Ekonominin kalbi Palandökende atıyor

Ekonominin kalbi Palandökende atıyor
Ekonomik İş Birliği Teşkilatı Ülkeleri EİT 2025 Erzurum Turizm Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen Palandöken Ekonomi Forumu başladı.

Palandöken Kayak Merkezi Polat Otel'de gerçekleşen Forum toplantısının açılış bölümünde EİT 2025 Turizm Başkenti ve Palandöken Ekonomi Forumu Koordinatörü Muharrem Çığlık'ın selamlama konuşmasının ardından Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ve Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi söz aldı.

Sekmen: "Erzurum, yatırımın yeni yurdudur"
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen konuşmasında; "Palandöken'in doruğundan bugün esen bu rüzgar, yalnızca dağdan gelen bir serinlik değil; bu toprakların bereketiyle yoğrulmuş, akılla, alın teriyle ve azimle şekillenen bir kalkınma çağrısıdır. Bugün burada, yalnızca bir forum açmıyoruz. Bugün, doğudan yükselen güçlü bir ekonomik dirilişin de kapılarını aralıyoruz. Zira biz Erzurum'da bir medeniyetin iktisadi anlamında da yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz. Bu şehir, geçmişte olduğu gibi bugün de doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan, ticaretin, kültürün, üretimin merkezinde yer alan kutlu bir kavşaktır. Çin'den ta Avrupa'ya uzanan tarihi İpekyolu'nun mihenk taşı olan Erzurum, liman bölgelerine yakınlığıyla aynı zamanda güçlü bir merkez, petrol ve doğalgaz hatlarının kesişme noktası konumuyla da enerji koridorlarının en önemli sac ayağıdır. Erzurum, yatırımın yeni yurdudur. Fırsatlar şehrinde üretim ve kalkınma hangi sektörde olursa olsun kaçınılmazdır. Her alanda geniş bir hinterland ağına sahip olan kentin her toprağı, her vadisi üretime, yatırıma, ihracata açık birer fırsattır. Her karış verimli toprağı, her damarı doğal zenginliği, her damlası potansiyel enerji olan bir kalkınma merkezidir. Ve biz bu şehri, sadece yaşanacak bir yer değil; üretilecek, büyütülecek, ihya edilecek bir yer olarak görüyoruz" dedi.
"Erzurum yalnızca bir şehir değil; Anadolu'nun ekonomik nabzının attığı yerdir. Burası geçmişte İpekyolu'nun mihenk taşıydı, bugün ise modern lojistiğin, ihracatın, teknolojik üretimin ve akıllı kalkınmanın yeni durağıdır" diyen Başkan Sekmen, "Erzurum, doğuya açılan kapıdır. Erzurum, kuzeyi güneye bağlayan stratejik merkezdir. Burası Doğu Anadolu'nun yalnızca kalesi değil, artık kalbidir. Ve o kalp, yatırımla, sanayiyle, teknolojiyle atmaktadır. Bugün Erzurum, Türkiye'nin dört bir yanındaki yatırımcılara cazip teşvikler, geniş sanayi alanları, güçlü ulaşım ağı, nitelikli insan kaynağı ve modern altyapısıyla ülkemizin önemli bir ticaret merkezidir. Erzurum'da yatırım yapmak demek; devlet destekleriyle, düşük maliyetlerle, yüksek verimlilikle üretim yapmak demektir. Bu şehir, yatırımcı dostu yerel yönetim anlayışıyla, her adımda girişimcinin yanında duran bürokrasisiyle, iş dünyasına eşsiz bir iklim sunmaktadır. Sanayi demişken, Erzurum'da organize sanayi bölgelerimiz yatırımlara açıktır. Yeni OSB alanlarımız, jeotermal destekli çevre dostu üretim tesisleri için hazırlanıyor. Savunma sanayi, tarım teknolojileri, biyoteknoloji, yazılım ve bilişim sektörleri için kümelenme projeleri yürütülmektedir. Şehrin potansiyeli; yalnızca geleneksel üretimle sınırlı değil, aynı zamanda ileri teknolojiyle de donatılmıştır. Tarım ve hayvancılıkta ise Erzurum, Türkiye'nin en önemli merkezlerinden biridir. 2 milyona yakın hayvan varlığıyla, modern entegre tesisleriyle, organik tarım alanlarıyla Erzurum, gıda güvenliğinde lider illerden biridir. Soğuk zincir lojistiğiyle sadece iç pazara değil, dış pazara da ürün taşımaktadır. Turizmde Erzurum, iş dünyasına dört mevsim yatırım fırsatı sunmaktadır. Kış sporlarıyla dünyaya adını duyuran Palandöken Kayak Merkezi, yıl boyu kongre, doğa ve sağlık turizmiyle de büyük bir potansiyel taşımaktadır. Termal kaynaklarımız, yayla turizmi alanlarımız, kültür varlıklarımızla Erzurum yalnızca ziyaret edilen değil, keşfedilen bir hazinedir. İhracat kabiliyetimizle gurur duyuyoruz. Erzurum Lojistik Merkezi, uluslararası ticarette bir anahtar görevi görmektedir. Demiryolu, karayolu ve havayolu entegrasyonu sayesinde, bu şehirde üretilen her ürün; Orta Asya'ya, Orta Doğu'ya ve Avrupa'ya güvenle ulaşır. Erzurum sadece üretim değil, aynı zamanda bir küresel değer zincirlerinin de merkezidir. Erzurum artık yalnızca bir şehir değil; küresel yatırımcılar için de cazibe merkezidir" diye konuştu.
