• BIST 9652
  • Altın 2968.938
  • Dolar 34.6884
  • Euro 36.6766
  • Erzurum -16 °C
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 2 °C

SABRİ TOPDAĞI YAZDI...

SABRİ TOPDAĞI YAZDI...
TARİHİN İSTİLASI...

Erzurum, coğrafi konumu ve sahip olduğu özellikleriyle Anadolu’yu ele geçirmek isteyen devletlerin sürekli hedefi olmuş; elinde bulunduranlar da şehri kaybetmemek için kültürlerini, medeniyetlerini yaşatacak eserler yaparak bu topraklarda kök salmaya çalışmıştır. Bu şekilde oluşan zengin kültürel mirasımız; zamanla doğal etkenlere bağlı olarak zarar görmesinin yanı sıra, şehri ele geçirmek isteyenlerin saldırılarında da büyük yaralar almıştır.

Tarihî yapılar, ait olduğu dönemin yaşamı, kültürü ve mimarisi hakkında önemli bilgiler veren ve geçmişimizle bağ kurmamızı sağlayan değerlerdir. Bizlere miras olarak kalan bu eserlerin en iyi şekilde korunması ve gelecek nesillere aktarılması hem millî bir görev, hem de kültürel mirasımıza karşı çok önemli bir sorumluluktur.

Bu günlerde Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisinde ilgimi çeken bir makaleyi[1] okuduktan sonra, Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Cimcime Sultan Kümbeti ve ardından aynı caddeden görünen Kale Mescidi dikkatimi çekti; üzerlerini resmen ot bürümüş.

Konuyla ilgisi nedeniyle bahsettiğim makalenin kısa bir bölümünü sizlere aktarmak istiyorum:

“Tarihî yapılar doğal ve insan kaynaklı pek çok faktörden olumsuz şekilde etkilenmektedir. Bunların içerisinde kuvvetli hava akımları, yağışlar, aşırı sıcaklık değişimleri, depremler, kuş, böcek ve kemirgen gibi çeşitli hayvanların yapı içlerindeki faaliyetleri ve insan kaynaklı kirletici gazların yapı yüzeylerinde depolanarak fiziksel ve kimyasal değişimlere neden olması sayılabilir. Tüm bu sayılan faktörlerin yanında, tarihî yapılarda son derece önemli zararlara sebep olan diğer bir unsur bitkilerdir. Çeşitli faktörlerin etkisiyle duvarlar üzerinde oluşan oyuk ve çatlaklar içerisine rüzgârla taşınan bir miktar toprak, yine rüzgâr ve çeşitli hayvanlarca taşınan; spor, tohum ve diğer üreme organları için çimlenme ve gelişme ortamı teşkil etmektedir. Burada çimlenip gelişen bitkiler, köklerinden salgıladıkları kimyasal maddelerle yapının daha fazla bozulmasına ve topraklaşmasına neden olmaktadır. Bu da, giderek topraklaşan ortamda daha çok bitkinin gelişmesine imkân vermektedir. Bu tür bitkiler köklerinden salgıladıkları eritici enzimlerin yanı sıra, mekanik olarak ta büyüyüp, genişleyerek, yapıyı oluşturan unsurların arasını açmaktadır. Yine yağış sularını yapı içerisine kanalize ederek, bina içerisindeki rutubetin artmasına ve dolayısıyla birçok yosun türünün gelişmesine neden olmaktadırlar. Bitki köklerinden salgılanan kimyasallar ve ortam nemindeki artışla beraber asit üreten bazı bakterilerin faaliyetleri de artmakta, bu da yapı üzerinde daha fazla sayıda gözenek oluşmasına sebep olmaktadır. Tüm bu bileşenler ve süreç, bir kayanın toprak haline gelmesindeki gibi işlemekte ve ülkelerin tarihî mirası niteliğindeki bu eserlerin kalıcı şekilde tahrip olmasına neden olmaktadır.”

Çok daha ayrıntılı bilgiler var makalede; ama kısaca bu bitkilere karşı ne yapılabileceğini açıklayan bölümünü de aktarayım:

“Tarihî yapılar üzerinde bulunan, tek yıllık ya da gövdesi kalınlaşmamış ve kökleri çok derine inmemiş yabancı otlar, yapıya zarar vermeden elle toplanabilir. Bu türler genelde yapı arasındaki boşluklarda geliştiği için kökleriyle birlikte söküp almak rahatlıkla mümkün olmaktadır… Yukarıda sayılan yöntemlerle üzerlerindeki bitkilerden arındırılan yapılar periyodik olarak kontrol edilmeli ve yeni gelişen yabancı ot türleri varsa büyümesine fırsat verilmeden uzaklaştırılmalıdır.”

Daha da özetlersek; “Otları köküyle birlikte elle temizleyin, ara sıra da kontrol edin” deniliyor.

Şehrimizin en merkezî yerindeki kümbetimiz bu şekildeyse, Karanlık Kümbet ve Gümüşlü Kümbet gibi biraz gözden ırak kümbetler ne hâldedir, kim bilir?

İş bu kadar basitken;

O kadar düşman saldırı ve işgallerine karşı direnmiş ve günümüze kadar gelebilmiş bu tarihî yapılarımızı otların istilasına mahkûm mu edeceğiz?

Yoksa yetkili kurum ve kuruluşlarımızdan biri çıkıp, o istilacılara haddini mi bildirecek?

 

[1] Yasin Emre KİTİŞ-Osman ONAT; Isparta İli ve Yakın Çevresindeki Bazı Önemli Tarihi Yapılarda Görülen Yabancı Ot Türleri, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, Cilt:16, Sayı:3, 2012, s.333-341.

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25