Ömer Dinçer ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın bakanlıktan alınmaları, ‘saadet zinciri’ dışında olan hemen her çalışanı memnun etti. Bu köşede, iki bakanlık için yazdıklarımız boşa gitmedi. Bakanlar alınmakla kalmadı, Sağlık Bakanlığı hakkında hemen soruşturma da başlatıldı. Önce Sağlık Bakanlığı’ndan başlayalım. Bakanlık müsteşar yardımcıları, genel müdürler, genel müdür yardımcıları, daire başkanlarının hemen tamamının, hastanelerde başhekim ya da hastane yöneticisi olarak sözleşme imzaladığını ortaya çıkardık. Nasıl bir ‘saadet zinciri’ kurulduğunu belgeledik. Müsteşar yardımcısı olarak görev yapan kişi 6 bin lira alması gerekirken, hastane başhekimliği sözleşmesini imzalayınca maaşı ikiye katlanıyor. Ancak devlet memuru olan kişi, falanca hastanenin başhekimliği görevini yapıyor gözükürken, nasıl oluyor da aynı zamanda müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük yapabiliyor? Ya da başhekimlik yapmadan, hiçbir yere imza atmadan bu kadar parayı hangi vicdanla alabiliyor? ‘Ben yaptım oldu’ anlayışında olan, aynı tutumla, devletin milyarlarını ödeyip domuz gribi aşısı ithal edenler, ‘sağlıkta saadet zinciri’ kuranlar hakkında Başbakanlık Teftişi Kurulu soruşturma başlattı.
Eğitim, böyle kıyım yaşamadı
Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı dönemi, tam anlamıyla ‘kıyım’ın yapıldığı, kıdemin, liyakatın ortadan kaldırıldığı bir dönemdir. Eğitim konularına uzak olan bir kadroyu getiren, türbanın tüm okullara girmesinin yolunu açan Dinçer, biraz daha görevde kalsa, öğretmenlerin de türbanlı olarak derslere girmesini sağlayacaktı. Alt yapıyı, ‘yandaş’ iki öğretmen sendikası hazırlıyordu. Bakanın alınmasından önce hazırlanan afişler, şimdi her tarafa asılmış, ‘türbana özgürlük’ isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müsteşar yardımcıları, genel müdürleri, yardımcıları, il milli eğitim müdürleri, kendilerine hiçbir görev verilmeden ‘havuza’ alındı. Yani, kadrosu üzerinde hiçbir görev yapmadan maaş alır konuma düşürüldü. Yerlerine getirilenler ise iki-üç yıllık öğretmenler. O yüzden eğitimde konuları bilenler azaldığı için, bilenlerle de bakanlık üst düzey yetkilileri görüşmediklerinden, sorunlar giderek büyüyor. Bakanın görevden alınması memnuniyet yaratırken, “Bu, bakanla sınırlı kalmamalı” deniliyor. Ömer Dinçer’in yaptığı, Hüseyin Çelik’in ‘izlerini silmek, kadrolarını dağıtmak’ oldu. Öğretmenler her fırsatta eleştirildi. Sorunlarına çözüm getirmeyi bırakın, yeni sorunların doğmasına neden olundu.
Yeni bakanın yapması gereken
Nabi Avcı, Hasan Celal Güzel’in Milli Eğitim Bakanlığı’nda müşavir olarak görev yaptı. Eğitim dünyasını daha çok orada tanıdı. Bakanlık görevine geldikten sonra, Dinçer dönemindeki yıkımı onarmak ona düşecek. Öğretmenin gönlünü kazanması için atılacak bazı adımlar var. ‘Norm fazlası’ diye kış ortasında öğretmenlerin tayinleri çıkarıldı. Hiçbir altyapı çalışması olmadan bu tayinler gerçekleştiriliyor. Bakanın, acilen bu konuya el atıp, istekli olmayan öğretmenlerin tayinlerini durdurmalı. Haziran ve eylül aylarında ‘norm kadro güncellemesi’ yapılıyordu. Bunu yapmadılar. Sistemi güncelleyemediler. Niçin biliyor musunuz? Bakan okul müdürlerine güvenmedi de o yüzden. Sistemin müdahale kabul etmediği bakana bir türlü anlatılamadı. Norm kadrolar güncellenmediği için bir okulda 70 norm kadro varsa, öğrenci sayısındaki artışa göre örneğin bunun 85’e çıkması gerekiyor. Şimdi okulda öğretmen fazlalığı varsa, öğrenci artışı dikkate alınmadan düşürülüyor. Bakan, norm kadroları acilen güncelleştirmeli, hatta bunu yapmayanlardan, yapılmasını engelleyenlerden de hesap sormalı.
‘Torpilli kadro’ya engel olunmalı
Ömer Dinçer, kadrolaşmak adına sistemi de bozdu. Bakan, geçici görevle bazı kişileri Milli Eğitim Bakanlığı’na getirdi. Bakanlıkta 6 aydan fazla geçici olarak çalışana, sınava girmeden ‘uzman’ kadrosu veriliyor. Sınav yapılması gerekirken buna uyulmuyor. Bakan Nabi Avcı acaba bu haksızlığı durduracak mı? Yoksa kendisi de benzer atamalar yapacak mı? Öğretmenler mutsuz. Aileler parçalanmış durumda. Şu anda tam 9 bin civarında öğretmen ‘eş durumundan tayin’ bekliyor. Bunlar planlı bir çalışmayla yürütülebilir, ihtiyaç fazlası olmadan atamalar da yapılabilirdi. Tayin yaptırabilmek için alan değiştiren öğretmenler de, okullarda memur olmayı kabul eden 10 bine yakın eski öğretmen de mutsuzluk bataklığında. Onlar da, kendilerine uzanacak eli bekliyor… Öğretmenin maddi yönden sorunları çözülemiyor. Ama onları huzurlu bir biçimde okuluna gitmelerinin yolu bulunabilir. Bakanlığın mevcut kadrosuyla bu işler çözülmeyeceğini, Nabi Avcı da görecektir. Bakan, ‘havuz’a bir baksın bakalım bu işleri yapacak olan var mı yok mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.