Vali Çiftçi; "Erzurum bölgesel bir çekim merkezi haline gelmiştir"
Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi ise konuşmasında, "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Turizm başkenti ve Avrupa Kış Sporları Başkenti Erzurum'a hoş geldiniz, şerefler verdiniz. Bu şehir; Nene Hatun'un cesareti, İbrahim Hakkı Hazretleri'nin irfanı, Alvarlı Efe Hazretleri'nin hikmeti, Nef'î'nin kalemi ve Dadaşların vakur duruşuyla yoğrulmuş, Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı kutlu bir coğrafyadır.
Programımıza iştirak eden Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi devletlerin kıymetli temsilcileri başta olmak üzere, misafirlerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ediyor; iki gün sürecek bu etkinliğin daha adil bir dünyanın inşâsına katkı sunmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle, Palandöken Ekonomi Forumu'nun, özellikle uzun süredir onurlu bir direnişle topraklarını savunan Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere, bölgemizde ve dünyada zulme uğrayan tüm mazlum ve mağdurların sesi olabilmesini diliyorum. Böylesine önemli bir organizasyonun şehrimizde gerçekleşecek olmasından duyduğum onurla, başta Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz olmak üzere değerli bakanlarımızı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın kıymetli temsilcilerini Mülk-i İslam'ın kilidi, Cumhuriyeti Kuran Şehrimiz Erzurum'da misafir etmekten büyük mutluluk duyuyoruz.
Muhterem Cumhurbaşkanımızın, yüksek himayelerinde gerçekleşen bu anlamlı forum vesilesiyle ilimiz, sahip olduğu potansiyeli tüm dünyaya duyurma fırsatını yakalamıştır. Erzurum; yüksek rakımı, elverişli iklimi, uluslararası standartlardaki tesisleri ve geçmişte ev sahipliği yaptığı prestijli organizasyonlarla, ülkemizin kış turizmi ve kış sporları alanında öne çıkan merkezlerindendir. Palandöken ve Konaklı kayak merkezleri, yüksek irtifa kamp alanları, modern buz sporları tesisleri ve sporcu test merkezleriyle şehrimiz, yalnızca turizmde değil, sportif altyapı ve organizasyon kabiliyetiyle de bölgesel bir çekim merkezi haline gelmiştir.
Bu stratejik kazanımlar, devletimizin vizyoner yatırımları ve destekleriyle mümkün olmuştur. Başta Muhterem Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bu altyapının oluşmasında emeği geçen tüm devlet büyüklerimize şükranlarımı sunuyorum" şeklinde konuştu.
Vali Çiftçi açıklamasını şöyle sürdürdü; "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür, çünkü insanlık beşten büyüktür." ifadesi, küresel adaletsizliklere karşı insan merkezli bir düzen arayışının en güçlü çağrılarından biridir. Bugün burada, Palandöken Ekonomi Forumu vesilesiyle bu çağrının ekonomi alanındaki yansımasını değerlendirmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Zira yapay zekâ, dijitalleşme ve otomasyon gibi gelişmelerin şekillendirdiği zeki ekonomiler, insanlık için büyük fırsatlar sunarken, mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirme riskini de beraberinde taşımaktadır."

Ala: "Erzurum için değerlendirilmesi gereken bir fırsat"
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın selamlarını ileterek, "Sözlerimin hemen başında buraya geleceğimizi Sayın Cumhurbaşkanı yardımcımızla ve sizlerle kendi adına zatı devletleri adına buluşacağımızı arz ettiğimde özellikle selamlarımı ilet diyen Sayın Cumhurbaşkanımızın selamlarını ve muhabbetlerini iletiyorum. Ve başarı dileklerini de paylaşıyorum" dedi.
Formun özellikle düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik eden Ala, "Bu tür forumlar, bu tür çalışmalara her bir şehrimizin, ülkemizin daha da ötesi dünyanın ihtiyacı. Erzurum'un hem Avrupa kış sporları başkenti olması hem de turizm başkenti olarak bugün de ekonomik forumlar düzenler olması turizm başkenti olması aynı zamanda Erzurum için değerlendirilmesi gereken bir fırsattır. Her birimiz bu fırsatı en iyi şekilde nasıl değerlendirebiliriz bunun çabası içerisinde olmalıyız. Ama tabii Erzurum'da düzenlenen forum konusu bundan çok daha büyük. Bütün aslında bölgemizi ve dünyayı ilgilendiren bir mevzu. O zaman da önce dünya nereye doğru gidiyor sorusuna doğru cevaplar bulmamız ve onun altında o ana başlık altında yapmamız gerekenleri öncelikli olarak alt alta tutmamız gerekir. Bakınız dünya değerli kardeşlerim tabii çağdan çağa geçiyor. