• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Erzurum 8 °C
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 1 °C

NE SURİYE İFLAH OLUR, NE DE ORTADOĞU!

Vahdet Nafiz Aksu

Gün içinde herhangi bir saatte insanların, aslında yalnızca erkeklerin, bir masada oturup bir bardak çay ya da bir fincan kahve içerken yanında da sigaralarını tellendirdikleri, gazetelerini okuyup, tavla oynarken bir kenardaki televizyon ya da radyoya kulak verdikleri kahvehane ya da çayhanelere Ortadoğu'nun pek çok şehrinde pek sık rastlanır.

Ortadoğu’daki kahvehanelerde zamanlarını geçiren insanların dış görünüşleri Avrupa'daki, özellikle de Akdeniz Avrupa’sındaki kahvehanelerdeki insanlardan farklı değildir.

Ancak elli yıl önce aynı yerde bulunan aynı insanlardan çok farklı, yüz yıl önceki insanlardan ise bambaşkadır.

Böyle bir fark, Avrupalının giyim, görünüş, tavır ve davranışlarında ortaya çıkan değişikliklerin neredeyse tamamı Avrupa kökenlidir. Birkaç istisna olmakla birlikte, bu değişim toplumun kendisinden kaynaklanır; istisnalar ise yakın ilişkide bulunulan Amerikan toplumundan etkilenmiştir.

Ortadoğu’da gerçekleşen değişiklikler ise, bu durumun tam tersine dış kaynaklıdır. Ortadoğulunun kendi geleneklerine tamamen yabancı toplumlardan ve kültürlerden kaynaklanmıştır.

Kahvehanelerdeki bir masanın başında bir iskemleye oturmuş gazete okuyan adam, kendisinin ve daha önce de anne basanının yaşamlarını etkilemiş olan değişiklikleri taşımaktadır.

Hali, tavrı, dış görünüşü, giyinişi ve davranışları, hatta kimliği ile modern çağlarda batıdan gelip Ortadoğu’yu etkisi altına alan son derece güçlü ve yıkıcı değişiklikleri simgeler.

Açıkça görülen ilk ve belirgin değişiklik giyiniş biçimindedir. Geleneksel giysiler giymesi de olasıdır ama şehirlerde buna pek rastlanmaz.

Genellikle Batı tarzında gömlek ve pantolon ya da günümüzdeki gibi tişört ve kot giyer.

Giyinmek özellikle dünyanın bu bölgesinde, yalnızca örtünmek, soğuktan ve sıcaktan korunmak için değil, kimliğini tanımlamak, kökenini göstermek ve aynı guruptakileri tanımak için çok önemlidir.

*

Bernard Lewis'in özgün adı 'The Middle Eastt' olan 'Ortadoğu' kitabının hemen giriş bölümünden not ettiğim yukarıdaki metni, siz de zihninizin bir köşesine not edin ve Ortadoğu bahsinin geçtiği her mevzuda lütfen hatırlayın!

*

Suriye ile sınırlar ardına kadar açıldığında…

Binlerce gezgin ülkemize akın etti.

Orta sınıftan oldukları her hallerinden belli bu ‘kardeş turistlerle’ bir yerlerde karşılaşmıştım.

Kiminin altında Japon jipleri, kimi lüks Alaman otomobillere binmişlerdi.

Beş yaşındaki çocukların dahi elinde iphone, kadınların kucağında mini laptoplar…

Düşünün ‘Arap baharını’ bile Ortadoğu halkları facebook, twetter hazretlerinin mürşitliğinde gerçekleştirmişlerdi.

*

Düşürülen uçağımıza ‘Rus füzesi’ ile saldırıldığı yazılınca gözlerimde bu hüzünlü manzara canlandı.

Koca bir coğrafyanın kültürel iğdişe uğramış asil halklarına bakın hele…

En büyük medeniyetin evlatlarını seyredin hele…

Dilleri Arap, bedenleri Arap, belki yürekleri hala Arap Arap çarpıyor.

Giysileri Avrupa, hayat tarzları melez, kardeş kardeşi Amerikan, Rus silahıyla vuruyorlar.

Binekleri Amerika’dan, Avrupa’dan…

Aksesuarları ha keza…

*

Gözlemlerimi Lewis’in yazdıklarıyla harmanlayınca…

Suriye olayı bir başka türlü netleşti gözümde…

Hatta tümüyle Ortadoğu gerçeği…

*

İzninizle bir başka yazardan da küçük bir alıntı yapalım:

On beşinci yüzyılda yaşayan bir gözlemciye ileride dünyanın bir bölgesinin bütün başka yerleri fethedeceği söylenseydi ve bu fatihin kim olacağı sorulsaydı gözlemci herhalde (doğru cevap Avrupa olduğu halde) o günkü bilgilerine dayanarak ‘Çin’ derdi.

Zira barutu, matbaayı, pusulayı icat eden, Avrupa birbiriyle çatışan prenslikler halindeyken merkezi hükümetle yönetilen, 100.000 kişilik donanmayla Afrika’nın doğu kıyılarına ayak basan Çin’di.

Gözlemci tabii ki hatalı çıkacaktı. Çünkü Çin büyük Çin Seddi’nin arkasına çekilecek, yavaş yavaş yoksulluk ve güçsüzlüğe düşecekti.

*

Çin’in ‘yoksulluk ve güçsüzlük’ dönemi de oldukça uzun sürdü.

Ama görülüyor ki bu kadim medeniyet yeniden ayağa kalkma emareleri gösteriyor.

Silkiniyor, kendine gelmeye çalışıyor.

Bilimde, teknolojide ben de varım diyor.

En azından önümüzdeki yüzyılda alternatif bir medeniyet olabileceğinin sinyallerini veriyor.

Uluslar arası arenada 'şeref tribününe' terfi ediyor.

Hindistan için de benzer şeyler söylenebilir.

*

‘Yoksulluk ve güçsüzlüğe’ düşen İslam medeniyetinin; insanlığa uzun süre nizam veren ‘sevgi, bilim, gönül’ uygarlığının diriliş işaretlerine ne zaman tanık olacağız?

Onun kutlu ayak seslerine ne zaman kulak kabartacak, tüfek, çelik, kurşun, füze sesiyle bunalan insanlık?

İnkıtaa uğrayan bir büyük medeniyet…

Külleri üzerinde tekrar yükselmeden…

Bu coğrafyaya bahar geleceği zehabına kapılanlar yanılıyorlar.

Dünyada enerji, petrol, zenginlik paylaşımıyla kısmen doğru olarak analiz edilen kadim kargaşaların menşei ‘medeniyetler yarışından başka bir şey değil.

*

El fikriyle düşünenin,

El ilmiyle amel edenin,

El teknolojisiyle hayatını tanzim edenin,

El arabasına binip seyahat edenin,

El medeniyetine kul köle olanın,

El silahı ile harp edenin vay haline!

 

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25