Rahmetli Necip Fazıl Usta güzel buyurmuş ‘‘Ramazan Karagöz seyri değil. göz yaşı dökme ayı, bilinmezi bilirler, bilseler ağlamayı’’
Bunu idrak edebilmek, anlayabilmek ve gerçek manada yaşayabilmek çok mühim bir meseledir.
Ramazan da kelam etmeyelim.
Sükut edelim diyoruz.
Amma olmuyor.
Rahmetli dedemin dediği gibi '' Biz duruyoruz amma , ahırda kurbanlık koyun durmuyor.''
Yine Razaman geldi.
Hep aynı terane devam ediyor.
Türkiye'mizin her köşesinde Ramazan adı altında Ramazanın özüne uygun olmayan hal ve hareketlerin yapılmaya, sahur vaktine kadar adeta şehir meydanlarının eğlence meydanına çevrilmeye başlandı.
Bu durum biz inanmış, iman etmiş insanları da rahatsız etmektedir.
Her yıl söylüyoruz ve yazıyoruz.
Duyan yok.
Kılıcın kınından çıktığı misali kalemimizi cebimizden çıkarmak mecburiyetinde kalıyoruz.
Yazsan bir dert.
Yazmasan bin dert..
Yazmayıp da alemin bedduasını alacağımıza,
Yazmayıp da dilsiz şeytan olacağımıza,
Yazalım Rabbime havale edelim.
Vallahi bu işleri yapanlar bizler değiliz, amma bu işleri yapanlara fırsat veren bizleriz.
Bakınız;
Ramazan ayının başlaması demek; Rahmet, Mağfiret, Bereket ve Beraat kapılarının sonuna kadar açılması demektir.
Ramazan ayı demek; Yoksulun, fakirin, garibin ve gurebanın hatırlandığı ay demektir.
Ramazan ayı demek; Komşunun, akrabanın ve Sıla-i Rahim’in tavan yaptığı ay demektir.
Ramazan ayı demek; Bolluk, bereket ve rızkın yağmur gibi yağdığı ay demektir.
Ramazan ayı demek; Küskünlüklerin son bulduğu, sevgi, kardeşlik ve dostluğun hâkim olduğu muhabbet ayı demektir.
Ramazan ayı demek; Kur-an ayı demektir.
Ramazan ayı demek; Camilerden yükselen Kur-an tilavetlerinin Allah nidalarıyla gök kubbeyi,arşı-ı alayı titrettiği ay demektir.
Ramazan ayı demek; Yüreklerin, gönüllerin ve gözlerin Allah sevgisi ile ıslandığı ay demektir.
Sözün özü; ”Ramazan ayı hoşgörünün, sevginin, saygının, imanın, ihlasın, itikadın ve Kur-anın gönüllerde yanan ateşe su serptiği ay demektir.”
Ancak Erzurum deyimi ile “Canım çıksın ey Ramazan!”
Ey Ramazan!
Sen yukarıda saydıklarımız ve daha nice sayamadıklarımızın kendisi iken birileri seniı alıyor, kendileri nasıl yaşamak istiyorlarsa, o düzene sokuyor insanlara yaşatmaya başlayıp seni özünden uzaklaştırıyorlar.
İşte şimdi geldi Ramazan kuruldu sahneler, çaldı davullar, sergilenmeye başladı edep ve ahlak dışı konserler.
Açıldı sahnede ki perdeler başladı Hacivat, Karagöz oyunları.
Bir tarafta imanlı ve ihlası insanların doldurduğu camiler, diğer tarafta cami bahçelerinde ve şehir meydanlarında cemaat teravih namazı kılarken davulun tokmağını vurup zurnaya üfleyen beyinsiz ve izansızlar.
Ey Şehri Ramazan hoş geldin!
Bak işte seni davulla, zurnayla, konserler ile dolu dolu yaşıyoruz..