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçti. Şimdi oradan başladık. Peki yüz yıl öncesine bakıyorsunuz sanayi şirketlerini ilk onda görüyorsunuz. Şimdi son yirmi, yirmi beş yıldaki şirketlere 20 yıl önce, yirmi beş yıl önce, kimi otuz yıl önce kurulmuş o ilk on şirkette iletişim alanında, organizasyon alanında ve değerli kardeşlerim önemli, İlim, yüksek teknolojiyi gerektiren alanda faaliyet gösteren şirketler. Arap ülkeleri diyoruz, bölgenin ekopolitik bloklar çok öne geçecek. Bakın jeopolitiğin yerini ekopolitik alacak. Buna hazırlıklı olmamız lazım. Herkesin kullandığı telefon şu anda muhtemelen çoğunlukla cebimizde olanın dört buçuk trilyon dolara çıkıyor neredeyse. Şimdi değerli kardeşlerim inanılmaz bir ekonomik ivme var. Dünyada ülkelerinin tamamı elli yedi İslam ülkesi dünyadaki petrolü üçte ikisine sahip. Ama hepsinin dünyadaki nüfusunu da yüzde yirmi beşine sahip Müslümanlar. Daha önce de krizler çıktı. Global olarak. Şimdi de o iki bin sekizden sonraki kırılma henüz daha yerine oturabilmiş değil. Ve bir belirsizlik ciddi bir belirsizlik dünya ekonomilerinde ortaya çıktı. Bu siyaseti de etkiledi. Bu belirsizlik diplomatik alanı da etkiledi. Onun için önümüzdeki dönemde bir tahmin yapmak zorundayız. Ama iktisatta tahmin hayalden farklıdır, verilere dayanır. Yani burada uçağa bindiğimizde bir buçuk adet kilometre bir saat sonra efendim İstanbul'dayız diyerek. Onunla hesap etmeyin. Başka bir yola çıkalım. Nereye varırsak varabiliriz. Nereye gideceğimiz işte henüz belli değil demek başka bir şey. Yani kilometresi belli, hızınız belliyse bu ekonomide bir tahminin karşılığıdır. Öngörüsü. Yoksa bir yola çıkalım, bakalım nerede kalacağız, nereye gideceğiz? Onun için bu tür formlar çok kıymetlidir. Buralarda bilgiyle beslenmiş, hakim edilmiş tahminler ortaya çıkanı var. Öngörüler ortaya çıkarılmalıdır. Biz önümüzdeki dönemi nasıl planlıyoruz? Şehirlerimiz için nasıl planlayacağız? Gölgemiz için nasıl planlayacağız? Dünyamız için nasıl planlayacağız? Değerli kardeşlerim biz işte Sayın Başbakanımız burada. Ekibinden sonra altyapı inanılmaz altyapı hizmetler yaptık, otobanlar yaptık, biraz önce de konuşuyorduk. Biz iki alanda bu sanayi toplumunun da ihtiyaç duyduğu ciddi yatırımlar yaptık. Değerli dostlar, bilgi otobanları yapmak istiyoruz. Bilgi otobanı yapacağız, hedefimizi koyup yolumuza devam edeceğiz ki geri kalmayalım. Çünkü ilerleyen geometrik adımlarla ilerliyor. Artık aritmatik değil. Yani bu çağda, bu dijital çağda belirsizliğin ekonomisi, belirsizliğin değerli kardeşlerim ortaya çıkardığı fırsatları değerlendirenler kazanacak. Onun için Onun için son olarak şunu söyleyeyim. Bugüne kadar bildiğimiz, gördüğümüz, değerlendirdiğimiz her şeyi gözden geçirme zamanıdır. Evet yani. Üzerinde konuşma zamanıdır. Ve bundan sonra önümüze koyacağımız hedeflerin alt yapısını hem şehirlerimizde hem ülkemizde hem de dünyada yani kardeşlerin takip etme zamanıdır. Küreselleşme şimdi korumacılığa bırakıyor yerini ama ne kadar sürecek bu? Onun dezavantajları görüldüğünde aynı moda geçilecek. Bunlar hep tartışma konusudur. Değerli kardeşlerim küreselleşirken yerelleşiyoruz aynı zamanda. Yani yerelleşerek küreselleşme. Bu da tartışılıyor eyvallah tartışılacak. Efendim bakmam lazım. Yüzde yüz altını çizeceğim bir konu değil bu ama kendi naçizane değerlendirmeleri dünyadaki bir ekonomik sistem ve ortaya çıkardığı siyasal belirsizlikler yine sistemin kendi iç dinamikleriyle kendisini çözüme kavuşturup yoluna devam edecektir. Hepimiz hazırlıklı olmalıyız" diye konuştu.

Yıldırım: "Kendi yolumuzu, kendi geleceğimizi belirleyebiliriz"
Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım, Erzurum'un EİT "025 Turizm başkenti ilan edilmesi sürecini anlatarak, "Bu son yapılan Türk devletleri teşkilatı zirvesinde alınan bir karar. Orada denildi ki bir kültür başkenti yapalım. Ve bu çerçevede bir takım etkinlikler gerçekleştirelim. Yani Erzurum'un sadece Türkiye için değil bütün Avrasya coğrafyası için, Afganistan için, Orta Asya için, Uzakdoğu için hatta Orta Doğu için önemini vurgulayalım. Anlatalım" dedi.
Ekonomik işbirliği teşkilatının 1985 kuruldu dense de temellerinin 1964'te atıldığını söyleyen Yıldırım, "O zamanki adıyla RCD bölgesel kalkınma işbirliği teşkilatı daha sonra ekonomik işbirliği kurucular ki Türkiye, İran, Pakistan daha sonra buna Afganistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan Kırgızistan, Tacikistan'da dahil oldu. Ve altı yüz milyona yaklaşan sekiz buçuk milyon kilometre karelik bir coğrafyada var olan bir teşkilattan bahsediyorum. Aslında bölgesel olarak Avrasya coğrafyasını temsil eden bu topluluğun bu teşkilatın bugün geldiği noktaya bir bakalım. On tane üyesi var. Altı yüz milyonuna yakın nüfus var. Ama ekonomik büyüklüklere baktığımızda bu işler iç açıcı bir durumda değil" dedi.
