25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi yaklaşıyor.
Partilerin aday belirlenme çalışmalarıyla birlikte biz seçmenler de belirlenen adaylarla ilgili değerlendirmelerimizi yapmaya başladık. Kendimize göre bazı ölçütler kullanarak; eğitimi, bilgisi, becerisi, deneyimi, memleket severliği, toplumsal ihtiyaç ve sorunlara duyarlılığı vs. gibi özelliklerini ölçerek, tartarak veya bizim istek ve ihtiyaçlarımızı karşılama yeterliliğini değerlendirerek adaylarla ilgili görüşlerimizi netleştirmeye çalışıyoruz.
Hangi ölçütleri kullanırsak kullanalım, mutlaka göz önünde bulundurmamız gereken çok önemli bir ölçüt daha var; irademizi temsil için yetki vereceğimiz, devlet idaresini, devleti teslim edeceğimiz kişileri seçerken.
Bu ölçütü Cevat DURSUNOĞLU’yla ilgili pek bilinmeyen bir anıyı anlatarak açıklamak daha anlaşılır olacak.
Son yıllarda merkezî olarak yapılan sınavlara ve memur alımlarına şüpheyle bakılmasına neden olan; bazılarının doğruluğu yetkililer tarafından da itiraf edilmiş, devlete güveni sarsacak cinsten söylentiler varken daha da bir önem kazanıyor seçeceğimiz kişilere bu açıdan bakmamız.
Mehmet KARAVELİOĞLU, Akseki Dergisi’nde yayımlanan 3 Ocak 2004 tarihli “Devlet Adamlığı” başlıklı makalesinde;1 Erzurumlu olarak çok iyi tanıdığımız, Erzurum Kongresinin kilit isimlerinden, Erzurum mebusu ve Millî Eğitim Komisyonu Başkanı olarak Türk Millî Eğitimine büyük hizmetlerde bulunmuş olan Cevat DURSUNOĞLU’nun yeğeni Doktor Albay Celal DURSUNOĞLU‘ndan dinlediği bir anısını şu şekilde anlatıyor:
“1930’lu yıllarda babam, Adana’nın Bahçe Kazası Askerlik Şubesi Başkanıydı. Biz de, ağabeyim ve ben Adana Lisesi’nde paralı yatılı olarak tahsilimize devam ediyorduk.
Bir bayram tatilinde, biz ailemizin yanında Bahçe’de iken, amcamızın, zamanın Maarif Vekili Abidin ÖZMEN beyle birlikte Adana’ya geleceğini duyduk.
Esasen biz de ertesi gün Adana’ya, okula dönecektik. Evden ayrılırken annem bizlere, belki de babamdan habersiz olarak; ‘Amcanız bizi sorunca iyi olduğumuzu, selam ve saygılarımızı söyledikten sonra, ancak yüzbaşı maaşıyla ikinizi birden paralı okutma zaruretinden dolayı biraz geçim zorluğu çektiğimizi söyleyin ve amcanızdan hiç olmazsa birinizin parasız yatılıya aktarılması için, bakanla da birlikte olduğuna göre, yardımcı olmasını isteyin’ dedi.
Biz Adana’ya varınca amcamı kaldıkları yerde ziyaret ettik, elini öptük ve annemin söylediklerini kendisine naklettik. Bizi dikkatlice dinledikten sonra bilmemezlikten gelerek;
-Parasız yatılı okuyanlar nasıl oluyor da bu imkândan yararlanıyorlar?
-Öğretim yılı başında imtihan açılıyor, kazananlar parasız okuyor.
-Ha şimdi anlaşıldı. Siz de bu yılsonu tatilde daha iyi çalışır, imtihana hazırlanır ve belki de ikiniz birden imtihanı kazanırsınız; hem başarı derecenizi artırmış hem de geçim konusunda ailenize katkı sağlamış olursunuz.
Amcamın tavsiyesine uyduk ve hamdolsun bu günlere geldik.”
Yeri elmişken ifade edeyim; bu anıdan haberdar olmamızı sağlayan, uzun yıllar askerî okullarda öğretmenlik yapmış, başta Genelkurmay ARGE Başkanlığı olmak üzere yurt içi ve yurt dışında araştırma geliştirmeyle ilgili çok önemli görevlerde bulunmuş, 1974 yılında emekli olduktan sonra da yıllarca devlete hizmete devam etmiş, ömrünü vatana ve millete adamış çok değerli büyüğümüz Emekli Öğretmen Kıdemli Albay Mehmet KARAVELİOĞLU’na sağlıklı uzun ömürler dileyerek hürmetle ellerinden öpüyorum.
Konumuza dönersek; Cevat DURSUNOĞLU’nun bakış açısı önemli, çünkü şikâyetçi olduğumuz birçok haksızlıktan hukuksuzluktan ancak bu zihniyette adayları seçme titizliğini gösterebilirsek kurtulabileceğiz.
Bu titizliği gösterebilirsek, haksızlığa, adaletsizliğe göz yumarak toplumsal adaletsizliğe, eşitsizliğe, huzursuzluğa neden olan; insanların helalinden ekmeğini kazanması yoluna dinamit koyanları engellemiş olacağız.
Böyle dürüst, hak, hukuk bilen, toplumun çıkarlarını her zaman önde tutan insanlarımızın çokluğu, toplum olarak büyük şansımız. Yeter ki seçmesini bilelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.