Bu gibi durumlarda yazıya nereden başlayacağını bilemiyor insan.
‘Ateş düştüğü yeri yakar’
Yaktı da..
5 canın evine ateş düştü,
Hasta değillerdi,
Sağlıkları yerinde insanlardı.
Mesai bitecek evlerine, çoluk çocuklarına, ailelerine kavuşacaklardı.
Ama olmadı.
Ölüm onları Karasu’da yakaladı.
*
‘Bağıra bağıra öldüler…’
Gazetelerin birçoğu böyle başlık attı.
Haksızda değiller elbette.
Onlar bağırdı, ‘Bizi kurtarın’ dediler.
Yalvardılar,
Hatta cep telefonu ile ‘Ölüyoruz yardımımıza koşun’ bile dediler .
Ama ne yazık ki seslerine ses gelmedi.
Yakındaki köylüler duydu, çevredeki insanlar işitti bu sesleri ama ne yazık ki,
yetkililer , olaya anında müdahale edebilecekler duymadı.
Buza tutundular,
Boğulmadılar ama donarak can verdiler…
*
Göreve gidiyorlardı.
Karasu’nun ortasında bir elektrik direğinde arıza meydana gelmişti.
Suyun içerisinde bir direk..
Ne işi var o direğin o suyun ortasında?
Bu direği daha önce hiç gören olmamış mı?
Başka alternatif neden düşünülmemiş?
Bu asırda, bu teknolojide suyun ortasında bir elektrik direği…
Bunlar TEDAŞ görevlileriydi.
Vatandaşı karanlıktan kurtaracaklardı.
Belediyenin süs havuzlarında kullandığı genelliklede çocukların bindiği ve eğlendiği
su bisikleti ile Karasu’ya girdiler.
*
Şimdi insanın kafasına takılan birkaç soru var;
5 kişi can güvenliklerini tehlikeye atacak kadar aceleci davranmalarının nedeni neydi?
Çünkü göreve gittikleri zaman mesai bitim saatiydi.
Daha önce bu tür arıza oluyor muydu?
Oluyorduysa o arızaya ekipler su bisikletine binerek mi gidiyorlardı?
Belediyenin uyduruk bisikletiyle mi?
Bu insanların can güvenliği düşünülmüyor muydu yoksa?
Ekiplerin çevre şartlarına göre uyumlu araç ve gereçleri yok mu?
Mesela dayanıklı bot veya tekneleri olmalıydı.
Yok muydu?
Varsa Aşkale Belediyesi’nin uyduruk bisikletine ne gerek vardı?
Can yelekleri de mutlaka olmalı.
Yoksa can yelekleri de mi yoktu?
*
Valilik bir açıklama yaptı, ihmal olmadığını söyledi.
Yazılı bir açıklama yaparak dakika dakika gelişmeleri kamuoyuna aktardı.
Ama her ne hikmetse,
Kazaya sebebiyet veren,
Ölüme yol açan uyduruk bisikletten kimse bahsetmedi.
Can yeleklerini kimse dillendirmedi.
Akşamın darında bu insanların alelacele etmelerindeki nedeni kimse açıklamadı.
*
Önemli olan neden sıralamak değil elbette,
Açıklama yapıp ‘Bakın her şey yapılmış’ demek hiç değil.
Önemli olan meydana gelebilecek bu tür vakalara anında müdahale edebilmektir.
O ona telefon etti,
Sivil savunmaya haber verildi,
Sivil savunma ekibi evlerinden toplatıldı,
Araç gereç arabalara yüklendi….
Falan…filan…
*
Bizde bir ata sözü vardır,
‘Bana bu gece koca lazım’
Ne yapayım falanı filanı…
10 yıl ekipler hazır bekler bir şey olmayabilir,
Ama bir gün böyle bir olay yaşanabilir.
İşte o gün önemlidir.
Çok merak ediyorum,
Hazırda bekleyen ekip neden yoktu?
*
İşte o gün yüzümüze gözümüze bulaşmıştır.
TEDAŞ başta olmak üzere tepeden tırnağa bu iş soruşturulmalı,
İhmal ve tedbirsizlik sorgulanmalıdır.
Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır.
Suya düşen Hıncal Uluç’un dediği gibi patlıcan değil ki, gidip manavdan yenisini alasın.
O beş canı geri getirmek mümkün değil artık.
*
İdarecilik sorumluluk isteyen koltuklardır.
O koltuklar oraya oturacakların rahat ve keyifleri için dizayn edilmemiştir.
O koltuklarda oturanlar duyarlı olmalılar,
Ufuklu olmalılar,
Titiz olmalılar,
İşyeri ve işçi güvenliğini her zaman ön planda tutmalılar,
Alınabilecek bütün tedbirlerin alınmasını sağlamalılar,
Hiçbir şeyi gelişi güzelliğe,
Şansa bırakmamalılar,
En önemlisi elbette ki vurdum duymaz olmamalılar..
*
Şimdi soruyorum;
Acaba TEDAŞ yönetimi gerekli tedbirleri almış mı?
Mesela, birkaç tane bot, birkaç tane kayık, çok sayıda can yeleği vardı da işçiler mi
bunları kullanmadı, gidip belediyenin su bisikletine bindiler?
Yoksa bir gelişi güzel gidişin sonucumu bu elim kaza?
Yoksa vurdumduymazlığın bir sonucumu?
Eğer öyleyse diyecek bir şey yok…
Çünkü,
Sözün bittiği nokta da ondan!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.