Burada daha iç açıcı olan kültür, inanç, benzerliği olan bu büyük topluluğu kendi arasındaki ticareti toplam ticaretinin yüzde sekizi olduğunu ifade eden Yıldırım, "Yani başkalarını zengin ediyoruz. Kendimizi değil başkalarını zengin ediyoruz. 1 trilyon kırk milyar dolarlık ticaretimizin sadece seksen beş milyar dolarını kendi aramızda yapıyoruz. Benzer durum Türk Devletleri Teşkilatı'nda da var. Orada durum daha vahim. Uzakdoğu'dan Avrupa'ya altı yüz milyar dolarlık yıllık mal ihracatı, ithalatı yapılıyor. Bunun güzergahı da bu toprak. İşte Erzurum o bakımdan önemli. Erzurum bir yandan Uzakdoğu'nun Anadolu topraklarından Avrupa'ya açılan kapısı diğer yandan da Avrupa'dan Anadolu üzerinden Kafkaslara, Orta Asya'ya, Uzakdoğu'ya uzanan bir kapı. Bu bugün mü? Asırlar boyunca böyle oldu. Kervanların yol güzergahında oldu. İpek yolu hep bu topraklar üzerinden geçmiş. Bugün de aynı. Onun için biz altyapıyı hazırladık. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde. Bugün ticaretimiz, ortak alışverişimiz kültüre istediğimiz yerde değil sorusunun cevabını altyapıda aramayalım. Altyapı hazır. Erzurum'dan ta Çin'e kadar devlet yolu var. Karayolu bağlaması var. Marmaray marifetiyle Avrupa'nın kuzeyine kadar var. Altyapıda sorunumuz yok. Bazı sorun nerede? Sorun az önce de bahsedildi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir düzen kuruldu. Bu düzeni kuran kim? O savaşın galipleri. Beş kardeşler. Kendilerine imtiyazlar tanıdık. Bu imtiyazı dünya mı verdi onlara? Yok kendilerine. Onun için de bu sorumluluğu tam olarak yerine getiremiyorlar. Bölgesel iş birliklerinin bölgesel organizasyonların küçük küçük bir araya gelmelerinin sebebi de bu. Seksen altı. Küresel sistem artık küresel ve bölgesel meselelere çözüm üretemiyor. Çünkü çözümün bir sorunun bir parçası olanlardan çözüm bekleme. Efendim İsrail etnik temizlik yapıyor. Dünyanın gözü kapalı Birleşmiş Milletler yan gelip yatıyor. Elinden bir şey gelmiyor. Çünkü orada beşkardeşler var. Beton engelleri. Ukrayna Rusya savaşı. Tayvan, Şirin geldi. Ve son Amerikan yönetimiyle başlayan ticari savaştan dolayı belirsizlikler. Bunlar dünyamızı bekleyen hiç de hoşumuza gitmeyecek gelişmeler. İşte burada bizim önümüzde bir yol açık. O yol da bulunduğumuz coğrafya itibariyle. Elimizdeki mukayeseli üstünlüklerle beraber bölgesel ve küresel anlamda hak ettiğimiz yeri alabiliriz" diye konuştu.
"Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam Kalkınma Örgütü ve buna benzer yapılarla pek ala kendi yolumuzu, kendi geleceğimizi belirleyebiliriz" diyen Yıldırım konuşmasını şöyle sürdürdü; "Çünkü küresel sistem artık sorunları çözmekten çok uzakta. Çünkü adalet yok. Onun için Cumhurbaşkanımız ısrarla dünya beşten büyüktür. Daha adil bir dünya mümkündür. Bugün bu gerçekle yüz yüzeyiz. Tarihi mirası, tarihi geçmişi, çifte minareli medresesi üç kümbetleriyle ve Erzurum Kalesi'yle hele hele Yakutiye Medresesi'yle bunlardan daha da önemli birinci dünya savaşından sonra istiklal mücadelesinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında istiklal mücadelesinin esaslarının belirlendiği Erzurum Kongresi'nin bin dokuz yüz on dokuzda yapıldığı bu şehir bunların hepsini fazlasıyla hakkediyor. Şimdi buradan yapmak istediğimiz, yapmamız gereken şeyi kısaca arz etmek istiyorum. Demek ki tarihi geçmişimizde hiçbir sorun yok. coğrafi konumumuzdan hiçbir sorun yok. Kültürel mirasımız çeşitli medeniyetlerden bugüne kadar muhafaza edilerek gelmiş. O halde ekonomik işbirliği teşkilatı içinde ve Türk devletleri teşkilatı içinde iş birliğinin, bölgesel iş birliğinin daha da geliştirilmesi için her şey hazır. İşte bu palandöken ekonomik formu bir fırsattı, bir vesile. Ellerin davası varsa bizim de palandökenimiz var. Orta koridor olmadan doğu batı ticareti olmaz. Bunun için Bakü, Tiflis, Kars'ı yaptık. Bunun için yolları böldük. Hayatları birleştirdik. Turizm artık Erzurum'un kış turizmi için rakibi yok. Yavaş yavaş Erzincan'da oradan ben de varım demeye çalışıyor. Her günden Erzurum'dan artanlar oraya gitmeye çalışıyor. Tabii her şeyden önce tabiat turizmi, tabiat turizmi. Yani böyle ovaları, dağları mavi gökyüzüyle bir arada göreceğiniz fazla yer kalmaz. Onun için tarım hayvancılık, tarım hayvancılık zaten geleneksel olarak devam ediyor ama bence Erzurum'un öne çıkan en önemli yanlarından bir tanesi de eğitim ve bilimdir. Zirvenin amacı ticaret geliştirmek. Yani bölgesel ticareti geliştirmek Üye ülkeler arasındaki ticareti geliştirmek, turizmi geliştirmek. Sayın Turizm Kültür Bakanı burada size çok iş düşüyor. Sizin bir kültür yolları projeniz var. Çok da güzel. Herhalde iki bin yirmi birde falan başladı. Devam ediyor. Bu yolları Kafkaslara Orta Asya'ya doğru uzatalım. Kültür yollarını Türkiye'yle sınırlı bırakmayalım, Türk dünyasına, Türk coğrafyasına da uzatalım. İşte