Hulusi Seven, kendisini sevenlerin çokluğunu, sevmesindeki sihirli kudretinde aramak yerinde olur. Sevildiği için değil, hiç bir hissin etkisi altında kalmadan sevmesini bildiği, yaratılıştan iyiliksever olduğu için yediden yetmişe dek bütün oğulları merhum 'Yiğit Dadaş Ethem Seven' 'Yiğit Dadaş Mehmet Sabri Seven' gibi babaları Hulusi Seven, Erzurumluların gönlünde muhabbet tahtını kurmuş, mutlu insanlardan biridir...
Erzurum’un değerlerinden iz bırakan Milli Kültürümüzün bir kolu olan Erzurum türkülerini kendisinden öncekilerden devralıp büyük bir titizlikle koruyan, değiştirmeden yozlaştırmadan üstelik güzel sesiyle Erzurum çeşnisini katan Hulusi Seven’den başkası değildir. Hulusi Seven Erzurumluların efendisi daha açık bir ifadeyle bir Erzurum Dadaşıdır.
Hulusi Seven, Faruk Kaleli, Sebahattin Bulut’un isimlerinin gelecek nesillere aktarılması adına Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi’nde yaşatılması adına Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Sekmen’e Başkan Sekmen’in Müzik Danışmanı Erzurum’un kültür elçisi Mehmet Çalmaşır’a gösterdiği vefa adına teşekkür ediyorum.
İŞTE DADAŞ HULUSİ SEVEN …
13 Mart 1924 tarihinde Erzurum’da (DADAŞ)doğdu. Eski adı Çağlayan olan Kurtuluş ilkokulu’nda 4 yıl okuduktan sonra Gazipaşa İlkokulu’ndan mezun oldu. Rahmetli Hafız Ömer Duygun sınıf arkadaşıydı. İlkokul sıralarında gerek hocalarından, gerekse kiracıları olan bestekâr Fehmi Tokay’ın teşvikiyle musikî dersleri almaya başlayan Hulusi Seven, okul müsamerelerinde türkü okumaya başladı. Aynı zamanda Fehmi Tokay’ın “Gördümse seni ruhuma gir oy demedim ya”, “Gelmedin bir kerradan mada neden, başka hiçbir şeyle gönlüm dolmuyor” adlı iki eserini okul müsameresinde okudu.
Babasının yakın dostu olan Sıtkı Dursunoğlu, ortaokul müzik öğretmeni Şah İsmail ve onun vasıtasıyla tanıştırdığı Halkevi Başkanı Murat Uraz’ın katkıları ile Halkevi müzik faaliyetlerine katıldı. Aynı yıllarda Erzurum Halkevi’nin Türk Halk Müziği Korosu’nun başında Faruk Kaleli bulunmakta idi. Reşat Budak ile birlikte Murat Uraz’ın odasına gelen Hafız Kaleli, Hulusi Seven’e gereken ilgiyi göstererek derslerini ihmal etmemek şartıyla Halkevine gelmesini istedi. Ertesi gün, Hacı Hafız Hamit Efendi’lere babasıyla meşke davet edilen Seven’e, Faruk Kaleli hoca: “Hulusi bak, hoca senden müsamerede okuduğun “Çıkar yücelerden haber sorarım” uzun havası ile, babanın İbrahimiye’sini ve Emrah’ın Müstezat’ını istiyor. Onların peşine de bağlantı olarak bir türkü seçersin.” Dedi. Kendisinden istenenleri yerine getiren Hulusi Seven, bağlantı olarak “İkbale zeval erse ne var, sende kemal var” eserini okuyup bitirdikten sonra elini öptüğü Hamit Hoca’nın duası ve övgüsünü aldı. 1940’lı yıllarda parlayan bu güzel yeteneği, Erzurum Halkevindeki çalışmalarıyla daha da gelişerek kısa sürede Erzurum ve çevresinde ün kazandı.
