El Arabiya televizyonu Suriye istihbaratına ait olduğu iddia edilen “çok gizli” iki belge yayınladı
22 Haziran’da Suriye tarafından uluslararası sularda vurulduğu iddia edilen RF-4E uçağının iki pilotunun Suriye askerleri tarafından yakalandığı daha sonra götürüldükleri hapishanede Beşar Esad’ın yazılı emriyle infaz edilerek yeniden enkaz bölgesine bırakıldıkları iddia edildi.
Suriye ile Türkiye arasında büyük gerilime yol açan uçak kazasıyla ilgili olarak dün Dubai merkezli Arap haber kanalı El Arabiya bomba bir iddia ortaya attı. Muhalif Suriyeliler tarafından kendilerine ulaştırılan Suriye Cumhurbaşkanlığı Sarayı belgelerini yayınlayan TV kanalı yarım saatlik haber programda 22 Haziran’da Suriye füzesiyle vurulduğu belirtilen Türk uçağıyla ilgili korkunç iddiaları ekranlara taşıdı. Uçakta bulunan Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un uçağın düşmesinin ardından sağ olarak Suriye güçleri tarafından yakalandığı ve Rus üssünde Rusya’nın da tavsiyesiyle infaz edildikleri imzalı ve mühürlü belgelerle ortaya konuldu. El Arabiya televizyonu yayınladığı bu belgelerin Suriyeli muhalifler tarafından kendilerine verildiğini açıkladı. Ancak belgelerin ne şekilde ele geçirildiğine ilişkin bir açıklama yapmadı.
‘Savaş esiri’ muamelesi
İşte El Arabiya’nın iddiaları:
- Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın ofisinden Suriye Özel Operasyonlar Birimi Komutanı General Hassan Abdel Rahman’a gönderilen yüksek gizlilikteki mühürlü belgede şu ifadeler yer alıyor: İki Türk pilotu Suriye Hava Kuvvetleri İstihbaratı tarafından uçaklarının Tartus’taki Rus deniz üssüyle koordineli olarak düşürülmesinin ardından sağ olarak esir alındı.
- Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilen dokümanda generalden Türk pilotlarına ‘savaş esiri’ muamelesi yapılması isteniyor ve bunun Cumhurbaşkanı Esad’ın emri olduğu vurgulanıyor.
- Aynı şekilde pilotların Özgür Suriye Ordusu (Suriye’deki isyancılar) ile bağlantıları konusunda sorgulanmaları isteniyor.
- Belgede pilotların Lübnan topraklarına götürülerek Hizbullah’a teslim edilebileceği belirtiliyor.
- Bir diğer Cumhurbaşkanlığı Sarayı kaynaklı olan ve tüm dış istihbarat (Muhaberat) birimlerinin şeflerine gönderilen mesajda ‘Rusya’nın da tavsiyesiyle Özel Operasyon Birimi tarafından esir alınan Türk pilotların ‘doğal yollardan’ ortadan kaldırılması gerekliliği doğmuştur. Ardından cesetleri uluslararası sulardaki enkaz alanına bırakılmalıdır’ ifadeleri yer alıyor.
Esad’ın PKK tehdidi
- Aynı belgenin son kısmında ise Suriye’nin Türk hükümetine tehditkar bir mesaj göndererek Suriye’nin Türkiye sınırları içinde PKK’yı harekete geçirebileceği uyarısı yapacağı belirtiliyor. Ankara’ya, ‘Düşmanca bir tutum içine girerseniz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaksınız’ uyarısı yapılacağı vurgulanıyor.
- Belgelerde Suriye yönetiminin acele ederek Türk hükümetinden uçağı düşürdüğü için resmi özür dilemesi gerektiği, bunun Türkler’i utandırarak uluslararası kamuoyunu da Suriye lehine şekillendireceği belirtiliyor.
