Benlik veya şahsiyet, insanın kendi kendinin farkında olması ve kendi hareketlerini idare etmesidir. (Nurettin Topçu)
Milletler, geleceklerini hâlde yetiştirdikleri nesiller ile teminat altına alırlar. Geleceğe veya insana yatırım uzun vadeli, sonuçlarına hemen ulaşılamayan bir süreçtir. Geleceğin tesisi için milletlerin atacağı ilk adım eğitimi programlamaktır. Eğitim programlarını toplumun gelenekleri, hâldeki gerçeklikleri ve gelecek tasarımları belirler. Hazırlanan eğitim programları aracılığıyla örgün ve yaygın eğitim kurumlarında geleceğin inşası süreci başlar.
Milletimizin eğitim konusunda çeşitli hamleleri olmuştur. Bu süreç bugün de dinamik bir şekilde devam ediyor ve devam edecektir. Temel soru eğitim konusunda neredeyiz? Eğitim faaliyetlerinde çıktıların değerlendirilmesi, insanın toplum içindeki davranışları ve toplumsal tepkiler üzerinden olacaktır. Elbette yapılan değerlendirmeler daha iyiye giden hamlelerin kaynağı olacaktır.
Zira örgün veya yaygın eğitimden geçerek toplumun bir parçası olan fertlerin, gerek toplum içinde ki davranışları ve gerekse bizatihi nefislerine karşı davranışları eğitimin niteliğini gösterir. Sosyal hayat içerisinde kimi zaman birincil güdüleri ile hareket eden fertler olduğu gibi, kimi zamanda içinde yaşadığı cemiyete karşı kayıtsız, vazifesine programlı “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” diyen, adeta duyguları alınmış makine gibi insanlar ile karşılaşırız. Zira bu insan tipleri irkilmemize sebep olacak ve belki de bizi bir muhasebe ile çevremizde gözlem yapmaya sevk edecektir.
Aslında görsel ve sosyal medyada karşılaştığımız vakalar böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu ispatlıyor. Öyle ise yeni bir anlayış ile eğitimi, yani “insanı hayata hazırlama sanatını” gözden geçirmeliyiz. Kanaatimce, eğitimin problemli tanımında öne çıkan “kasıtlı olarak istendik yönde davranış değişikliği” hedefine dahi ulaşılamadığı görülmektedir. Sorunun kaynağının eğitimin tanımında mı, uygulanan yönteminde mi, uygulayıcıda mı olduğu etraflıca tartışılmalıdır.
Eğitim sistemimiz kaynaklı toplumsal yapıda görülen çözülmeler bizleri yeni arayışlara yöneltmektedir. Mevcut tanımlar dışında özellikle coğrafyamıza ait, medeniyetimizin kodlarını taşıyan, bize ışık olacak uygulamaları yeniden gün yüzüne çıkarmak şarttır.
Eğitimi dava olarak gören son asrın önemli mütefekkirlerinden Muallim Nurettin Topçu (1909-1975) Şahsiyet eğitimine sıkça vurgu yapmaktadır.
Aynı olay karşısında her insanın tepkisi veya yorumlamasının farklı olması doğaldır. Felsefe Muallimi Nurettin Topçu’ya göre olaylar karşısında başkalık, insanın şahsiyetinin alametidir. Yani şahsiyet dış tesirleri karşılama yetisi, onları karşılama halidir.
İnsanın aynı olay karşısında farklı tepkileri; dış faktörlere karşı pasif durumu, hazzının esiri olması, bulunduğu topluma uyumsuzluğu ve daha birçok gerekçe ile açıklanabilir.
İnsanın aslında yaradılışına uygun olmayan, “vicdanın” reddettiği, iradenin ezildiği bu durumlarda itici bir iç kuvvete ihtiyaç vardır. Bu huzursuzluk hali aslında insanın “var olma” isteğidir.
İnsanda şahsiyet; içten gelen ruhi unsur (benlik) ile dışsal faktörlerin birleşmesinden oluşan bir terkiptir. Bu iki unsurun tam ve dengeli terkibi için yetişme çağında yapılan müdahalelerin niteliği şahsiyetin yönünü belirler.
Aileden başlayıp okul ile devam eden eğitim etkinlikleri ve bu etkinliklerin niteliği, şahsiyetin oluşumundaki hedefleri doğrudan etkiler.
Şahsiyet eğitimi ile hedeflenen insan tipi yaradılış gayesi ile uyumlu insandır. Yani “ Nefsini bilen Rabbini bilir.” ( Hadis-i Şerif ) düsturunu özümsemiş insandır.
İnsan benliği, yaradılışın hikmeti olarak maddenin tesiri altında olan varlıktan, düşünen ve yorumlayan varlığa yükselmek azmindedir. Yine insan; maddi, yani fert tarafı ile başladığı yolculuğunu manevi yani şahıs tarafı tamamlamak arzusundadır. Fert tarafından uzaklaşıp şahsiyet tarafına yönelmesi aslında “Var olma” hamlesidir.
Gerçeğe yönelmenin ilk emaresi başkalarının ıstırabını hissetmektir. Istıraba yönelmek özü itibariyle bir merhamet hareketidir.
Şahsiyet; yapıcı insandan, düşünen ve hisseden insan seviyesine çıkma, merhamet hareketi ile fertten şahsa yükselmektir. “Şahsiyet sahibi insan sorumluluk taşıyan insandır; kendi hareketlerinden sorumlu olduğu gibi şuurunun eriştiği bütün hareketlerden kendine sorumluluk payı çıkaran insandır.” (Nurettin Topçu)
Şahsiyet kazanmanın her aşaması iradeli davranışlarla gerçekleşir. Şahsiyet kazanma, varlığın şuuruna erme hamlesidir.
Şahsiyet insanı olmak, yüksek ahlak sahibi olmaktır. Ahlak başkalarına yönelip onların dertleriyle dertlenmek ve başkasına karşı mesuliyet sahibi olmaktır.
Şahsiyet oluşturma sürecinde bir mihmandar olarak örnek insanlara veya Nurettin Topçu’nun ifadesiyle “ Millet Mistiklerine” ihtiyaç vardır.
Eğitim sistemimiz, yaradılışın özüne uygun, fazilet sahibi insan yetiştirmek zorundadır. Eğitimi şahıs, aile ve millet yaşamının devamı için en önemli dava olarak kabul etmek zorundayız. Eğitim felsefemizi şahsiyet sahibi insan yetiştirme bilinci ile inşa etmek ve eğitim sistemimize hâkim kılmak dileğiyle…..
Şahsiyet, akıl, hürriyet ve vazifelerle yüklü fert olan varlığımızın kendi mazisinden gelerek istikbaline doğru uzanmasıdır. Şuur ve hürriyetimizin kuvveti, vazifelerimizin genişliği nispetinde şahsiyetimiz kuvvetlidir. (Nurettin Topçu)
* Gelişim Erzurum Dergisi 9. Sayısında yayınlanan yazı güncellenmiştir.