Halkevinde musiki çalışmalarının yanı sıra Erzurum barları çalışmalarına da katılan Hulusi Seven, burada yapılan müsamerelerde, gecelerde görev alıyordu. Ayrıca Faruk Kaleli’nin Erzurum’un Kurtuluşu için hazırladığı Ankara Radyosu programlarına da iştirak ediyordu. Faruk hoca vefat ettiği 1947 yılında, Ankara için hazırladığı programın provasında rahatsızlandı ve Sıtkı hocaya “Hocam ben durumumu pek iyi görmüyorum, hastaneye yatayım belki düzelirim.” diyerek Hulusi Seven’e döndü: “Ben gelemezsem sen çocukları idare et. Senin provanı yapmadık, sen radyo programına Huma kuşu, Nezaket vaktinde servi bülendim ve tatyanları mutlaka al, diğerlerini kendin seç” dedi
HULUSİ SEVEN’İN ANKARA RADYOSU HATIRASI :
Ankara’ya gidildi. Provada Muzaffer Sarısözen, Neriman Altındağ, Tanburi Cemil Bey Faruk hocanın durumuna çok üzüldüler. Hulusi Seven, hocasının tembih ettiği türküleri okuyacağını Mesut Cemil Bey’e söyleyince o da: “Hulusi evladım, senin hocan baban sayılır. Baba arzusu bir vasiyettir, bende onun arzusunu yerine getirmeni istiyorum” dedi. “Yandı canım tende ey ruh-i revanım bir su ver” türküsünü çok beğenen Mesut Cemil, Sarısözen’e döndü ve: “O kadar güzel eser ki, kahveden saraya kadar hitap eder. Eser ne kadar güzelse Hulusi Seven oğlumda o güzel sesi ve icra kabiliyeti ile esere değer kattı” dedikten sonra bu türkünün menşeini sordu. Hulusi Seven; türkünün sözlerinin Erzurum Tivnik Köyünden şair Kâmi’ye ait olduğunu, tatyan olarak ta Hafız Hamit Efendi’nin yapıtı olduğunu anlattı.
ERZURUM’A DÖNÜŞ:
Mesut Cemil Bey, Hulusi Seven’in Ankara’da kalmasını istedi ve radyoya alabileceğini söyledi. Hulisi Seven ise teşekkür ederek kalamayacağını bildirdi. Bu olayı telefonla Faruk Kaleli hocasına anlattı. Çok sevinen hocası, 12 Mart akşamı Ankara’daki programı radyodan dinleyeceklerini, başarıları için dua ettiklerini söyleyerek telefonu kapattı. Onüç Mart sabahı Ulus’ta, hemşeri Naim Çap’ın otelinde toplanıldı. Programı çok beğenen Ankara’daki Erzurumlular, Seven ve ekibini üç gün misafir ettiler.
Ankara’dan Erzurum’a dönüldü. İstasyonda Halkevi temsilcilerinin de bulunduğu sıcak bir karşılama töreni yapıldı. Aynı günün akşamı Halkevinde oynanan “Zoraki Takip” adlı piyes izlendi. Bu piyeste; Sabahattin Bulut, Arif Akın (Karga), Dıllo Fahri ve Maça Sami rol almışlardı.
ERZURUM HALK OYUNLARI VE TÜRKÜLERİ DERNEĞİ:
Yıllar yılları kovaladı. Hulusi Seven’in çalışmaları daha hararetli ve verimli bir şekilde devam etti. Yurt içinde ve yurt dışında yapılan festivallerde, kendisinin de yer aldığı bar ekibi dünya birincilikleri kazandı. Ailesinin tek erkek evladı olan Seven, babasının işlerine yardımcı olmak üzere ticaret sebebiyle gittiği illerde yöre türkülerini de teybe kaydetti. Faruk hocadan sonra da çalıştırdığı öğrencileriyle bu türküleri meşk etti. Kars’ta yaptığı askerlikten sonra Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneği’ni kurdular. Yönetim kurulunda; Hilmi İncesulu, Muhtar Dursunoğlu, Turan Bilgin, İhsan Ertugay, İhsan Taftalı, Sebahattin Bulut, Nimet Gezmiş, Nihat Demiryürek, Şeref Uludağ, Hulusi Seven, İhsan Coşkun Atılcan ve Bahattin Merdal görev almışlardı. Yürütülen dernek faaliyetleri arasında halk müziği bölümü hocalığını üstlendi. Zaten Kaleli hocada, sağlığında bu görevi üstlenmesini istemişti. İsmet Danış klasik koronun başında; İhsan Ertugay, İhsan Taftalı ve İhsan Coşkun Atılcan’da bar çalışmalarının başındaydı.