Deniz tabanında bulunmuşlardı
- Suriye açıklarında 22 Haziran’da düşürülen RF-4E Türk savaş uçağının iki plotu, olaydan 12 gün sonra Nautilus gemisi tarafından bulunmuştu. Uçağın düşmesinin ardından Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Franscis Riccardone’yi arayarak yardım talebinde bulundu. Riccardone de daha önce Bodrum’dayken ziyaret ettiği Nautilus gemisinin kaptanı Robert Ballard’ı aradı. Ballard Wyoming’de tatildeydi. Teklifi kabul etti. İstanbul’da demirli Nautilus Doğu Akdeniz’e yola çıktı, Ballard da uçağa atlayarak Türkiye’ye geldi.
200 metre arayla bulundu
Nautilus bölgeye giderken Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait TCG Çeşme ve TCG Gökçeada gemileriyle arama çalışmaları yürütüldü. Radarlardan 8 ayrı bölge olası enkaz yerleri olarak işaretlendi. 22-26 Haziran tarihleri arasında Gökçeada gemisi, 70x23 mil karelik alanda 30 enkaz parçası buldu. Bunların arasında kanat parçası, yakıt tankı, bir pilot botu, bir metal kutu ve kuyruk parçası bulunuyordu. Bölgeye ulaşan Nautilus, ilk incelemeyi 8 numaralı bölgede başlattı. Hercules ve Argus isimli mobil sualtı araçları 1260 metre derinliğindeki deniz tabanına indirildi ancak görüntüleme yapıldığında bunun bir kargo gemisinden düşmüş olan konteyner olduğu anlaşıldı. Aramalar 7 nolu bölgeye yönlendirildiğinde yüzlerce enkaz parçası tespit edildi. Hava Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un naaşı enkazın yakınında tek parça olarak bulunuldu. Ardından 200 metre uzaklıkta Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşına ulaşıldı. Türk yetkililerin “Plotların naaşı olabildiğinde çabuk çıkarılsın” isteği üzerine “asansör” olarak adlandırılan alet enkaza gönderildi.
Hercules’i Nautilus’tan uzaktan kumanda ile yönlendiren uzmanlar araçtaki iki kol aracılığıyla Teğmen Aksoy’un naaşını, asansör üzerindeki sepete yerleştirdi. Ardından asansördeki çelik ağırlıklar çıkarılarak, naaşın, su yüzüne çıkarılması sağlandı. Daha sonra ise naaş Nautilus’a alınarak askeri tören yapıldı. Ardından da Türk savaş gemisine Teğmen Aksoy’un naaşı götürüldü. Akabinde asansörün üzerine çelik ağırlıklar tekrar takılarak, bu kez Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşına yönlendirildi. Yüzbaşı’nın naaşı da aynı şekilde su yüzüne çıkarılıp, önce Nautilus’a, törenin ardından da Türk gemisine alındı.
‘Pilot ekranda belirdi’
Enkaz çıkarma çalışmalarını Suriye donanmasına ait bir gemi de yakından izledi. Nautilus’un kadın kaptanı Dr Katy Croff Bell, “Pilotların naaşlarını değil, uçak enkazını aramak üzerine odaklanmıştık. Birden bire ekranlarda pilotların naaşlarını görmek çok kötü bir sürpriz oldu” dedi. Bell, “Deniz dibini tararken, birdenbire naaşlardan birinin görüntüsü ortaya çıktı. Nautilus’un kontrol bölümünde büyük bir sessizlik oldu. Tüm mürettebat o acıyı hissetti. Çok trajikti” diye anlattı.
‘Türk pilotlar çok sıkı korunan hapishanede’
Sayın Tuğgeneral Hasan Abdurrahman
22/06/2012 tarihinde, deniz ve hava istihbarat kuvvetleri, uluslararası sular sınırında bulunan Rus donanma üssüyle koordineli olarak, F-4 tipi uçağın düşürülmesinden sonra Suriye sahilinin kuzey-batı yönündeki sınırında uluslararası sular sınırı üzerinde Türk Hava Kuvvetleri’nden iki pilotu ele geçirmiştir. Cumhurbaşkanının emriyle, talimatlar ve savaş esirleri protokollerine göre esirler dış istihbarat biriminin tasarrufuna verilmiştir.
Türk hava kuvvetlerinin Suriye krizi hususundaki planlarıyla ve Türk hükümetinin Özgür Suriye Ordusu’nu desteklemesiyle ilgili edinilen bilgiler hususunda tahkikat yapılmaktadır.
