Biz insanlar hikmeti nedir bilinmez, yaşadığımız zor günleri de iyi günleri de çok çabuk unuturuz.
Vefasızlığımızdan mıdır?
Yoksa çok cefa çekeriz ondan mıdır?
Nedir?
Geçmişte yapılan kötülüğü de iyiliği de çabuk unutur.
Bazen de hatırlamayız.
Sağlık alanında geçmiş yıllarda yaşadığımız zorluklara çektiğimiz çilelere baktığınız zaman derinden bir ah çekerim.
Nereden?
Nereye?
Geldik derim.
Eskiden sağlık güvenceniz SSK ise sadece sigorta hastanesine gidebilirdiniz.
Başka bir hastaneye gitmek ne mümkündü.
Hele, hele özel hastane ancak zenginlerin mekânıydı.
Sigorta hastanesi ise zulüm yeriydi.
Saatlerce doktorun gelmesini bekler, doktor gelince de acep sıra ne zaman gelirde doktor bey içeri çağırır diye umutsuzca beklerdik.
Doktor efendi ise saat 10.00 da gelir 11.30 da giderdi.
O sigorta hastanesinde çektiğiniz sıkıntı nerede ise hastalığınızı bile unutmanıza vesile olurdu.
Git bu gün, gel yarın zihniyeti hâkimdi.
Sıkıntı sadece muayene olmak için çekilen çile ile de bitmiyordu.
Bazen de al şu kartı muayene haneme gel denirdi.
Bu cümleyi duymak, demek elinizi cebinize atmanız gerektiğinin açıkça ifade edilmesi idi.
Muayene olup elinize reçeteyi aldığınızda gözünüzün bile görmek istemediği ilaç kuyruğu hasta olmasanız da hastalanmanız için yeterli bir sebep idi.
Bu çile kuyruğunda yaşlıların mecalinin kalmadığından düşüp bayıldığını, zaman zamanda gençler arasında sıra yüzünden yumruklaşmalara şahit olurduk.
Ya sabah 6 da gelip ilk sırada yerinizi alacaksınız yâda bazı olaylara şahitlik edip perişan olacaksınız.
Öyle bir durumdu ki akşam dişiniz mi ağrıyor.
Sabahı beklemek zorunda idiniz.
Yoktu öyle 24 saat açık diş hastanesi falan.
Bir Erzurum birde Sigortanın dişçisi Şeref hoca vardı.
70’lik dedemde 60’lık ninemde Şeref hocayı tanırdı.
Şeref hocada sıra gelmediyse gideceğiniz yer doğruca Yoncalık da bulunan berber Ahmet amca idi.
Adamcağız hem berber hem de diş çekiminde usta idi.
En iyi iğneyi Yunus emre mahallesinde oturan Muhlis amca vururdu.
Kırık çıkığın doktoru da Allah rahmet etsin sınıkçı İdris amca idi.
Memleketimin insanına ne sıkıntılar ne çileler çektirilmiş yıllarca.
Nereden?
Nereye?
Ne kadar şükretsek azdır.
Tabi bunu yazarken sadece şahsımın şahit olduğu gerçekler değildir bunlar.
Gerek Erzurum da gerekse bütün ülkemizde çekilen sıkıntıların beklide binde biri idi bu yazdıklarım.
Yiğidi öldür hakkını ver boşuna dememişler.
Sayın AKDAĞ gerek şehri Erzurum da gerekse ülkemizde Cumhuriyet tarihinde görülmemiş nitelikte hizmetler yaparak partili partisiz her insanın yüreğinde, gönlünde taht kurmuştur.
Bu gün ne o doktor odalarının önündeki kuyrukları nede adına çile kuyruğu dediğim ilaç kuyruklarında bekleyen insanları görüyoruz.
Bunu gören birisi olarak Sayın AKDAĞ’ ın hakkını inkâr etmek zalimliktir.
Artık günümüzde her vatandaş istediği hastanede istediği doktora muayene olabiliyorsa bu hak nasıl inkâr edilir.
Bugün istediğiniz eczaneden ilaç alıyorsanız bu hak nasıl inkâr edilir.
Siyasi görüşü, partisi ne olursa olsun gerçek olan şudur; Türkiye Sayın AKDAĞ ile Cumhuriyet tarihinde görmediğini görmüştür.
Son olarak bir Erzurumlu olarak kim ne derse desin ben şunu bilir şunu söylerim.
Sayın Akdağ sağlık konusunda bu memlekete ve bu millete insan muamelesi görmeyi hastane koridorlarında insanların hak ettiği hizmetleri almayı sağlamıştır.
Ülkemin insanı sağlıkta bu güne kadar görülmemiş hizmetleri 10 yılda Sayın AKDAĞ’ la görmüştür.
Bu gün görevden alınması açıkçası bir Erzurumlu Olarak şahsımı üzmüş, nefsime dokunmuştur.
Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim;
Sayın Bakanın paçalarına yapışıp alaşağı etmek isteyen ikiyüzlüler muradınız oldu mu?
Ama bakın bu millet Sayın Bakana bu gün Allah razı olsun diyor.
Acaba size ne diyor.
Varın onu da siz düşünün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.