Düşüncelerin, inançların, kimliklerin üzerinden tankların geçirildiği, insan haklarının ve özgürlüklerin yok sayıldığı vesayetçi ve yasakçı zihniyet tarafından seçilmiş bir halk iradesine yapılan darbenin adıdır, 28 Şubat.
100 bine yakın kız öğrencinin eğitim hakkının elinden alınarak eğitimden mahrum bırakıldığı, İmam Hatip Okulu öğrencilerinin zulme maruz kaldığı, Kur’an Kurslarının kapatıldığı, Kur’an eğitimine yaş sınırı getirildiği, inanan gönüllerin devlet kapılarından çevrildiği ve özetle İslami kimliğin yok edilmeye çalışıldığı siyonist ve emperyalistlerin uşaklarının yaptığı darbenin adıdır 28 Şubat.
Vesayetçi ve yasakçı zihniyetlere göre o dönemde üniversiteler gerici yatağı haline gelmişti.
Üniversitelerde başörtülü kızların olması onları ürkütüyordu.
Bu zalimler biliyorlardı ki kızların okuması Türkiye’deki İslami birikimi arttıracaktı.
Kızlar geleceğin nesillerini yetiştirecek olan anneler konumunda oldukları için bunların yetişmesini istemiyorlardı.
Bu zalimler inançlı kızlarımızın okumasını istemiyor, onların birikimsiz kalmasını, dünyayı tanımamasını, kesinlikle herhangi bir meseleyi yorumlayacak kadar cahil kalmasını istiyorlardı.
Eğer bunları cahil bırakırsak bunların evlatları cahil olur caniliğini benimsiyorlardı.
Bunların bu düşüncesi ile cahiliye devrinde kızları diri diri mezara gömen zihniyetin düşüncesi arasında hiç bir fark yoktu.
Kadın hakları, insan hakları özgürlük ve demokrasiden bahseden bu akıldan yoksunlar insanın aklına zarar yasaklar uyguluyorlardı.
Üniversitelerin kapılarına koydukları militanları ile öğrencilerimizin baş örtüleri açılıyor açmayanlar yerlerde sürükleniyordu.
Peruk takıp içeri giren kızımıza bu yaptıkları zulüm yetmiyormuş gibi hemen okul girişlerinde kurdukları ikna odalarında başını ha açmışsın ha peruk takmışsın arada bir fark yoktur.
Gel sen şu başörtünden kurtul zaten böyle okulu bitir sende bu ülkede başını örterek çalışacak hiç bir devlet kurumu yoktur.
Başını açarsan geleceğini yani işini de şimdiden garanti altına almış olursun diye ikna odalarında yavrularımızı ikna etmeye çalışıyorlardı.
Bu zalimler inançlı kız evlatlarımıza bunları yaparlarken erkek evlatlarımızdan sünneti yani sakalı olanların sakalını kestiriyorlardı.
Kamu dairelerinde hiç bir sakallının çalışmasına müsaade edilmiyordu.
Kamunun bütün binalarında zaten merdiven altına konulmuş mescitlerinin kapılarına kilit vuruluyordu.
Kamuda namaz kılan, oruç tutan, imanlı ve itikatlı insanlar fişleniyor bunlar ya başka yerlere sürülerek yada cezalar verilerek adeta yıldırma politikası güdülüyordu.
Camilerde vaaz etmek ve Caminin namaz vakti dışında açık tutulması yasaklanıyordu..
Ecdadımızdan bize miras kalmış yavrularımızın dinini, diyanetini ve ahlakını öğrendiği medreselerin ve vakıfların kapılarına kilit vuruluyordu.
İnançlı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri hakkında davalar açılıyor, dernekleri kapatılıyordu.
Bir TV, Radyo programcısı ve gazeteci olarak yerelde dahi yapmış olduğumuz programlarımıza müdahale ediliyor, yalan yanlış suçlamalar ile hakkımızda davalar açılıyor. Neyin yayınlanıp neyin yayınlanmayacağına bu zalimler karar veriyorlardı.
Nerede ise yayında bile ben evde izlerken bana sen yan baktın diye insanların hakkında davalar açılıyordu.
