Çarşamba günkü yazımda bu şehrin gerçeği olan karın temizlenmesi hususunda sıkıntılar olduğu gerçeğini sizlerle paylaşmış.
Yetkili kurumların bu işi tam manasıyla beceremediği noktasında şikâyetler olduğunu yazmıştım.
Bu günde vatandaş olarak bu kar temizleme hususunda acaba biz üzerimize düşen görevi yerine getiriyor muyuz?
Gelin bu soruya içtenlikle cevap verelim.
Çocukluğumuzdan hatırlarım o zamanlar yaz olsun, kış olsun bu Şehirde, İlçede ya da Köyde her vatandaş sabahın ilk ışıkları ile birlikte kapısını bacasını temizlerdi.
Aynı anda bir bakardın yan komşu, karşı komşu derken bir sokak pırıl, pırıl olurdu.
Murat Balkuş kardeşimizin şiirinde dediği gibi;
Eskiden, kar yağardı Erzurum'a
Toprak damlarda sırt sırta yaşardık
Sabahnan kalkar damlarımızı kururduk ya, Allah
Kardan tayalar olurdu, mehlelerin önünde
Tüneller açar, yola kavuşurduk
O zamanlar ne kapı önleri renkli karo taşlarındandı.
Nede yollar asfalttı.
O toz, toprak sokaklar toz kalkmasın diye önce iyice sulanır.
Ardından tertemiz edilirdi.
Hele birde köylerimiz.
Kalabalık nüfuslar o zamanlar köylerde idi.
Köyde atası, dedesi olanlar, ya da çocukluk yıllarını köylerde geçirenler daha iyi bilirler.
Hayvan pisliklerine, ota, samana rağmen Analarımız, Gelinlerimiz tarafından köy ortasındaki çeşmeden Caggıl omuzda kovalar iki yanda taşınan sularla tertemiz edilirdi.
Yoktu onların musluklarından akan sıcak suları ama yürekleri gibi kapı önleri de temizdi.
Şehrimizin o eski köklü mahalleri olan Gâvur boğan, Çırçır, Kırmacı, Köse Ömer de yaşayanların kapısında, bacasında kar, toz, duman bulamazdınız.
Her evin kapı arkasında mutlaka bir kürek bir süpürge bulunurdu.
Baba camiden gelir temizler.
Ağabeyi kahveden gelir.
İçeri girmeden kapı önünü, sokağı temizler sonra eve girerdi.
Ah o günler.
İnsanların yüreklerinin temizliği yaşadıkları sokaklardan, kapısından, bacasından belli olurdu.
Ne güzel hasletlerimiz vardı.
Değil mi?
Ya şimdi şehir merkezinde ana caddede işyeri olan esnaf kapı önündeki kaldırımı temizlemiyor.
Apartmanda oturan bizler ne bahçemizi, nede sokağımızı temizliyoruz.
Bırakın onu apartmandaki merdivenlerimizi bile haftalık verdiğimiz temizlikçi haftada bir gün temizliyor.
Ne hale geldik değil mi?
Alttaki komşu bekliyor üstteki, üstteki bekliyor alttaki temizlesin
Dükkândan içeri dolan karı bir kürekle dışarı atmaya üşeniyoruz.
Yüreklerimiz gibi kapı önlerimizde kirlendi.
Ne hale geldik değil mi?
Kapılarımızın önünü temizleyemiyoruz ki.
Yüreğimizdeki kini, nefreti, gıybeti, dedikoduyu kısacası çirkin olan hasletlerimizi temizleyelim.
Ondan değil midir?
Ne ekmeğimizin tadı,
Ne kazancımızın bereketi var.
Ondan değil midir?
Komşunun komşudan haberi yok.
Ondan değil midir?
Sevgiyi, dostluğu, komşuluğu, hakkı, hukuku, helâli ve haramı birbirine kattık.
Ne idik? Ne olduk?
Sonuç olarak diyorum ki; Bu soruyu hepimiz kendimize bir soralım.
Cevaptan sonrada eğer haklıysak o zaman siz mail atın bende yazmaya devam edeyim.
Belediyeler çalışmıyor. Başkanlar iş yapmıyor diye.
Ama çuvaldızı önce kendimize bir batıralım ondan sonra iğneyi başkalarına batırırız.
Ne idik? Ne hale geldik?
Bir tartalım. Sonra ne oluruz.
Onu değil yazmak, ben düşünmek bile istemiyorum.
CAGGIL; Omuzda iki kap su taşımak için uçlarına çengel takılmış sırık demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.