Makalemizin hemen başında açıkça belirtmeliyim ki Müslümanlık, asla kültürel bir niteleme değil, bilinçli bir tercihin; bu tercihe binaen âlemlerin Rabbi ’ne teori ve pratikte teslim olmanın ifadesidir.
Sözde değil özde Müslüman olmak, Allah’ın dinini arı duru kaynağından ve o kaynağın pratiğe aktarılmış hali olan Nebevi örneklikten tedris edip hayata hâkim kılmakla mümkündür.
Rabbimiz Yüce Kitabımız Kuranı Kerim’in 216. Ayetinde mealen buyuruyor ki; ‘’ Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir. Siz bilmezsiniz.’’
Suriye’nin Bayırbucak bölgesinde Suriye ve Rusya savaş uçakları bir süredir Türkmenleri de hedef alan hava saldırıları düzenliyordu.
Hatta Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa Türkiye ve koalisyon güçlerine, Türkmen birliklerine acilen uçaksavar göndermeleri çağrısı yapmıştı.
Türkiye, Rus savaş uçaklarının Suriye’de Türkmen bölgesine yaptığı bombardımanın ardından Rusya’ya nota vererek, “Sınır güvenliğimiz fiilen ihlal edilirse angajman kurallarımızı uygularız” uyarısı yapmıştı.
Ve akabinde Türk savaş uçakları 16 Ekim'de Suriye sınırı yakınlarında Türk hava sahasını ihlal eden Rus yapımı bir İHA düşürmüştü.
Başbakan Ahmet Davutoğlu olayın ardından yaptığı açıklamada, "Rusya bize, düşürülen İHA 'nın kendilerine ait olmadığını söyledi" ifadesini kullanmıştı.
Bu olup bitenlerin ardından Genelkurmay Başkanlığımız "24 Kasım 2015 tarihinde saat 09.20 civarında Hatay Yayladağı bölgesinde Türk Hava Sahasını ihlal eden milliyeti bilinmeyen bir uçak defalarca (beş dakika içerisinde 10 kez) ikaz edilmesine rağmen Türk Hava Sahasını ihlal etmiştir.
Söz konusu uçağa angajman kuralları çerçevesinde 24 Kasım 2015 saat 09.24’te bölgede hava devriye görevinde bulunan iki adet F-16 uçağımız tarafından müdahalede bulunulmuştur.
Açıklamasını yaptı.
Derken o gün bugündür.
Gündem Rusya ..
Her zaman yazmışımdır.
Yerin geldiğinde de söylerim.
Büyük devletlerin büyük dertleri olur.
Büyük devlet olmanın da bedelleri vardır.
Şerefeli Ecdadım Osmanlı yedi düvele asırlar boyu hükmederken büyük sıkıntılar yaşamıştır.
Elhamdülillah Osmanlının ardından küçülen, her anlamda küçültülen elli kuruşa muhtaç edilerek batılı kâfirler karşısında diz çöktürülen ülkem ve milletim son yıllarda silkelenmiş kabuğunu kırarak yeniden bir diriliş harekâtını başlatmıştır.
Artık Balkanlarda ki, Orta Asya’daki, Afganistan’daki, Filistin’deki Suriye’deki, Mısır’daki, Afrika çöllerindeki, Bayır Bucak’taki, Doğu Türkistan’daki, Türki Cumhuriyetlerinde ki ve dünyanın dört bir tarafında ki mazlumların sesine kulak veren, el ulan, kulak olan, dil olan, mazlumun yanında durup zalimlere dik duran bir Türkiye vardır.
İşte batılı kâfirlerin ve yanı başımızda ki kafirlerin nefesini kesende Türkiye’nin bu durumudur.
Şimdi dışarda ki Rus’un uçağını düşürdük.
Bu vatanın bir evladı olarak hükümetimizin ve silahlı kuvvetlerimizin aldığı ve attığı her adımı destekliyoruz.