Bu iki esir çok sıkı korunan bir hapishaneye konulmuş olup, kesinlikle konu hakkında konuşmak yasaklanmıştır.
Sayın Tugay Bessam Merhej, Hizbullah’ın denetiminde iki esirin Lübnan’a nakledilmesi ve ileride onlardan istifade etmesi yönünde çalışma önermiştir.
Sütunda yazanlar : Bu tarz emirlere tarih veya dosya numarası konulmaz. Şartlar ne olursa olsun esirlerle konuşmak veya soru sormak yasaktır. Esirlerin ikinci bir gizli hapishaneye nakledilmeleri hususunda bizzat tuğgeneral ilgilenmektedir. Tahkikat sonuçları idevilikle cumhurbaşkanına bildirilir.
- Moskova’dan bize ulaşan yazıya, halihazırdaki aşamanın koşullarına ve krizin şu anki aşamasının idaresi için oluşturulan ortak idaredeki uzmanların yönergelerine binaen; Türk tarafının tırmanışa geçmesi ve Türk yönetiminin sınırdaki özür ordunun gelişmiş silah ve füzelerle donatılmasına yöneldiğine ilişkin bilgilerin gelmesinden sonra bu doğrultuda aşağıdaki kararları aldık :
1. Operasyon departmanında bulunan iki esirden ‘normal yollarla’ kurtulunması ve uluslararası sularda uçağın düştüğü yere geri bırakılmaları,
2. Özgür Suriye Ordusu’nu silahla donatması halinde Türk hükümetinin uluslararası alanda kamuoyundan destek kazanmasını engellemek için uçağın düşürülmesi operasyonundan ötürü Suriye hükümeti tarafından resmi bir özür sunulması,
3. Buna benzer yönelimlere teşebbüs etmesi halinde konumun oldukça kötüye gideceği yönünde Türk hükümetine mesaj vermek için Türk sınırındaki PKK’yı hareketlendirme,
4. Dış istihbarat birimine ilişkin her türlü telgraf, bilgi ve belgenin doğrudan ortak idare merkezine yönlendirilmesi,
5. Ortak idare merkezinin emirlerinin ve talimatlarının saklanması veya tedavülde olması kesinlikle yasaktır. Buradan gelen herhangi bir emir veya telgraf derhal yok edilecektir.
Gözden geçirilip gerekenin yapılması için
Tamim edilir ve derhal uygulanır.
Taraflar ne demişti
Türkiye: Genelkurmay Askeri Savcılığı, Doğu Akdeniz’de iki pilotumuzun şehit olduğu RF4-E savaş uçağımız ile ilgili en net açıklamayı 19 Eylül'de yapmıştı. Askeri savcılık, uçağın Suriye hava savunma unsurları tarafından atılan füzenin blast (basınç) etkisi etkisiyle düştüğünü açıklamıştı.
Açıklamada, 22 Haziran’da düşen uçağın uluslararası hava sahasında Suriye sınırına paralel, 7 bin 400 feet irtifada, 300 knot süratte, 211 derece yönündeyken en son 35.48.2 Kuzey, 35.33.21 Doğu koordinatında istikrarlı uçtuğu ifade edildi. Bu koordinatta saat 11.57’de sola ani bir dönüşle uçağın irtifa kaybederek Suriye topraklarına 8.6 deniz mili mesafede, Suriye karasularında 35.48.26 Kuzey, 35.37.59 Doğu koordinatında denize düştüğünün tespit edildiği belirtildi.
Şam: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda, "Gerçek olan şudur: Bu uçak küçücük bir uçaksavar bataryası tarafından düşürüldü. Bu sistemler asla 2.5 km’den fazla uzaklıktaki bir hedefi vuramaz. Normalde uçak düşüremezler. Tek bir koşulu vardır. O da, çok alçaktan yaklaşıyorsa. Bu uçak çok alçakta uçuyordu ve sahile yaklaştığı anda düşürülmüştür" demişti. Ordu da Suriye karasuları üzerinde vurulduğunu iddia ettiği hedefin daha sonra Türk askeri uçağı olduğunun fark edildiğini açıklamıştı.
