BİR HAYAT, BİR KİTAP, BİR ŞEHİR
Kıymetli ağabeyimiz Muammer Cindilli'nin, methini işittiğim ŞEHİRDER sohbetlerini arzu etmeme rağmen dinleme fırsatı bulamamıştım.
Konuşmaları kitap halinde neşrederek bize kıymetli bir dostun, bir ağabeyin hatıralar dünyasında seyahat fırsatı tanıyan Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği kurucu başkanı Murat Ertaş ve kıymetli ekibine müteşekkirim.
Erzurum'u marka şehir yapma vaatlerini okuyup dinlediğimde, bunun diğer unsurların tahakkuku yanında 'marka aydınlar'ın çokluğu ile mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Özellikle Erzurum gibi tarihi, kültürel ve ekonomik fırtınalara maruz şehirler; yıkılmayıp ayakta kalabilmek için toprağa dal budak salmış kuvvetli köklere ihtiyaç duyarlar. Bu kadim şehir, büyük musibetlere mukavemetini ve hatta topyekûn vatanın sigortası olma hasletini bu hususiyetine borçlu. Şehri maziye rapteden kökler ve geleceğe taşıyan kılavuz kaptanlar kimlerdir? Elbette donanımlı insan değerleri, kent münevverleri.
Muammer Bey, zengin fikrî müktesebatı, bilgi, ülkü ve ahlakın kıvamında terkibi ile mayalanan saygın şahsiyeti ile gönlümde mümtaz bir mevkie sahip bir Erzurum aydınıdır.
Bu şehri bizim kadar seven, fakat Erzurumlu olmayan seçkin dostlarla sohbetlerimizde bize 'şu kişiyi tanır mısın?' diye çoğu zaman sual edilir. Soranların bazıları Erzurum mezunlarıdır, bazıları memuriyet sebebiyle Dadaşlar diyarının ekmeğini aşını yiyip, suyunu içenlerdir. Bu samimi sohbetlerde adı geçenler arasında Muammer Abimiz daima ilk sıralarda yer almıştır.
Hem şehirde ve hem ülke çapında kültürü ve güzel ahlakıyla temayüz eden böyle bir dosta sahip olmanın iftiharı ile 'Hatıralarla Muammer Cindilli' kitabını okudum. Okudum evet, ama buna sadece okumak da demeyelim. Adete dernekte yaptığı konuşmaları dinliyor gibi hissettim kendimi. O kadar tabii ve akıcı bir üsluba sahip, zengin muhtevasıyla fikir dünyamızı zenginleştiren bir eser olmuş, maşallah!
Eser, bir nevi zamanda yolculuk hissi de verdi bana. 23 Temmuz Ortaokulu, Erzurum Lisesi Yıllarını anlatmış ya ağabeyimiz… 'Benim okullarım, benim yıllarım' dedim gözlerimi kapayarak. Arada beş-on yıllık süre olsa da aynı dönemin hayal iklimi, hatıraları, sokakları, caddeleri, insanları canlandı hatıra perdemde. Bazı sayfaları dönüp dönüp yeniden okudum, ben okudum dedim, siz yaşadım sayın. Kitabı bitirdikten sonra ezber nameme yeni cümleler eklendi. Bir köylü olarak şunu çok sevdim: ”Köyde akrabası olan aç kalmaz.” Şunlar da harika: “Zengin savaşmaz ya da kazanacağı savaşa gider sadece.”, “Okuduğu kitapları değnek etmiş kafamıza vuruyor!” Rahmetli amcamıza sorarlarmış:” Ağabey işler nasıl?” “Elhamdülillah! Bölünse bu kadar düşmez…Allah bugünümüzü aratmasın.” Ben artık hal hatır soranlara Cennetmekân emimin cevabını veriyorum, siz de öyle yapın! Müsaade edin, altını çizdiğim çok sayıda cümleden birini, düzeltilecek çok kamburu olan birisi olarak alayım buraya: "O günlerde biz, farkında olmadan birbirimizin mürebbisi olan bir nesil olduk. Birbirimizin gönül aynasında kamburlarımızı düzelttik."
Son yıllarda hatıra kitaplarına meylim arttı. Onları, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan değerli birer hazine olarak zihnime nakşetmeyi seviyorum. Hele de dostlarımızın deneyimlerini ve yaşanmışlıklarını inci taneleri gibi nadide sözcüklerle aktardığı eserler, sadece yazarın hayatını değil, aynı zamanda bir dönemin atmosferini, sosyal ve kültürel değişimleri de yansıtıyor. Ağabeyimizin kitabı gibi.
Hayat, kaşla göz arasında rüzgârlardan kanat takınmış gibi uçup gidiyor. Yapıp ettiklerimiz, hayatımızdan bölümler, parçalar, acı tatlı yaşanmışlıklar hatıra çengelinde asılı kalıyor.
Bir yazar diyor ki: "Çok şey aldık, geride az bir şey bıraktık: Ömür." Az bir şeye çok şeyler sığdırma sanatına sahip talihli kişiler ömürlerini bereketlendirip, ahiretlerini şenlendirirler.
Eğer kitap tahlil etme kabiliyetim, okuma yeteneğim kadar gelişmiş olsaydı bu kitabı daha ayrıntılı analiz etmek isterdim. Ben bu kadarla yetineyim, ama siz mutlaka kitabı temin edip dikkatle okuyun, olur mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.