'HAYAT; İMAN VE CİHATTIR'' diyen
Hükumette kaldığı 11 aylık süreçte Türkiye'de Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe yapan, memura ve işçiye yüzde yüzlere varan, asgari ücretliye yüzde iki yüzlere varan zam yapan, köylüye ve çiftçiye her türlü desteği veren ve IMF'e defol kapı dışarı benim ülkemin sana ihtiyacı yok diyen başbakanına ve onun inançlı kadrolarına olmadık iftiralar atılıyor, tezgahlar ve kumpaslar kuruluyordu.
Bugün bu ülkenin yeniden dirilişine oy vererek karar verecek olan Sevgili Gençler!!!
Son on dört yılda Türkiye'de refah bir şekilde yaşayan kardeşlerim!
Sizler bunlardan haberdar değilsiniz.
Ama olmalısınız.
Bu zalimlerin babanıza, annenize, ağabeyinize ve ablanıza nasıl zulümler yaptıklarını bilmeniz gerekir.
O günleri yaşamış bütün kardeşlerim!!!
Bakınız bizlere düşen bu yeni nesli 28 Şubat darbesinden her zaman, her noktada, her aşamada haberdar etmektir.
28 Şubatı yaşayanlar asla unutmamalıdırlar.
Çünkü mağduriyetler ve zulümler unutulmaz.
Dinimiz derki Müslüman kindar değildir.
Ama unutmayın Müslüman bir tek Müslümana karşı kindar değildir.
Müslümanın kendisine karşı zulmedenlere karşı her zaman, belli bir dik duruşu ve tavrı mutlaka olmalıdır.
Müslümanların o dönemde gördükleri sıkıntılar, başörtüsü mağdurları, sakallarını kesmek zorunda kalan birçok memur, İmam Hatip Liselerinin çektiği zulümler, başı örtülü annelerin ordu evlerine gidememeleri ve birçok olay, hatta hastanelerde tedavi edilmeyip ölüme terk edilen kadınlar.
Tüm bunlara baktığımı zaman küçük veya büyük sıkıntı çeken herkesin o günü unutmaması gerekiyor.
Eğer kısmen de olsa 28 Şubatı yaşamışsa bir insan bunu yeni nesillere aktarması insanlığın ve Müslümanlığın gereğidir.
Çünkü gelecek açısından yaşanmışların yeni nesiller üzerinde mutlaka çok ama çok etkisi olacaktır.
Diğer taraftan siz sevgili gençler uzaklara fazla gitmeyin bakın hep beraber millet olarak 15 Temmuz denen bir ihanet sürecini daha yaşadık 28 şubatı daha yaşadık.
İhaneti bir kez daha gördük.
Üstelik bu defa şehit verdik, gazi olduk.
Tanklara, namlulara ve kurşunlara göğsümüzü siper ettik.
Derdimiz neydi değmesin mahremimin göğsüne namahrem eli, değmesin şanlı al bayrağıma namussuz eli, susmasın ezanım diye Ömer Halisler göğsünü siper etti bu vatana.
Namus yoksunlarına vatansız şerefsizlere bir kez daha millet olarak ders verdik. Hem de öyle bir ders verdik ki uçaklar, toplar, tanklar ve silahlar onların elinde idi ama bizim iman dolu göğsümüz vardı.
Ve 16 Temmuz sabahı benim Cennet vatanımda güneş öyle bir doğdu ki gün ağardığında alçaklar bu ülkeye ihanetin bedelini ödemeye başladılar.
Ödeyeceklerde inşallah.
Ve gün geldi devletimiz atını nallayıp El Bab’a indi, itini yakalayıp zindanlara bağladı ve inşallah gün gelecek meydanlarda bu hainleri sallayacaktır.
Günse bugündür Sevgili genceler daha büyük daha güçlü Türkiye için TBMM’sinde Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisinin omuz omuza vermesi sonucu geçirilen Anayasa değişiklik maddleri ile daha güçlü Türkiye2nin temeline ilk harç atıldı.
Şimdi binayı inşa etmemiştir.
Daha güçlü Türkiye için,
Daha güçlü Türk Milleti için,
Daha güçlü yarınlar için,
Daha güçlü nesiller için
Bugün yeniden Diriliş günüdür.
Bugün yeniden Yükseliş günüdür.
Bugün Cumhur Reis’imiz Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde daha büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etme günüdür.
Bugün yedi düvel haine haddini bildirme günüdür.
Yaklaşan Şubat ve Mart ayının inşallah yeniden dirilişimize vesile olmasını Yüce Mevla’dan Niyaz Ediyorum..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.