Rusya: Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, uçakla ilgili ellerinde objektif verileri bulunduğunu ve bunları paylaşmaya hazır olduklarını söylemişti. İsmi açıklanmayan bir Rus yetkili ise ellerindeki verilerin, Suriye hava savunması tarafından vurulan Türk jetinin, Suriye hava sahasını ihlal ettiğini ortaya koyduğunu söyledi. Ancak Moskova elindeki verileri resmen açıklamadı.
Askeri savcılık ne demişti?
Genelkurmay Asker Savcılığı, uçak muammasındaki iddialara 19 Eylül’de yaptığı açıklama ile son noktayı koymuş, “Uçağımız Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasında uçarken, Suriye hava savunma unsurları tarafından atılan füze uçağın sol arka tarafında patladı” demişti. Bu da akıllara Suriye’nin Rusya’dan satın aldığı hava savunma sistemi Buk-M2 tarafından vurulduğunu getirmişti. BUK-M2’nin füzeleri ‘Proximity fuse’ yani uzaklık sensörlü fünyeye sahip. Füzeler, uçağı parçalamak için belli bir mesafeye yaklaşınca otomatik olarak patlıyor. Bu patlamanın ardından ortaya çıkan şok dalgası, uçağın dengesini bozuyor ve parçalanmasına neden oluyor. Bu tür füzelerin izlerini uçak enkazlarında bulmak da oldukça zor oluyor. İşte raporun satırbaşları:
Uçak uluslararası hava sahasında ani bir dönüşte irtifa kaybederek düştü. enkaz parçaları üzerinde yapılan incelemede Suriye’nin iddia ettiği gibi uçaksavar mermisi hasarına rastlanmadı.
Enkaz parçalarında füze yakıtlarında oksitleyici ve harp başlıklarında ana malzeme olarak kullanılan potasyumklorat(KCIO3) bileşiğine ait olduğu değerlendirilen partiküller tespit edildi. Düşürülen uçağın radar ikaz alıcısı kayıtlarında da füze yayınlarından sinyal alındığı belirlendi.
Raporda, uçakta teknik bir arıza bulunduğuna ve bu nedenle düştüğüne yönelik herhangi bir bulgu tespit edilmediği belirtildi.
Suriye ile Türkiye arasında büyük gerilime yol açan uçak kazasıyla ilgili olarak dün Dubai merkezli Arap haber kanalı El Arabiya bomba bir iddia ortaya attı. Muhalif Suriyeliler tarafından kendilerine ulaştırılan Suriye Cumhurbaşkanlığı Sarayı belgelerini yayınlayan TV kanalı yarım saatlik haber programda 22 Haziran’da Suriye füzesiyle vurulduğu belirtilen Türk uçağıyla ilgili korkunç iddiaları ekranlara taşıdı. Uçakta bulunan Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un uçağın düşmesinin ardından sağ olarak Suriye güçleri tarafından yakalandığı ve Rus üssünde Rusya’nın da tavsiyesiyle infaz edildikleri imzalı ve mühürlü belgelerle ortaya konuldu. El Arabiya televizyonu yayınladığı bu belgelerin Suriyeli muhalifler tarafından kendilerine verildiğini açıkladı. Ancak belgelerin ne şekilde ele geçirildiğine ilişkin bir açıklama yapmadı.
‘Savaş esiri’ muamelesi
İşte El Arabiya’nın iddiaları:
- Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın ofisinden Suriye Özel Operasyonlar Birimi Komutanı General Hassan Abdel Rahman’a gönderilen yüksek gizlilikteki mühürlü belgede şu ifadeler yer alıyor: İki Türk pilotu Suriye Hava Kuvvetleri İstihbaratı tarafından uçaklarının Tartus’taki Rus deniz üssüyle koordineli olarak düşürülmesinin ardından sağ olarak esir alındı.
- Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilen dokümanda generalden Türk pilotlarına ‘savaş esiri’ muamelesi yapılması isteniyor ve bunun Cumhurbaşkanı Esad’ın emri olduğu vurgulanıyor.