o zaman bu iş birliği çok daha manalı hale gelecektir. Entegrasyon kültürel entegrasyon ekonomik entegrasyon eğitim, vizyon iki bin yirmi beş diye bir programı var. Burada bölgesel refahın geliştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın başarılması yazıyor, öngörülüyor. İşte bunu nasıl yapacağız? Bunu birbirimize daha çok gidip geleceğiz. Daha çok ticaret yapacağız. Daha çok alışveriş yapacağız. Böylece ürettiğimiz refahı kendi işimizde büyüteceğiz. Üçüncü ülkelere zengin etmeyi bırakacağız. Bunun için yapılması gereken birkaç şey var. Bir kere ticaretin kolaylaştırılmasına. Kolay değil mi? Kolay değil. Gümrükler var. Gümrükler var. Yollar var. Yol altyapısı tam her ülkede aynı değil. Eksiklerimiz var. Süratle yol altyapısını iyileştirmemiz lazım. Gümrük geçişlerini rahatlatmamız lazım. Mevzuatı ortadan kaldırmamız lazım. Yollardan para almaktan vazgeçmemiz lazım. Çünkü ulaştırma ticaret değildir. Ulaştırma ticaretin altyapısıdır, vasıtasıdır. Üç kuruş kamyoncudan para alacağız diye ticaretimizin önüne geçiyoruz. Bunu mutlaka aşılması gerekiyor. Burada da entegrasyon aynı dili konuşmamız lazım. Bundan sonraki adımlar da yavaş yavaş serbestleşme yani malların serbest dolaşımı efendim hizmetlerin serbest dolaşımı sermayenin serbest dolaşımı bir daha var. İnsanın serbest dolaşımı. Bunlara ihtiyacımız var. Şimdi Avrupa Birliği'yle tarihi aynı. Şimdi onlar yüzde yetmiş ticaretlerini kendi aralarında yapıyor. Biz yüzde sekizini yapıyoruz. İşte sorunun kaynağı ortada. Demek ki bizim bizden başka dostumuz yok. Gönümüzü batıya çevire çevire artık yüzümüz eskidi. Gönümüzü doğuya çevirmek zorundayız. Çünkü artık zenginlik doğuya doğru hicret ediyor. Bu asrın başında doğudan batıya hicret etti. Şimdi onlar dönüşteler. Büyüyemenin, gelişememenin sıkıntısını yaşıyorlar. Çin'le kavga etmenin arkasında da bu var. Şimdi zaman güneşin doğduğu tarafa yönelme zamanıdır. Doğu'ya yönelme zamanıdır. Erzurum'a yönelme zamanıdır. Bakü'ye yönelme zamanıdır. Semerkand'a yönelme zamanıdır. Kamil'e yönelme zamanıdır ve İslamova'da yönelme zamanıdır. Böylece kadim coğrafyamızda tekrar ne yapacağız? O finansmana ihtiyacımız var. Biliyor musunuz? Eğitim bir bankası var. Bilen var mı? Bir bankası olduğunu biliyor musunuz? İstanbul'da merkezi var. Ama çoğu bilmiyor. Bilmiyor çünkü bir buçuk milyar dolar sermayesi var. Daha üç yüz milyon ödenmiş. Ödenmiş sermayesi. Yani kendine paylaşıyor. Halbuki kuruluş amacı ne? Ekonomik işbirliği teşkilatı ülkelerine altyapı için, kalkınma için, gelişme için kaynak sağlama. O halde ne yapmak lazım? Ha bir de bunların üyeleri de ekonomik işbirliğinin tamamı Sadece altısı bu bankaya katılmış. Diğer dördü daha katılmamış. Süratle bir kere bu bankaya ekonomik işbirliği teşkilatı sahip çıkması lazım. Ve altyapıdaki açığın kapatılması lazım. Yani bir yer iyi olabilir, burada bölünmüş yolları demir yolları yenilenmiş olabilir. Ama unutmayalım zincirin gücü en zayıf halkaydı. Zayıf halkaları değiştirmemiz lazım. Ve kalkınma altyapı açığı olan kardeşlerimize destek ederek, destek vererek, süratle bu işin üstesinden gelmemiz lazım. Gençler yine Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nda nüfusun çoğunu genç. Bu bir sorun mu? Hayır. Bu bir avantaj. Dünya yaşlanıyor. Genç ülkelerde yaşlanma daha fazla. Erzurum'da genç nüfus yüzde yirmi beş. Teşkilatın bulunduğu ülkelerde yüzde elliye yakın muazzam bir potansiyel. Gelecek için büyük bir fırsat. Hem iş gücü bakımından hem yenilikçi fikirler, yapay zekaya, dijitalleşmeye dayalı ekonomiler için büyük bir fırsat. Bunu değerlendirmemiz lazım. Bu coğrafyanın tanıtımı Çok önemli. Kültür turizm bakanlarımıza çok büyük iş düşüyor. Ve burada çeşitli etkinliklerle yıl boyunca sadece Erzurum'u değil bu güzergah içindeki bütün önemli tarihi şehirleri etkinlikler yaparak tanıtmak lazım. mukayeseli üstünlüklerini bütün dünyaya tanıtmamız lazım. Bu sıradan bir zirve değildir. Ümit ederim ki bu zirve ortak geleceğimize atılan güçlü bir adım olur. Bu düşüncelerle şunu son olarak Palandöken Ekonomi Zirvesi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın Erzurum'la birlikte gerçekleştirdiği bu önemli etkinlik mutlaka meyvelerini verecek. Bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Ve bu konuda Türk Devletleri Aksakallı olarak gördüğün son dört yılda Türk Devletleri, Kafkasların, Orta Asya'nın yönü özellikle genç kuşaklarda Türkiye'ye yöneldi. Bu büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun farkında olarak bir yandan Türk Devletleri Teşkilatı'yla bir yandan ekonomi işbirliği teşkilatıyla bütün gücümüzü birleştireceğiz. İmkanlarımızı birleştireceğiz. Artık aramızdaki iş ticareti yüzde beşlerde sekizlerde değil yüzde elli altmışlara çıkardığımız zaman yemeği yanındayız. Muazzam bir iş yapıyoruz. Bunun için hepimize görev düşüyoruz.