Söz konusu vatanıma gerisi teferruattır.
Rabbim üzerimize namazı, orucu, zekât ve haccı nasıl farz kıldı ise, iman etmiş ve inanmış insanlar olarak yeri geldiğinde de savaşında farz olduğuna iman etmiş vatan evlatları olarak farzı yerine getirmek için can ve canan hazırdır.
Türkiye ve Türk hava sahası yolgeçen hanı değildir.
İhlal edilen her kuralın bedeli neyse, ihlal edende kim ise bedelini ödedi.
Ödeyecektir.
Bilinmelidir ki biz millet olarak kimseyi sırtından bıçaklamaz yeri geldiğinde göğüs göğüse savaşmasını bilen bir millettir.
O yüzden değil Rus ’ya hiçbir kimse bu millete aba altından sopa göstermeye kalkmasın.
Ancak bu olay her ne kadar şer olarak gözükse de hayırlara da vesile oldu.
Rus’un Rusluğunu biliyorduk.
O yüzden Erzurum deyimi ile cığlamalarını anlıyoruz.
Ama bu olay bir hayra daha vesile oldu.
Oda içimizde ki ve etrafımızdakilerin sözde Müslüman gözüken ama özünde Rus oldukları çıktı meydana.
Özellikle sözde Müslümanlar tarafından idare edildiğini sandığımız İran İslam Cumhuriyetinin özünde Ruslar tarafından idare edildiğini ve İslam ile bunların bir alakası olmadığı tarihte olduğu gibi bir kez daha görmüş olduk.
Daha önceki makalelerimde de belirttim yine tekrar ediyorum.
İran kâfirlerin maşalığını yapmaktan dünde vazgeçmedi bugünde vazgeçmedi yarında vazgeçmeyecek.
Ben bu yüzden Rus’un Rusluğundan değil de Müslümanım diye geçinip Rus’luk edenlerden korkarım.
Ama biz kazaya ve kadere iman etmiş insanlar olarak.
Şimdi biz her karış toprağının ecdadımın kanı ile sulanmış bu topraklar uğruna ne Rus’un Rusluğundan nede Müslüman geçinip Rus’luk edenlerden çekinmez gereken cevabı dün dedemin verdiği gibi bugün ben yarında evladım verecektir.
Çünkü biz her iki kıtada ayrıda kalsak her iki kıtaya kral olacağımıza inanmış ve iman etmiş insanlarız.
O nasıl mı olacak?
Yazması bende.
Okuması sizden.
Azrail (a.s) sormuşlar insanların canını alırken üzüldüğün ve üzülmediğin oldu mu?
Azrail (a.s) evet üzüldüğümde üzülmediğimde oldu diyor anlatmaya başlıyor.
‘’Bir gün Cenab-ı Haktan gelen emir üzerine birinin canını almaya gitmiştim, canını alacağım kişi kunduracıda kundura almak için pazarlık yapıyordu. Parada anlaştılar ama adam bir çift kunduraya üç yıl garanti istiyordu kendisinin bir saat garantisi yokken, onun canını alırken üzülmedim.
Üzüldüğüm ise; zamanın birinde bir yaşlı nine iki erkek torunuyla bir kıtayı ikiye bölen nehrin kenarına karşıdaki kıtaya geçmek için gelmişlerdi.
Torunlarından birini karşıya geçirmiş ve diğerini de karşıya geçirmek için dönerken bana emir geldi, al canını diye, o zaman üzüldüm ve Allah’a yalvardım ey büyük Allah'ım bu küçük yavruların ninelerinden başka kimi kimsesi yok diğerini de karşıya geçirsin de canını öyle alayım. En azından nineleri yokken birbirlerine destek olurlar diye.
Rabbimiz buyurdu ki;’ Her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır. Bunu siz bilemezsiniz Allah bilir.’’
Be o ninelerinin canını aldı. Çocuklar her iki kıtada kaldı ve kaldıkları kıtalarda kral oldular.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.