- Aynı şekilde pilotların Özgür Suriye Ordusu (Suriye’deki isyancılar) ile bağlantıları konusunda sorgulanmaları isteniyor.
- Belgede pilotların Lübnan topraklarına götürülerek Hizbullah’a teslim edilebileceği belirtiliyor.
- Bir diğer Cumhurbaşkanlığı Sarayı kaynaklı olan ve tüm dış istihbarat (Muhaberat) birimlerinin şeflerine gönderilen mesajda ‘Rusya’nın da tavsiyesiyle Özel Operasyon Birimi tarafından esir alınan Türk pilotların ‘doğal yollardan’ ortadan kaldırılması gerekliliği doğmuştur. Ardından cesetleri uluslararası sulardaki enkaz alanına bırakılmalıdır’ ifadeleri yer alıyor.
Esad’ın PKK tehdidi
- Aynı belgenin son kısmında ise Suriye’nin Türk hükümetine tehditkar bir mesaj göndererek Suriye’nin Türkiye sınırları içinde PKK’yı harekete geçirebileceği uyarısı yapacağı belirtiliyor. Ankara’ya, ‘Düşmanca bir tutum içine girerseniz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaksınız’ uyarısı yapılacağı vurgulanıyor.
- Belgelerde Suriye yönetiminin acele ederek Türk hükümetinden uçağı düşürdüğü için resmi özür dilemesi gerektiği, bunun Türkler’i utandırarak uluslararası kamuoyunu da Suriye lehine şekillendireceği belirtiliyor.
Deniz tabanında bulunmuşlardı
- Suriye açıklarında 22 Haziran’da düşürülen RF-4E Türk savaş uçağının iki plotu, olaydan 12 gün sonra Nautilus gemisi tarafından bulunmuştu. Uçağın düşmesinin ardından Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Franscis Riccardone’yi arayarak yardım talebinde bulundu. Riccardone de daha önce Bodrum’dayken ziyaret ettiği Nautilus gemisinin kaptanı Robert Ballard’ı aradı. Ballard Wyoming’de tatildeydi. Teklifi kabul etti. İstanbul’da demirli Nautilus Doğu Akdeniz’e yola çıktı, Ballard da uçağa atlayarak Türkiye’ye geldi.
200 metre arayla bulundu
Nautilus bölgeye giderken Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait TCG Çeşme ve TCG Gökçeada gemileriyle arama çalışmaları yürütüldü. Radarlardan 8 ayrı bölge olası enkaz yerleri olarak işaretlendi. 22-26 Haziran tarihleri arasında Gökçeada gemisi, 70x23 mil karelik alanda 30 enkaz parçası buldu. Bunların arasında kanat parçası, yakıt tankı, bir pilot botu, bir metal kutu ve kuyruk parçası bulunuyordu. Bölgeye ulaşan Nautilus, ilk incelemeyi 8 numaralı bölgede başlattı. Hercules ve Argus isimli mobil sualtı araçları 1260 metre derinliğindeki deniz tabanına indirildi ancak görüntüleme yapıldığında bunun bir kargo gemisinden düşmüş olan konteyner olduğu anlaşıldı. Aramalar 7 nolu bölgeye yönlendirildiğinde yüzlerce enkaz parçası tespit edildi. Hava Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un naaşı enkazın yakınında tek parça olarak bulunuldu. Ardından 200 metre uzaklıkta Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşına ulaşıldı. Türk yetkililerin “Plotların naaşı olabildiğinde çabuk çıkarılsın” isteği üzerine “asansör” olarak adlandırılan alet enkaza gönderildi.
Hercules’i Nautilus’tan uzaktan kumanda ile yönlendiren uzmanlar araçtaki iki kol aracılığıyla Teğmen Aksoy’un naaşını, asansör üzerindeki sepete yerleştirdi. Ardından asansördeki çelik ağırlıklar çıkarılarak, naaşın, su yüzüne çıkarılması sağlandı. Daha sonra ise naaş Nautilus’a alınarak askeri tören yapıldı. Ardından da Türk savaş gemisine Teğmen Aksoy’un naaşı götürüldü. Akabinde asansörün üzerine çelik ağırlıklar tekrar takılarak, bu kez Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşına yönlendirildi. Yüzbaşı’nın naaşı da aynı şekilde su yüzüne çıkarılıp, önce Nautilus’a, törenin ardından da Türk gemisine alındı.
