Uzun süredir belediyelerimizi eleştirmekten kaçınıyordum. Kamu hizmetinde devamlılığın esas olduğu, başkan değişse de kurumsal olarak işe sıfırdan başlanmadığı gerçeğine rağmen;
“Yeni göreve başladılar”,
“Ekiplerini kuruyorlar”,
“Sorunları tespit edip çözüm yollarını araştırıyorlar”,
“Hele bir kışı atlatalım”,
“Merkez ilçelerle büyük şehrin uyumlu ve etkin çalışabilmesi için koordinasyona ve zamana ihtiyaçları var” diye diye kendimi hep oyaladım.
Bu arada farkına vardım ki; eleştirmeden önce zaman tanımakla, pek fazla bir değişikliğin olmadığını görmenin üzüntüsünü yaşatmışım kendime.
Eleştirilerimle çelişkili görünse de; belediyelerimizin iyi hizmet edeceği yönünde ümitlerim ve bir Erzurumlu olarak belediyelerimizin başarısı için gönülden arzum devam ediyor.
Seçime yoğunlaştığımız bu dönemde detaya girmeden, sadece vatandaş olarak bizleri ilgilendiren, vatandaşın canının ve malının söz konusu olduğu önemli konulardan birkaçına değineceğim.
Genelde çok önemsediğimiz ve belediyeyi takdir etmemize neden olan kaldırım düzenlemesi, cadde ışıklandırması gibi işler, belediye hizmetlerinin en kolayı. Belediye kanununda düzenlenen görevlerine bakınca, takdirlerimizi çok basit işlere harcadığımızı görüyoruz.
Normalde belediyenin çok iyi bir şekilde yapması gereken rutin işleri, teşekkür afişi yaptırıp asacak kadar büyütürsek belediyelerin yapması zorunlu çok daha önemli hizmetlerin gereksiz olduğu kanaatinin doğmasına sebep olabiliriz istemeden.
Yanlış anlaşılmayı önlemek için ifade ediyorum; yapılan iş takdir edilmesin demiyorum, ama ölçüyü kaçırmayalım.
İfade ettiğim gibi sadece birkaç konuya değineceğim:
Şehrin göbeğinde, Cumhuriyet Caddesi’nde ışık sorunu devam ediyor hala. Gencecik iki çocuğumuzun arabanın altında kalmasından bu yana o kadar zaman geçmesine rağmen yine dönen araçlara yeşil yanarken yayalara da yeşil yanıyor aynı kavşakta.
Allah korusun; ilgililer başka kazalar mı bekliyor?
Bir gencimiz kendi fotoğrafını bastırdığı büyük bir afişe “Benim de ölmemi mi bekliyorsunuz?” diye yazarak, başka yer yokmuş gibi devasa afişlerin asıldığı o duvara, Yakutiye Belediyesi’nin duvarına assa ne cevap vereceğiz?
O kavşaktan her geçişimde; dönen ve durmayan araçların sürücülerine, yayalar için yanan yeşil ışığı göstermekten bıkmaya başladım.
Vatandaş olarak biz mi düzenleme yapacağız o kavşakta?
Diğer bir konu da; Gez Camisi’nin bulunduğu kavşak ile İstanbul kapı arasındaki “oto kuaförleri”nin kaldırım işgali.
Bu konuyu daha önce belediyemizin internet sitesine yazdığım için gönül rahatlığı ile sizlerle de paylaşabiliyorum. O bölgeden geçenler bilir, araç yıkama, temizleme işlemleri kaldırım üzerinde yapılıyor. İç temizliği yapılırken aracın kapıları ve radyosu sonuna kadar açık; kulaklarını kapayarak aralardan yol bulup geçenlerin elektrik kablolarına ve su hortumlarına takılma ihtimali çok yüksek. Ayrıca havaların soğuk olduğu dönemlerde ıslanan yerlerin donması nedeniyle kablo ve hortumlara takılmadan geçebilenlerin kayıp düşme riski de var. Bu şekilde kaldırımda bir araç, iki araç değil; en az altı yedi araç yan yana dizili. Pazar günleri kuyrukta sıra bekleyenler de var.
Bahsettiğim bölgede işyeri sahiplerinden biri, kaldırıma demir direkler dikmiş, işyerinin önüne başkalarının araç çekmesini engellemek için sanıyorum. Yani resmen sahiplenmiş kaldırımı, hatta kaldırım da yetmemiş; araçların geçtiği asfalt yolun bir bölümünü de çevirmiş direklerle. İş yerinin önü hakkıdır diye düşünebiliriz ama hepimizin hakkı olan yola ve kaldırıma hepimiz birer direk diksek ortada yol veya kaldırım mı kalır?
Birilerinin yazması da gerekmiyor ama dediğim gibi bu bölgenin sorununu daha önce yazdım belediyeye. Değişen hiçbir şey yok.
Kaldırıma, yola sahip çıkması gereken kim?
Vatandaş olarak kavga etmemiz mi gerekiyor?
Bizim gençliğimizde bazı öğretmenlerimiz 30 kere, 40 kere yazma cezası verirlerdi; çok önemli bir konuyu öğrenmemekte ısrar ettiğimiz zamanlar. Şimdi o öğretmenlerimiz eline geçirse belediye çalışanlarını, 5393 Sayılı Belediye Kanununu ve Belediye Zabıta Yönetmeliğini en az 100’er kere yazdırır onlara.
Vatandaşın ihtiyacı olduğu zamanlarda pek göremesek de geçen yaz Erzurum Kongresinin yıldönümü haftasında komşu il ve ilçelerin tanıtım stantları kurulurken duyduk ki belediyelerimizin zabıtası varmış.
Yine geçtiğimiz günlerde bir partimizin stant açması engellenirken bakıyoruz; zabıta ekipleri görev başında.
Caddesine, sokağına; en önemlisi insanına ve insanının haklarına sahip çıkılmayan bir görüntü varken, belediyelerimiz çok daha önemli işlerle meşguller demek ki…
Ayrıntıya girmeden bakılınca dahi bu manzara apaçık görünürken; Erzurum’da hoca kalmamış gibi şöhretli hocalarımızı getirtebiliyoruz sohbet programlarımıza.
O sohbetlerde kul hakkından da bahsetmiştir mutlaka hocalarımız, belediye yetkilileri dinlemiş midir bilmiyorum ama.
Erzurum’un hali ortadayken çok ünlü ve büyük sanatçıları getirip konserler de verdirebiliyoruz.
Uzun süredir belediyelerimizi eleştirmekten kaçınıyordum.
İnsanın kafasının karışmaması mümkün değil; öncelik hangisinde?
Bir tarafta trafik güvenliği zafiyeti, hakkı gasp edilmiş, hakkı korunamayan vatandaş; diğer tarafta sohbet toplantısı ve konser.
Bence bu memleketin insanının genlerinde vardır sanat, merak etmesin yetkililer.
Yeter ki sorunlara sahip çıkılsın, sanatçı getirilmese de olur.
O zaman konser gerekirse; belediye yetkilileriyle birlikte konser de verebiliriz vatandaş olarak; beraber çalıp beraber söyleyerek Havuzbaşı’nda…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.