Yılmaz: "Yapay zekayı mutlaka daha etkili kullanmak durumundayız"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz. Böylesine önemli forumda bir araya gelmiş olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu ifaed ederek, "Erzurum karla örtülü zirvelerin yamacında kadim ticaret yollarıyla günümüzün ekonomik ve sosyal dinamiklerini oluşturan bir medeniyet şehridir. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı EİT tarafından iki bin yirmi beş yılı turizm başkenti seçilerek tarihi ve kültürel birikimi, stratejik konumu ve gelişen turizm altyapısıyla bölgesinde yükselen bir değer olduğunu bir kez daha ortaya koymuşuz. Paran döken ekonomi forumuna ev sahipliği yapması da Erzurum'un küresel ölçekte fikir ve vizyon paylaşımı merkezi haline geldiğini göstermektedir" dedi.
Teknolojinin toplumsal yapılar üzerindeki etkisinin derinleştiği bir dönemde öylesine kapsamlı bir forum düzenlenmesinin son derece kıymetli olduğunu anlatan Yılmaz, "Forumun akıllı dünyada adil bir gelecek zeki ekonomiler ve küresel eşitsizlik temasını temel almasını ise çok anlamlı buluyor. Avvarlı Efe Hazretleri'ne Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'ne hakkaniyet ve adalet çağrısı yüz yıllardır Erzurum'dan yükseliyor. Bugünse dijitalleşen ve kutuplaşan dünyamıza vicdanlı bir ses olarak Erzurum'dan yine bu sesi, bu adalet çağrısını ifade ediyoruz. Dijitalleşme ve yapay zeka çağında küresel refahın adalet, kapsayıcılık, sürdürülebilirlik ilkeleriyle dengeli bir şekilde ilerletilmesi hepimizin insanlık olarak ortak sınavıdır. Forumun bu çerçevede dijital çağda adil bir gelecek inşasına yönelik somut çözümler ve ilham verici yaklaşımlar ortaya koyacağına inanıyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, son yıllarda küresel ekonomi tarihi sınamalarla şekillenen adeta bir türbülans döneminden geçtiğini ifade ederek, "Kovid pandemisi, Rusya Ukrayna Savaşı ve son dönemde hız kazanan ticaret gerilimleri dünya ekonomisinin dayanıklılığını sınarken kırılganlıklarını daha görülür hale getirmiştir. Salgın sonrası oluşan toparlanma inmesi iki bin yirmi beşe gelindiğinde yerini yavaşlayan büyümeye, arkan korumacılığa ve finansal belirsizliğe bırakmıştır. Uluslararası para fonu IMF tarafından iki bin yirmi beş yılı için açıklanan küresel büyüme oranı sadece iki nokta sekizdir. Ve yılbaşından bugüne büyüme tahmininin küresel büyüme tahmininin yarım puan civarında geriye çekildiğini hep birlikte görüyoruz. ABD'nin ticaret ortaklarına yönelik tarifeleri arttırmasıyla tetiklenen korumacılık dalgası uluslararası ticaretin seyrini dramatik biçimde değiştirmektedir. Ticarette artık eski düzen ortadan kalkmış durumda. Bu hadise sadece ticareti ilgilendirmiyor. Lojistikten yeni tedarik zincirlerinin oluşumuna varıncaya kadar dünya ekonomisinde yeni bir döneme girdiğimizin farkında olmamız lazım ve buna göre bu gelişmeleri değerlendirmemiz lazım. Nitekim dünya ticaretinde de IMF tahminlerine göre bu yıl sadece yüzde bir nokta yedi artış olacak. Geçmişte küreselleşmeden bahsettiğimiz dönemde dünya ticaretindeki artış genelde dünya büyümesinin çok üstünde oldu. Şimdi ise tam tersine dünya büyümesinin altında bir dünya ticaretinde büyüme söz konusu. Dünya ticaret ölüsü çok öldürdü. Çok daha karamsar. Bu yıl dünya ticaretinin yüzde sıfır nokta iki oranında daraltmasını bekliyor. Dünya ticaret ürünü. Bu gerçeklerin içinde ekonomik değerlendirmelerimizi yapmamız lazım. Bu yeni günlük tarifeleri savaşları bir belirsizlik oluşturmuş durumda. Amerika Birleşik Devletleri bunları ilan etti. Ama aynı zamanda bir müzakere sürecini başlatıyorum diye. Bu müzakerelerin nasıl sonuçlanacağı hepimizin beklediği tartıştığı konular Türkiye'de bu arada müzakerelere başlamış durumda. Bize uygulanan oran yüzde on gibi en düşük oran ama Ticaret Bakanlığımızın öncülüğünde bu konuları biz de müzakere ediyoruz. Müzakerelerin sonuçlarının ne olacağı bir belirsizlik unsuru olduğu gibi Çin, Avrupa Birliği gibi büyük ekonomilerin göstereceği tepki de henüz netleşmiş değil. Dolayısıyla bir belirsizlik dönemindeyiz. Bir geçiş dönemindeyiz. Uzun yıllardır ekonomiyle ilgilenen bir arkadaşımız olarak şunun altını çizmek isterim. Ulusal ölçekte