Hatırlanacağı gibi, İç Hizmet Kanununun 35.Maddesi; Silahlı Kuvvetlerin darbe yapması için yasal zemin oluşturuyor diye değiştirilmiş ve yetkililer tarafından da bu değişiklikle olası askeri darbelerin engellendiği yönünde açıklamalar yapılmıştı. Söz konusu kanun maddesi; Silahlı Kuvvetlere, Türk yurdunu ve nitelikleri anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni her türlü iç ve dış tehdit ve tehlikelere karşı koruma ve kollama görevi veriyordu.
Bunu 13.07.2013 tarihinde değiştirdik. Henüz iki yıl oldu. Yeni hali şöyle:
“Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.”
"Hırsız evden olunca öküzü bacadan çalar" veya “Hırsız içeride olursa kapı kilit tutmaz” benzeri atasözlerimiz var. Boşuna söylenmemiş bu sözler. Yanlış anlamıyorsam; dışarıdan gelecek tehlikelere karşı kolayca önlem alınabileceğini, ama tehdidin içeriden gelmesi durumunda işin çok zorlaşacağını ifade ediyor.
Yakın tarihte bolca örneğini gördüğümüz gibi; dış tehdit başarılı olduğunda bir bölgenin işgaliyle sonuçlanmakta, yeterli güç kazanıldığında işgale karşı mücadeleyle kayıpların telafisi mümkün olabilmektedir. Ama iç tehdidin başarılı olması parçalanma, birlik ve beraberliğin yok olması sonucunu doğurmaktadır ki telafisi kolay kolay mümkün değildir. Bu nedenle günümüzde iç tehdidi, dış tehditten daha az tehlikeli olarak değerlendirmek, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.
Anayasamız, millî güvenliğin sağlanmasından TBMM’ne karşı doğrudan Bakanlar Kurulu’nu sorumlu tutmaktadır. İç Hizmet Kanunundaki değişikliği yapanlar ile millî güvenliğimizden sorumlu olan Bakanlar Kurulumuz içeriden gelebilecek tehlikelere karşı önlem düşünmüştür mutlaka, ama vatandaş olarak bunları öğrenememek, bilememek huzursuz ediyor beni. Önlemlerin düşünülmemiş olmasını düşünmek dahi istemiyorum, ama yeterli önlemler öngörülmüş ve alınmış olsa, risklerin her geçen gün daha da artarak devam ettiğini izlemek zorunda kalmayız sanırım.
En azından son seçimlerde öngörüsüz adayları seçmediysek; geç kalınmış olsa da artık içeriden gelecek tehditlere karşı vatanımızı ve cumhuriyetimizi koruyacak düzenlemeler yapılmalı ve günü idare eden cinsten değil, kararlı ve ciddi önlemler acilen alınmalıdır.
Şehitlerimizin kanından rengini alan, bağımsızlığımızın sembolü olarak dalgalanması için uğrunda yüz binlerce şehit verdiğimiz bayrağımızın gölgesinde; kent meydanlarında eli silahlı, yüzleri maskeli teröristler hangi amaçla olursa olsun dolaşabiliyorsa; bunu tehdit olarak algılamayan bir siyasi irade bizim irademizin temsilcileri olabilir mi?
Bizim görebildiğimiz bu her geçen gün artarak gelen iç tehdidi; bizi temsil edenler görmüyor mu, yoksa görmek istemelerini engelleyen başka hesaplar mı var?
Biz memleketin gidişatına bakıp; “Nasıl olur?” veya “Ne yapılabilir?”, “Bu gidişle olaylar nereye varacak?” diye kara kara düşünürken, bahsettiğim kanun değişikliğine “evet” diyenlerden veya “askeri darbelerin sığındığı gerekçeyi ortadan kaldırdık” diye çok büyük iş yapmış edasıyla açıklama yapanlardan birinin çıkıp iç tehdide karşı öngördükleri önlemleri açıklamasını istesek, buna hakkımız yok mu?
Hatta açıklama dönemi de çoktan geçmiştir, acil önlem alma zamanıdır.
Yanılmayı çok isterim; önlem almayı yarına bırakırsak çok geç kalmış olacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.