazdığını okuyamayan öğrenciler, iki ile ikiyi çarpamayan gençler yetişti.
Yunus Emre'yi, Fuzuli'yi, Bakiyi, Nedimi, Şeyh Galibi, Yahya Kemal'i, Ömer Seyfettin'i, Peyami Safa'yı, Necip Fazıl'ı, Nazım Hikmet'i anlamayan, adını duymayan nesiller yetişti.
Özellikle 1990 sonrası Millî Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan Avni Akyol, Hasan Celal Güzel ile başlayan Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer, Nimet Çubukçu, Ziya Selçuk ile devam eden süreçte Kredili Sistem, 5+3+3 zorunlu eğitim süreciyle devam eden ve hala 4+4+4 sistemiyle çocuklarımızı, nesillerimizi perişan ettik, etmeye de devam ediyoruz...!
Yetmedi öğretmenlerimiz taciz iddialarıyla hapishanelere konuldu. Bu doğrultuda intiharı seçen öğretmenlerimiz hayatlarına son verdi.
Artık muallimlerimizin, öğretmenlerimizin öğrenci nezdinde, toplum nezdinde değeri kalmadı...
Yıllardan beri dövülen, hakarete uğrayan, kurşunlanan öğretmenlerimizin sayısı yüzleri geçti.
Gün geçmesin ki öğrencisi tarafından dövülen, alay edilen, rencide edilen öğretmenimiz olmasın...
Evet bu bir cinnet halidir.
Buradan Millî Eğitim Bakanlığına seslenmek istiyorum. Sosyologları, psikologları, işin uzmanlarını devreye sokun.
Eğitim sistemiyle ilgili ciddi bilimsel çalışmalar yapsınlar. Yapılan çalışmaları bağımsız kurullarca değerlendirerek eğitimin içler acısı halini toplumla paylaşarak toplumsal çözüm arasınlar...
Yoksa bu çocukları kaybederiz. Çocuğu kaybeden toplumun geleceği olmaz.
Belki iktidar sahipleri iktidarlarını devam ettirebilirler ama toplumun geleceğini perişan ederler.
Bizden hatırlatması...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.