‘Pilot ekranda belirdi’
Enkaz çıkarma çalışmalarını Suriye donanmasına ait bir gemi de yakından izledi. Nautilus’un kadın kaptanı Dr Katy Croff Bell, “Pilotların naaşlarını değil, uçak enkazını aramak üzerine odaklanmıştık. Birden bire ekranlarda pilotların naaşlarını görmek çok kötü bir sürpriz oldu” dedi. Bell, “Deniz dibini tararken, birdenbire naaşlardan birinin görüntüsü ortaya çıktı. Nautilus’un kontrol bölümünde büyük bir sessizlik oldu. Tüm mürettebat o acıyı hissetti. Çok trajikti” diye anlattı.
‘Türk pilotlar çok sıkı korunan hapishanede’
Sayın Tuğgeneral Hasan Abdurrahman
22/06/2012 tarihinde, deniz ve hava istihbarat kuvvetleri, uluslararası sular sınırında bulunan Rus donanma üssüyle koordineli olarak, F-4 tipi uçağın düşürülmesinden sonra Suriye sahilinin kuzey-batı yönündeki sınırında uluslararası sular sınırı üzerinde Türk Hava Kuvvetleri’nden iki pilotu ele geçirmiştir. Cumhurbaşkanının emriyle, talimatlar ve savaş esirleri protokollerine göre esirler dış istihbarat biriminin tasarrufuna verilmiştir.
Türk hava kuvvetlerinin Suriye krizi hususundaki planlarıyla ve Türk hükümetinin Özgür Suriye Ordusu’nu desteklemesiyle ilgili edinilen bilgiler hususunda tahkikat yapılmaktadır.
Bu iki esir çok sıkı korunan bir hapishaneye konulmuş olup, kesinlikle konu hakkında konuşmak yasaklanmıştır.
Sayın Tugay Bessam Merhej, Hizbullah’ın denetiminde iki esirin Lübnan’a nakledilmesi ve ileride onlardan istifade etmesi yönünde çalışma önermiştir.
Sütunda yazanlar : Bu tarz emirlere tarih veya dosya numarası konulmaz. Şartlar ne olursa olsun esirlerle konuşmak veya soru sormak yasaktır. Esirlerin ikinci bir gizli hapishaneye nakledilmeleri hususunda bizzat tuğgeneral ilgilenmektedir. Tahkikat sonuçları idevilikle cumhurbaşkanına bildirilir.
- Moskova’dan bize ulaşan yazıya, halihazırdaki aşamanın koşullarına ve krizin şu anki aşamasının idaresi için oluşturulan ortak idaredeki uzmanların yönergelerine binaen; Türk tarafının tırmanışa geçmesi ve Türk yönetiminin sınırdaki özür ordunun gelişmiş silah ve füzelerle donatılmasına yöneldiğine ilişkin bilgilerin gelmesinden sonra bu doğrultuda aşağıdaki kararları aldık :
1. Operasyon departmanında bulunan iki esirden ‘normal yollarla’ kurtulunması ve uluslararası sularda uçağın düştüğü yere geri bırakılmaları,
2. Özgür Suriye Ordusu’nu silahla donatması halinde Türk hükümetinin uluslararası alanda kamuoyundan destek kazanmasını engellemek için uçağın düşürülmesi operasyonundan ötürü Suriye hükümeti tarafından resmi bir özür sunulması,
3. Buna benzer yönelimlere teşebbüs etmesi halinde konumun oldukça kötüye gideceği yönünde Türk hükümetine mesaj vermek için Türk sınırındaki PKK’yı hareketlendirme,
4. Dış istihbarat birimine ilişkin her türlü telgraf, bilgi ve belgenin doğrudan ortak idare merkezine yönlendirilmesi,
5. Ortak idare merkezinin emirlerinin ve talimatlarının saklanması veya tedavülde olması kesinlikle yasaktır. Buradan gelen herhangi bir emir veya telgraf derhal yok edilecektir.
