Hayalini bile hayal edemediğimiz şeylerin gerçek olduğu, daha nicelerinin de yakında hayatımıza gireceği bir çağın insanıyız.
Çocukluğumuzun uyku öncesi hülyalı anlarını şenlendiren masalların şu güzel nakaratını ara sıra mırıldanıyorum : "Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken...”
İşte o masalların olmaz gibi görünen, ancak cadıların gerçekleştirebileceği olağanüstülükler olağan hale geldi bilim ve teknolojiyle.
Benden çok iyi bildiğiniz bu mevzuyu bir yazı kapsamına sığıştırmaya uğraşmayacağım, ucundan kulağından değinmek istediğim bir iki husus var sadece.
Yapay zekâ ile ilgili bir paylaşımımı okuyan dostum telefonda sordu bana: “Nedir üzerinde son zamanlarda çokça durulan bu konu?”
Uzmanına sorsan daha iyi edersin dedikten sonra ekledim:
“ Bir kitapta okuduğumu sana aktarmakla yetineceğim, yapay zekâ devriminin yalnızca bilgisayarların daha hızlı ve daha akıllı hale gelmesinden ibaret olmadığını idrak etmek son derece elzem. Bu, daha önemli, daha büyük, daha öte bir durum. Bir yazarın ifadesiyle şimdiye kadar sadece kol ve kas gücümüze hitap ediyordu buluşlar, şimdi zekâmıza da el attılar.”
Arkadaşımın ilgiliyle dinlediğini anlayınca şöyle devam ettim: “Hani bir zamanlar Türk’ün bilgisayarla imtihanını muzipçe şöyle aktarırdık fıkra gibi birbirimize. İngiliz, Alman, Amerikan oda büyüklüğündeki dev bilgisayara sordukları her sorunun cevabını almışlar bir saniyede. Sıra bizimkine gelince nasılsın, ne var ne yok, demez mi? Şaşmış kalmış koca bilgisayar. Hani hep öyle olurla ya onlar bulur, biz önce şaşırır, sonra şaşırtırız işte böyle. Durmuş, düşünmüş bilgisayar, önce sesler gelmeye başlamış içten içe, sonra dumanlar çıkmış tepesinden zavallının, başlamış yanmaya, kül olup gitmiş zavallı. Artık bu soru karşısında minicik aygıtlar şaşıp kalmayacaklar, yanıp kül olmayacaklar, takır takır cevaplayacaklar her sorunuzu, sizin gibi duygulanacaklar. Sana bir şey söyleyeyim mi, belki zamane okurları gibi uzun yazılardan sıkılacak onlar da, o yüzden roman yazmaya üşenebilirler, ama şiir yazacakları kesin, âşık olmaları muhtemel! ”
Latife bölümünü ayıklarsanız durum aşağı yukarı bu. Çok fütürist kitap var bu konuda, “İnsanlık 2.0”’dan epey istifade etmiştim. Beğenerek okuduğum “21.Yüzyıl için 21 Ders” kitabından küçük bir alıntı yaparak devam edelim: “ BU DEVRİM Fen bilimleri ve sosyal bilimlerdeki ilerlemelerden de besleniyor.
İnsan duygunlarına, arzularına ve tercihlerine zemin oluşturan biyokimyasal mekanizmaları ne kadar iyi anlarsak, bilgisayarlar da insan davranışlarını analiz etmek, insanların tercihlerini kestirmek ve insan şoförlerin, bankacıların ve avukatların yerine geçmekte o kadar başarılı olurlar.”
*
Havacılık tutkunlarının buluştuğu TEKNOFEST İSTANBUL Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festival’ini gezerken aklımdan bunlar geçti.
Fotoğraf, video çekeyim derken baktım el telefonumun pili bitmek üzere. Tedarikli de değilim. İçeride çok sayıda yabancının bulunduğu bir çadıra daldım, masadaki prize takıp telefonu, iliştim bulduğum bir sandalyeye.
Genç bir adam kucağında bir alet edevatla çıkageldi. Yakından hiç insansız hava aracı görmemiştim. Özenle masaya yerleştirirken DRONU şöyle dedi bana “ Nazlı kuşumla biraz ilgilenmemem lazım, minik bir arızası var.”
Tamirat esnasında başına beş-altı yabancı üşüştü, bazıları siyahî. Genç dostumuz kimileriyle ana dili gibi İngilizce konuştu, birisiyle de su gibi Arapça. Sadece küresel bir teknoloji hasbihal hanesi haline gelen bu çadırda değil, tüm stantları gezerken şunu müşahede ettim gururla, bizim gençliğin ileri teknolojiye, ağ dünyasına ilgisi oyundan oynaştan ibaret değil.
Dünya ile yarışan, yapay zekâ ile barışık beyinlerimiz büyük işler yapıyorlar. Yaşlıların öğütlerine kulak asmayıp “İcat çıkarıyorlar.” patent alıyorlar, dünya ile bihakkın yarışıyorlar.
Matbaada, sanayi devriminde falan yarıştan koptuk millet olarak, hatta girmedik bile koşuya, sanırım YAPAY ZEKÂ DEVRİMİNDE öyle olmayacak.
TEKNOFEST Festivalinde kesif olarak “Millî Teknoloji” kokuları kapladı burnumu, umutlandım, gururlandım.
Böyle muhteşem bir organizasyona imza atanlara gönülden alkış vurdum, dua ettim.
Bir de şunu hayal ettim: Bir gün mutlaka bizim ATATEKNOKENT’İN icatları, patentleri bu tür fuar ve festivallerde TEKNODADAŞ öyküleri yazacak. Evet, bir gün mutlaka!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.