Girmeden tefrika bir millete; düşman giremez.
Toplu vurdukça sineler; onu top sindiremez. (M. Akif Ersoy)
Bu gün millet olarak tefrikalar içerisinde bocalarken içimize düşmanların girmesine adeta çanak tutmaktayız.
Hâlbuki yüce dinimiz İslam’a baktığımız zaman gönderiliş gayesine uygun olarak hak ve sorumluluklarımızı belirtmiş, toplum için lazım olan prensipleri ortaya koymuş ve mutlu olabilmemiz için bunlara sarılmamız gerektiği belirtmiştir.
Müslüman olarak ne şekilde ve nasıl yaşamamız gerektiğini bizlere açıkça belirten dinden uzak kalmamız, bu günkü düştüğümüz tefrikaların sebebidir.
Bizim dinimiz, fert ve cemiyeti zarara uğratacak her çeşit fiil ve davranıştan bizleri men etmiştir.
İslam dininin bize bildirdiği, huzur ve saadetimiz için uyulmasını gerekli gördüğü esaslardan birisi de, gönüllerimizi birleştirip, iyiliklerde birbirimizle daima yarışmak ve yardımlaşmaktır.
Bu gün ülkemizin düşmanlarına karşı birlik ve beraberlik içinde olmamız, birbirimizle iyiliklerde yardımlaşmamız bu vatan toprağında yaşayan her bir fert için dini ve milli bir vazifedir.
Bakın Rabbim Kuran-ı Kerimin (Al-i İmran, 3/103) suresinde buyuruyor ki; “Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”
Sakın kendilerine açık deliller geldikten sonra ayrılık çıkarıp anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın!
Onlara büyük bir azap vardır.
Bu gün ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunlara karşı Müslüman kardeşlerimizin birbirlerine düşmemesi için bu Ayeti Kerimeyi okuyup iyi anlamaları ve Allah’ın emirlerine uymaları gerekmektedir.
Bu gün her Müslüman kendini haklı görüp ipi kendine doğru çekerse tefrikadan, fitneden ve fesattan ne ülkemizi nede kendimizi kurtaramayız.
Vallahi o zaman Rabbimin rızasından uzaklaşmış şeytanın yolundan giden sözde Müslümanlardan oluruz.
Oysa Rabbimiz Allah Kur'an-ı Keriminde: tamda bu gün ülkemizde yaşananlarla ilgili olarak (Al-i İmran, 3/99) suresinde;
De ki: "Ey kitap ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir".
Buyurmaktadır.
Bu milleti ve ülkemizi kâfir, Yahudi ve siyonizmin uşakları yıkamayacaklarını ülkemizdeki bu kardeşliği yok edemeyeceklerini anlayınca içimize nifak tohumları ekerek bizleri yok etmeye parçalara bölmeye çabalamaktadır.
İşin en acı ve can yakıcı kısmı da Müslüman kardeşlerimizin bu hainlere maşa olmasıdır.
Ey benim gaflete düşmüş kardeşim.
Ey benim Müslümanlığı başkasına bırakmayan sözde Müslüman kardeşim.
Vallahi de billahi de eğer sizler böyle yapmaya devam ederseniz yine Rabbimin yüce kitabımız Kuran-ı Kerimde ki (Al-i İmran, 3/100) suresinin devamında ki ayetinde bahsedilen olaylar vukuu bulacaktır.
Bakın Rabbim buyuruyor ki;
Ey İnananlar! Kitap verilenlerin bir gruba uyarsanız, inanmanızdan sonra sizi kâfir olmağa çevirirler.
Bu vatanın bir evladı olarak bütün kardeşlerimize yalvarmaktan başka dua etmekten başka çarem yoktur.
Yazıktır.
Yapmayın.
Bu milleti zillete düşürmeyin.
Bu ülkeyi geçmiş yıllardaki bataklıklara ve karanlık günlere sürüklemeyiniz.
Hani biz Rabbimin Kuran-ı Kerim (Hucurat, 49/10) suresindeki Ayetteki gibi kardeştik ne buyuruyordu rabbim;
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.”
Ne oldu bize?
İyilik takva, yardımlaşmanın ve kardeşliğin tohumları serpilmişti bu Ayet ile ne oldu bize?
Düşmanlık kin ve nefret tohumlarını yok sayan bir millettik ne oldu bize?
Harcımıza nifak tohumları ekiliyor uyanın ne oluyor bize?
Rabbimiz (Maide, 5/2) suresinde;
“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın.”
Emretmişken ne oluyor bize?
Rabbime karşı mı geliyoruz ne oluyor bize?
Biz kimiz?
Biz bir birimize düşer isek Rabbim daha azılı kâfirleri başımıza bela etmez mi?
O zaman biz nereye gideceğiz?
Kimden yardım dileyeceğiz?
Hangi yüzle!!!
Rabbime el açıp,
Ya Rab biz gaflete düştük.
Ya Rab biz birbirimize düşmanlık ettik.
Sende bize başkalarını bela ettin.
Ya Rab bizi kurtar.
Diye hangi yüzle?
Hangi dille?
El açıp yalvaracağız.
Bizler birbiri ile çekişen, aralarında güvensizlik ve düşmanlık duyguları yaygınlaşan bir toplumun değil idik.
Bizi bu hale getirdiler.
Aman unutmayınız; Biz Müslümanlar olarak birbirimize böyle davranmaya devam eder isek.
Huzur bulmamız bir yana varlığımızı bile sürdürmemiz mümkün değildir.
Birlik ve beraberliğimizin sürdürülebilmesi, milli bünyenin sağlığının, bütünlüğünün korunabilmesi için bu toplumda yaşayan bizlerin hepimizin görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi ve uyanık olması gerekmektedir.
Sonuç olarak bu meselelerin uzmanlarından özür dileyerek, bir Müslüman vatan evladı olarak sizlerle bildiklerimi ve okuduklarımdan edindiğim bilgilerimi paylaşmak istedim.
Derdim bu gün ülkemizde yaşanan bu sıkıntıların son bulması Müslümanlar olarak düştüğümüz bu gaflet uykusundan uyanmamız bir an evvel silkelenerek kendimize gelmemizdir.
Bununda ancak ve ancak Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmakla mümkün olduğunu açıkça söylemek istiyorum.
Eğer kalplerde iman ve Allah için sevgi var ise endişeye gerek yoktur.
Toplumumuzda yaşayan her bireyin şu an ülkemizde kavga ve niza çıkarmaya çalışanlar karşısında tek vücut olması gerektiğini iyi idrak etmesi ve buna göre davranması gerekmektedir.
Tarihin her devresinde ancak “birlik beraberlik, kardeşlik ruhu içinde, iyilik ve hayırda yarışan ve yardımlaşan toplumların huzura kavuştukları” görülmüştür.
Aksi vukuu bulmamıştır.
Bilinmelidir ki; Birlik ve beraberlik bir milletin can damarı gibidir.
Onsuz beden ayakta duramayacağı gibi toplumlarda yok olmaya mahkûm olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.