ERZURUM RADYOSU’NUN YAYIN HAYATI VE DOĞUDAN SESLER KOROSU:
On Mart kutlama gecelerinin birinde Sarısözen’in Yurttan Sesler Topluluğu Erzurum’daydı. Hulusi Seven’de kendi ekibiyle konser verdi. Başarılarını gören Muzaffer Sarısözen, Seven için şu ifadeleri kullandı: “Hulusi bey, sizi bir daha tebrik ediyorum ve samimi olarak söylüyorum; koronuz tüm elamanları ile birlikte bu konseri icra etmeye lâyık ve muktedir. Artık bundan sonra bizlere ihtiyaç duymazsınız, çünkü yakın zamanda Erzurum Radyosu yayına başlayacak ve burada yetişen saz ve seslerden faydalanacağız.”
Ve müjde validen geldi. Ankara’dan gelen teknisyenlerle T.M.O Bölge Müdürlüğü binasında deneme yayınları başladı. Erzurum Doğudan Sesler Korosu ismiyle türküler yayınlamaya başlandı. Hulusi Seven’in gününün büyük bir kısmı radyoda geçmeye başladı. Bir zaman sonra yurt dışıyla bağlantılı ticaret hayatı yüzünden radyo ve koro çalışmalarına eskisi kadar zaman ayıramaz oldu. Bu sebeple koro şefliğini Suat Işıklı’ya devrederek ayrıldı. Zaman zaman derneğe gitti geldi, arkadaşlarının yanında oldu. Bu arada İstanbul’a yerleşen Hulusi Seven, Hac farizasını yerine getirdikten sonra ticari faaliyetlerine ayırdığı mesainin büyük bir kısmını çocuklarına bıraktı. 3’ü kız, 3’ü erkek olmak üzere 6 evlat sahibidir. Oğullarından Ethem Seven, uzun yıllar İstanbul’da Erzurumlular Vakıf Başkanı olarak görev yapmış, 13 Temmuz 1999 tarihinde hayata veda etmiştir.
1946’da Muzaffer Sarısözen ve Mesut Cemil tarafından keşfedilen Hulusi Seven’in, elbette ki radyoya girmesi gerekirdi. Erzurum türkülerini, uzun havalarını bilen ve çok iyi icra eden, Seven’e radyo teklifi yapılmıştır. Onu, herkes Erzurum Radyosunun ilk korosunu yöneten bir büyük şef olarak görecektir. Hulusi Seven; Erzurum türkülerini titizlikl0e koruyan, otantik unsurlarının zerresine dokunmadan okuyan, öğretip yayan, büyük bir sorumluluk içerisinde hizmet vermekte olan has bir Erzurumludur. Erzurum türkülerinin önemli bir kaynak kişisidir. TRT repertuarına, 7’si uzun hava olmak üzere 17 eser kazandırmıştır. Bunlar arasında “Azeri ağzı” türkülerde vardır.
THM REPERTUARINA KAZANDIRDIĞI TÜRKÜLER:
Oduncular kısa keser odunu, Yandı canım tende ey ruh-i revanım bir su ver, Yükü yükledim kediye, Çıktım tandır başına, Ela gözlüm benbu elden gidersem, Erzurum’un dağında, Yayığımı kurdum düze, Yayla suyu yan gider, Al işliği al eyle, Can dedim ki can diyesen, Bir melek simadır aklımı alan , Bu dağlar kömürdendir (uzun hava), Huma kuşu yükseklerden seslenir (uzun hava), İki bülbül figan eder bir güle (uzun hava), Kara gözler sürmeli kara gözler (uzun hava), Kömür gözlüm ne gezersin bu bağda (uzun hava)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.