de, uluslararası ölçekte de ekonominin en büyük düşmanı belirsizlik öngörülebilirliğin kalktığı ortamda maalesef ekonomik süreçler olumsuz etkilenmektedir. Biz Türkiye olarak bu süreçleri çok yakından takip ediyoruz. Uluslararası müzakereleri bunların sonuçlarını bizim ekonomimize olabilecek artı veya eksi etkilerini analiz ediyoruz. Ve dinamik bir yönetim anlayışıyla bunlara cevaplar oluşturma gayreti içindeyiz. Ekonomi koordinasyon kurulumuzda tüm ilgili bakanlarımızla birlikte bu etki değerlendirmeleri yapıyoruz, kurumlarımızla birlikte ve buna göre Türkiye için yol haritamızı hazırlıyoruz. Şunun altını çizebilirim. Böyle dönemlerde güçlü siyasi istikrara sahip olan, tecrübeye sahip olan ve öngörülebilirlik sağlayıcı, güçlü ekonomik programları olan ülkeler diğerlerine göre daha avantajlı konumda olacaklardır. Türkiye olarak biz bu konumdayız. Bunun altını çizmek istiyorum. Büyümedeki yavaşlama, ticaretteki daralma ve enflasyondaki oynaklık gibi makro göstergeler kadar diğer dikkat çeken bir diğer gelişme ise tüm bu ekonomik süreçlerin toplumlar üzerinde toplumsal adalet üzerindeki etkisidir. Dünya genelinde gelir ve servet dağılımında adaletsizlik bugün geçmişten çok daha görünür hale gelmiştir" diye konuştu.
Dünya ekonomisinin büyüdüğünü ancak son yüzyılda maalesef eşitsizliklerinde bu süreçte arttığını azalmadığını söyleyen Yılmaz, "Hem ülkeler arası eşitsizlikler hem de her bir ülkenin kendi içindeki eşitsizlikler. 2022 dünya eşitsizlik raporuna göre küresel gelirin yüzde elli ikisi en zengin yüzde onluk kesime gitmektir. Dünya nüfusunun yarısı ise küresel gelirden sadece yüzde sekiz buçuk pay alıyor. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bunu bilmemiz lazım. Servet dağılımı ise daha kötüdür. Az önce söylediğim gelir dağılımıdır. Servet dağılımındaki eşitsizlik ise maalesef daha kötü durumda. Küresel servetin yüzde yetmiş altısı en zengin yüzde onun elindeyken en yoksul yüzde elli neredeyse hiçbir şeye sahip değil. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bu tablo yalnızca ekonomik refahın değil toplumsal adaletin de küresel düzeyde tehdit altında olduğunu göstermektedir. Değerli katılımcılar bu dönemler bu çalkantılı dönemler, bu geçiş dönemleri risklerin yükseldiği dönemler aynı zamanda yeni fırsatların oluştuğu dönemler. Dünya kalkınma tarihine baktığımızda gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın kapatılmasında bu dönemlerin bir fırsat olduğunu görüyoruz. Normal zamanlarda gelişmekte olan bir ülkenin gelişmiş sınıfa atlaması çok kolay değil. Çok yavaş gerçekleşen bir süreç. Bu çok zaman alıyor. Ama bunalımlı dönemlerde kriz dönemlerde dünyanın sıkıntılar içinde olduğu dönemlerde siz olumlu olarak ayrışabilirseniz siyasi istikrarınızla, güçlü politikalarınızla, stratejik hamlelerinizle bu farkı çok daha kısa sürede kapatma imkanına sahip oluruz. Dolayısıyla böyle bir fırsatta karşımızda duruyor. Bunu Türkiye Cumhuriyeti olarak en iyi şekilde değerlendireceğimize inanıyorum. Bu noktada da bu zeki ekonomiler vizyonu küresel krizin ötesine bakabilen bir yaklaşımla bize yol gösterici bir boyut. Bu yaklaşım sadece teknolojik kapasitenin artmasını ifade etmiyor. Yönetişimden sürdürülebilir kalkınmaya, katılımcı dijitalleşmeden insan onurunu merkeze alan yapay zekaya kadar birçok başlığı içeriyor. Yapay zeka günümüzün en önemli teknolojik dönüşüm. Bunu bir alandaki belli dar bir alandaki teknolojik genişim gibi okuyamayız. Tıpkı elektriğin keşfi gibi geçmişte veya işte bilgi toplumuna geçişteki bazı yenilikler gibi bu bir yatay teknoloji tüm alanları etkileyecek. Eğitimden sağlığa kamu yönetiminden sosyal politikalara her alanı köklü bir şekilde etkileyecek yeni bir teknolojik dönüşüm sürecine gidiyoruz. Bunu çok iyi anlayanlar inanıyorum ki iyi değerlendirenler yeni dönemde çok daha avantajlı olacaklar. Artık bilgi petrol gibi bir meta değil, doğrudan üretim sürecinin kendisi haline gelmiş durumda. Karar alma mekanizmaları daha hızlı, sistemler daha öngörülebilir, süreçleri de ise daha hassas ölçülebilir hale gelmiş durumda. dönüşüm elbette kendi haline bırakılamaz. Burada düzenlemelere ve bir etik çerçeveye ihtiyaç olduğu da çok açık. Yapay zekanın bir tarafı maalesef