Sen kardeşlik, paylaşma ve yardımlaşma ayısın amma; Bizler Mısır Zindanlarındaki, Suriye Çöllerindeki, Doğu Türkistandaki, Arakandaki, Mymardaki ve Dünyanın dört bir tarafındaki mazlumların seslerini duymuyoruz.
Mazlumlar bir yudum suya bir lokma iekmeğe muhtaç medet Ya Rabbi diye bağırıyor amma bizim sofralarımızı envayi türlü yemekler bezetiyor arta kalanlarıda çöplere döküyoruz.
Sen Ey Ramazan!
Seni Hacivat ve Karagöz oyunları ile dolu dolu yaşıyoruz.
Daha ne istiyorsun?
Kenarı Dicle’de kurtlar koyunları kapar misali kenar mahallelerde insanlar oruçlarını açacak, iftar edecek bir lokma ekmek bulamazken bazı zatı muhteremler bu fakir fukaranın, garip ve gurebanın hakkı ile tambura çalmaya, bar oynamaya devam ediyorlar.
Sen Ey Ramazan!
Hoş Geldin safalar getirdin amma bizler okunan Kur-an tilavetlerini dinlemek yerine, davul ile zurnanın sesini dinlemeyi tercih ediyor seni dolu dolu yaşıyoruz.
Yazık!
Yazık ki ne yazık..
Halimize , gidişimize sona varışımıza yazık.
Ya Rab ; Arakan, Somali , Myanmar Müslümanları, Suriye ve Dünyanın dört bir köşesinde Müslümanlar zulüm altında açlık, sefalet ve yoksullukla iftar edecek bir lokma ekmek bulamadığı için inim inim inlerken bizler utanmadan sıkılmadan Müslüman Müslümanın kardeşidir diyoruz.
Vallahi, Ya Rabbi!
Biz seni kandırmaya çalışıyoruz amma aslında kendimizi kandırıyoruz da haberdar değiliz.
Halimiz sana ayandır.
Allah'ım!
Gaflete daldık.
Unuttuk; Suriye'de, bir Allah var, bir Türkiye diye kapımıza gelmiş bir yudum su diye yalvaranların halini.
Delalete düştük..
Unuttuk; Mısır zindanlarında idama mahkum edilen Yusufların, Mursilerin, Muhammed el Biltacilerinin, Hayrat Şatır ve Ahmed Abdulatilerin halini.
Hüsrana uğradık.
Unuttuk; Gazzedeki İsrail zulmü altında şerefli Türk Bayrağının gölgesinde sığınanların halini.
Riyaya battık.
Unuttuk; Doğu Türkistanda zulüm altında inim inim inleyenlerin halini.
İnsanlığımızı kaybettik.
Unuttuk; Arakanda, Mymarda, ve dünyanın dört bir tarafında zulüm altında inleyenlerin halini.
Bütün bu zulümlere karşı Müslümanlar olarak sessiz kalıyor ve banane diyoruz.
Daha uykudayız..
Ülkemizin dört bir tarafını cehenneme çeviren zalimlerin oyunlarını hissetmiyor onların oyunlarına maşa olmaya devam ediyoruz..
Ya Rabbi!
Bizler, dünya ve ahiretimizi kendi ellerimiz ile berbat ediyoruz.
Yalvarıyoruz!
Sen Ey Ramazan!
Sen Ey Kur-an ayı!
Ne olur yarın hak mizanı kurulduğunda bizlerden davacı olma.
Ey Ramazan ve Ey Ramazanın sahibi Yüce Rabbim
Bizlere merhamet eyle,
Bizlere rahmet,
Bizlere hidayet eyle.
Ya Rabbi!
Sen merhamet sahibisin, affedicisin, affetmeyi seversin bizleri de affeyle..
Rabbim bu Mübarek ay ve geceler hürmetine birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin.
Ezanımıza, Bayrağımıza ve Vatanımıza göz dikenlere fırsat vermesin.
Bir an evvel bu oyunları oynayanların oyununun son bulması için hep beraber iftar vakti dua edelim.
UMULUR Kİ KURTULUŞUMUZA VESİLE OLUR..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.