Geçen hafta bir vesile ile İzmir’de idim.
Pazartesi günü hizmete açılacak olan Adnan Menderes Havalimanı terminalini inceleme imkânı buldum. Terminal binası, Türkiye’nin en büyüğü, Avrupa’nın en iyisi olacakmış.
Milyonlarca dolarlık bu tesis için devlet kasasından bir kuruş para harcanmamış olması üzerinde düşündüm.
‘Yap-İşlet-Devret’, şimdiki adı ile KÖİ, bunun gibi birçok projede başarılı bir şekilde uygulanmış olan bir model.
***
Bu yöntemle birçok önemli projenin hayata geçirilmiş olması aklımıza şu soruyu getiriyor.
Acaba ‘KÖİ-Kamu Özel Sektör işbirliği’ modeli ile Erzurum için büyük projeler devreye sokulabilir mi?
***
Birkaç yazımızda daha değinmiştik.
Erzurum için siyasi kadroların, sivil toplum kuruluşlarının ve şehir aydınlarının birbirinden güzel tasavvurları, planları, projeleri var.
Üniversitelerimizin, ilgili kamu kuruluşlarımızın raflarında bir birinden güzel projelerin hayata geçirilmeyi beklediğini tahmin ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi mesele gelip kaynağa dayanıyor.
Hayal kurmak, proje önermek bedava!
Amma velâkin en küçük bir iş için kazma vurayım deseniz, ‘Hani para’ diye sorarlar.
Ne kadar para, o kadar yatırım, o kadar iş, o kadar hizmet.
Yerel yöneticilerin bir ayağı Ankara’da bu yüzden…
Hep diyoruz ya ‘Nihayetinde yerel kalkınma genel bir iştir, Hükümet meselesidir.’
Ankara’dan ödenek gelmeden, sıvası dökülmüş bir resmi binanın tamirini bile yapmak mümkün değilken…
Büyük işlere nasıl bulacağız kaynağı.
BUL PARAYI, YAP FABRİKAYI!
O zaman iş başa düşüyor.
Bul parayı, yap fabrikayı!
Vali, Belediye Başkanı büküyor boynunu;
Nerden bulayım parayı, nasıl kurayım fabrikayı!
Nice çağrılar yaptık, “Ey hemşehri sermaye, gel memleketine bir çivi de sen çak”
Ne duyan oldu, ne işiten.
Sen çivi istiyorsun, o ardiyede istiflediği kazıkları gösteriyor.
Tabi meselenin bir de şu yönü var.
Gelenleri geldiğine pişman eden hantal, tembel, idareimaslahata meyyal bürokratik yapımız var.
Yasal teşvikler uygulanmadığı, hükümetlerce tanınan kalkınma öncelikleri devreye sokulmadığı için…
Arsa tahsis edilmediği için başka illere kaçırılan yatırımları hatırlatıp, moralinizi bozmayım şimdi.
İyileri tenzih ederek bu arızayı da nazara verelim, yani.
***
Anlayacağınız, şehrin kaynak fukaralığı öncelikli derdimizdir.
Üreten ekonomimiz yok.
Hemşehri sermaye nazlanıyor, pas vermiyor, gelecek gibi yapıyor, bir türlü gelmiyor.
Şehre ilgisi ‘ramazan yardımı ve yaz tatilinde sılairahim’ ile sınırlı kalıyor.
‘Bak iki güzel üniversitemiz var, gel şuraya bir güzel laboratuar kur, ileri teknoloji merkezi aç da adını verelim, nasıl yapacağını bilmiyorsan Gaziantep’te, Kayseri’de yaptılar onlara sor’ diye mektup gönderiyoruz, sekretaryaya takılıyor.
Beyanat kalkınmacılığına gelince iş, bülbül kesiliyor; elini cebine atmaya gelince sıra, nutku tutuluyor, söyleyen dili söylemez oluyor.
Kişi başına düşen mevduat miktarımıza bakarsanız, yatırıma ayıracak breysel ve kurumsal nakdimiz de kâfi değil.
***
Demek ki yerel kalkınma çabalarımızda şehrin kesinlikle dışsal kaynağa ihtiyacı var.
Devlet doğrudan fabrika, atölye, tesis kurup işletemeyeceğine göre…
Böyle bir modelin devri, devranı, modası geçtiğine göre…
Üzerinde düşünmemiz gereken, belki de ilgili kuruluşların düşündüğü KÖİ modeline iyice yoğunlaşmamız gerekiyor.
Büyük şehirlerde, dev projelerde şu ana kadar uygulanan, daha sonra KÖİ’ ye dönüşen modelin Doğu için özel olarak revize edilmesi gerektiğini de söyleyelim.
Erzurum gibi kalkınma yolunda emekleyen illerde, tesislerin kamu tarafından yapılıp hemen kiralanması, ‘Kış Turizmi’ ve ‘Hayvancılık ve ilişkili gıda sanayii’ alanında bu modelin yeni ufuklar açacağı kanaatindeyim.
Tabi konu uzmanların üzerinde derinleşmesi gereken ciddi bir konu… Yasal zorluklar, mevzuat sıkıntıları olabilir.
Bizimkisi rüya görmekten ibaret, tabiri ilgililere kalmış!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.