• BIST 9972.03
  • Altın 3010.824
  • Dolar 35.3398
  • Euro 36.6759
  • Erzurum -10 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 2 °C

TABLASIYLA BU DÜNYADAN GEÇEN HAKKI AĞABEY

Erdal Güzel

Her ölüm haberi acıtıcı ve düşündürücüdür. Hele bu haberin muhatabı yakınlarımız ve tanıdıklarımız ise durum daha can yakıcıdır. Dünyada hakkını almadan giden, ezilen, çile çeken, mazlum bir vatandaşın ölüm haberinde ise acının yerini iç sızısı, isyan duygusu ve vicdan muhasebesiyle birlikte suskunluk alır. Geçen gün tablacı Hakkı Ağabey’inin ölüm haberini aldığımda böyle bir duyguyu yaşadım ve ölümde olan eşitliğin yaşamda neden olmadığını sorguladım.

Uzun yıllardan beri tanıdığım tablacı Hakkı Ağabey’i, yaşça benden küçük olmasına rağmen hayat mücadelesinde vermiş olduğu onurlu gayretinden dolayı ona “ağabey” derdim.

İriyarı cüssesinin üstüne giydiği kalın paltosuyla daha bir heybetli görünür sessiz ve suskun haliyle umursamaz gözlerle etrafa bakardı.

Onu her gördüğümde çifte maaşlarla yetinmeyenler, devleti hortumlayanlar, kul hakkı yiyenler, çalışmadan, alın teri dökmeden servet sahibi olanlar velhasıl “ekmek elden, su gölden” misali hak etmedikleri hayatları sürenler aklımdan geçerdi ve Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” mısralarını hatırlardım.

Hakkı Ağabey’i, uzun ve soğuk kış mevsiminin hüküm sürdüğü Erzurum caddelerinde tablasıyla ekmeğini çıkarmaya gayret ederdi.

Başta soğuk olmak üzere zabıtalar, üç harfli marketler, manavlar onun rakipleriydi.

Kışın, Erzincan Çarşısı’nda ki İstanbul Kasabı’nın önünde duran tablasında buz tutmuş havuç ve pırasaları gördüğümde Hakkı Ağabey’i bunları kime satacak? diye düşünürdüm.

Isınmak, biraz nefeslenmek için girdiği kasap dükkânının camları buzla kaplı, içerisi dışarıdan soğuktu.

Kasap Ahmet’in de işi zordu. Meslek icabı soğukta çalışması gerekliydi. Kat kat giydikleri giysilerle soğuktan korunmaya çalışan bu iki esnaf, Ahmet’in, küçük tüpte yaptığı çayı yudumlayıp biraz rahatlarlardı.

Hakkı Ağabey’i, kendi zor imkânlarıyla Bağ-Kur primini yatırdı ve anasının ak sütü gibi emekliliğini kazandı.

Emekli maaşı onun hayattaki en büyük kazançlarından biriydi. Vefalıydı, şükür içindeydi, halinden şikâyet etme alışkanlığı yoktu. Emekli olduktan sonra tablasını bırakmıştı ama Pazar günleri el arabasına koyduğu ikinci el giysileri Mahallebaşı’nda ki pazara götürüp rızkını çıkarmaya çalışırdı.

El arabasını hırsızlara kaptıran Hakkı Ağabey’i, bazı günler camilerin önünde sergi açar, takke satardı.

Devlete askerlik etti, Sosyal Güvenlik Primini kendi ödedi, güzel çocuklar yetiştirdi, hakkı olmayana el uzatmadı, namusuyla evine ekmek götürdü.

Cuma Namazını kılmak için gittiği camide ruhunu teslim eden Hakkı Ağabey’inin bu dünyada hakkını aldığını söylemek zor olsa da hakkın teslim edileceği ilahi hesap gününde hakkını alacağını gönül rahatlığı ile söylemek mümkün.

Yolun açık olsun Hakkı Ağabey’i. Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun.

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25