Gözden geçirilip gerekenin yapılması için
Tamim edilir ve derhal uygulanır.
Taraflar ne demişti
Türkiye: Genelkurmay Askeri Savcılığı, Doğu Akdeniz’de iki pilotumuzun şehit olduğu RF4-E savaş uçağımız ile ilgili en net açıklamayı 19 Eylül'de yapmıştı. Askeri savcılık, uçağın Suriye hava savunma unsurları tarafından atılan füzenin blast (basınç) etkisi etkisiyle düştüğünü açıklamıştı.
Açıklamada, 22 Haziran’da düşen uçağın uluslararası hava sahasında Suriye sınırına paralel, 7 bin 400 feet irtifada, 300 knot süratte, 211 derece yönündeyken en son 35.48.2 Kuzey, 35.33.21 Doğu koordinatında istikrarlı uçtuğu ifade edildi. Bu koordinatta saat 11.57’de sola ani bir dönüşle uçağın irtifa kaybederek Suriye topraklarına 8.6 deniz mili mesafede, Suriye karasularında 35.48.26 Kuzey, 35.37.59 Doğu koordinatında denize düştüğünün tespit edildiği belirtildi.
Şam: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda, "Gerçek olan şudur: Bu uçak küçücük bir uçaksavar bataryası tarafından düşürüldü. Bu sistemler asla 2.5 km’den fazla uzaklıktaki bir hedefi vuramaz. Normalde uçak düşüremezler. Tek bir koşulu vardır. O da, çok alçaktan yaklaşıyorsa. Bu uçak çok alçakta uçuyordu ve sahile yaklaştığı anda düşürülmüştür" demişti. Ordu da Suriye karasuları üzerinde vurulduğunu iddia ettiği hedefin daha sonra Türk askeri uçağı olduğunun fark edildiğini açıklamıştı.
Rusya: Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, uçakla ilgili ellerinde objektif verileri bulunduğunu ve bunları paylaşmaya hazır olduklarını söylemişti. İsmi açıklanmayan bir Rus yetkili ise ellerindeki verilerin, Suriye hava savunması tarafından vurulan Türk jetinin, Suriye hava sahasını ihlal ettiğini ortaya koyduğunu söyledi. Ancak Moskova elindeki verileri resmen açıklamadı.
Askeri savcılık ne demişti?
Genelkurmay Asker Savcılığı, uçak muammasındaki iddialara 19 Eylül’de yaptığı açıklama ile son noktayı koymuş, “Uçağımız Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasında uçarken, Suriye hava savunma unsurları tarafından atılan füze uçağın sol arka tarafında patladı” demişti. Bu da akıllara Suriye’nin Rusya’dan satın aldığı hava savunma sistemi Buk-M2 tarafından vurulduğunu getirmişti. BUK-M2’nin füzeleri ‘Proximity fuse’ yani uzaklık sensörlü fünyeye sahip. Füzeler, uçağı parçalamak için belli bir mesafeye yaklaşınca otomatik olarak patlıyor. Bu patlamanın ardından ortaya çıkan şok dalgası, uçağın dengesini bozuyor ve parçalanmasına neden oluyor. Bu tür füzelerin izlerini uçak enkazlarında bulmak da oldukça zor oluyor. İşte raporun satırbaşları:
Uçak uluslararası hava sahasında ani bir dönüşte irtifa kaybederek düştü. enkaz parçaları üzerinde yapılan incelemede Suriye’nin iddia ettiği gibi uçaksavar mermisi hasarına rastlanmadı.
Enkaz parçalarında füze yakıtlarında oksitleyici ve harp başlıklarında ana malzeme olarak kullanılan potasyumklorat(KCIO3) bileşiğine ait olduğu değerlendirilen partiküller tespit edildi. Düşürülen uçağın radar ikaz alıcısı kayıtlarında da füze yayınlarından sinyal alındığı belirlendi.
Raporda, uçakta teknik bir arıza bulunduğuna ve bu nedenle düştüğüne yönelik herhangi bir bulgu tespit edilmediği belirtildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.