olumsuz taraf. İşte her türlü dolandırıcılığından tutun, sahtekarlığına, farklı insanlık dışı amaçlar için yine Gazze başta olmak üzere birçok alanda kullanımına varıncaya kadar olumsuz tarafları var. Yapay zekanın ama bir taraftan da üretken yapay zeka dediğimiz bir kavram var. Generatif AI dedikleri üretken yapay zeka. Bizim üzerinde durmamız gereken, desteklememiz gereken mesele bu üretken yapay zeka. Nedir burada kastettiğimiz? kaynakları çok daha etkin, verimli kullanmamızı, süreçleri iyileştirmemizi sağlayan bir sistem olarak yaparız. Örneğin bir sağlık alanından somut bir örnek veriyorum size. Şu anda Sağlık Bakanlığımızın yaptığı kadınlarda göğüs hastalıkları taramalar yapılıyor. Milyonlarca röntgen çekiliyor. Doktorlar bunları inceleyip teşhis koyuncaya kadar aradan ortalama altı ay vakit geçtiğini söylüyorum. Ama yapay zeka ile dijital ortamda bunu değerlendirdiğinizde teşhis koyma süresi bir iki haftaya kadar düşüyor. Bu da ne demek? Daha erkenden hastalığı teşhis edip iyileştirme imkanı sunması demek. Bir tane örnek sadece bak. Barajlarındaki su seviyesinden sunama sistem çok alanda enerji verimliliğine varıncaya kadar üretken yapay zekayı mutlaka daha etkili kullanmak durumundayız. Burada da yeşil ve dijital dönüşüm dediğimiz kavram devreyi buluyor. Enerjiyi daha iyi kullanan, daha az karbon salınımı sunan, dijitalleşmeyi kullanan ülkeler yeşil ve dijital dönüşümü başaran ülkeler yeni dönemin önce ülkeleri olacak. Üçüncü bir boyutu da ben eklememiz gerektiğine inanıyorum. Bazı içerdeler de bu yapılıyor ama çok yoğun değil. Yeşil ve dijital dönüşüme mutlaka sosyal dönüşümü de ekleyin. Üçüz dönüşümden bahsetmemiz lazım. Yeşil, dijital ve sosyal dönüşüm. Bu üçünü bir arada başardığımızda hem teknoloji ilerlemeyi hem de sosyal adaleti aynı anda sağlamış oluruz diye inanıyorum. Bu çerçevede erişim adaleti ve teknolojik kapsayıcılık kavramları ön plana çıkıyor. Bugün gelişmekte olan pek çok ülke altyapı nitelikli iş gücü ve dijital beceri eksiklikleri nedeniyle dijitalleşme yarışında geride kalmaktadır. Bu durum dijital uçurumun dijital dedikleri dijital uçurumun yeni bir refah uçurumuna dönüşmesine neden olmaktadır. Hem ülkeler arasında, ülke içinde. Dijital imkanları topluma yaygınlaştıramazsa erişimini sağlayamazsam yeni eşitsizlik eşitsizlikler doğurma ihtimalimiz var. Bu kapsamda küçük üreticilerin, hobilerin teknolojiyle buluşması her vatandaşın nitelikli dijital becerilere sahip olacağı bir eğitim vizyonu bunun inşa edilmesi büyük bir zorunluluk. yapay zeka ve teknolojik yetkinliklerin tüm toplumun erişimine sunulması bunun da eğitim kanalıyla güçlü bir şekilde yapılması çok değerli. Bir diğer temel başlık veriye dayalı kamu yönetimi. Yapay zeka, büyük veri, otomasyon gibi araçlar kavunun hizmet üretme gücünü arttırmakta karar alma süreçlerini daha etkili hale getirmektedir. sosyal yardımların ihtiyaç sahiplerine daha etkin ulaştırılması istihdam politikalarının veriye değerli şekillendirilmesi veya eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi bu anlamda örnek uygulamalar olabilir. Bir diğer gerçek de iklim adaletiyle sosyal adaletin birlikte ele alınması. Sosyal adalet dediğimiz bugünkü neslin içindeki adalet. Bugünkü yaşayan neslin içindeki adalete sosyal adalet görür. Bugünkü nesille gelecek nesiller arasındaki adalet ise işte o yeşil adalet diyeceğimiz şey. Yani bugünkü nesil bütün kaynakları tüketip sömürüp refahını arttırabilir. Bunu da gayet adaletli yapabilir. Ama bu kaynakları çok yapmayacaksak gelecek nesillere adaletsizlik yapmış oluruz. Bu anlamda nesiller arası adalet kavramı çok önemli. Bu da yeşil dönüşümle bağlantılı bir kavram. Bu nedenle yeşil, dijital ve sosyal dönüşüm, üçüz dönüşüm kavramını önümüzdeki dönem çok daha tartışmalıyız. Bizim Türkiye yüzyılı vizyonumuzda, kalkınma planlarımızda omurga olarak aldığımızı, temel çerçeve olarak aldığımızı burada vurgulamak isterim. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bu anlamda iddialı çalışmalar yürüttüğümüzü söyleyebiliriz. Teknolojinin tüketicisi pazarı olan bir ülke değil üreticisi olan bir ülke olma anlayışıyla hareket ediyoruz. Savunma sanayinden, sağlık endüstrilerine her alanda teknolojik gelişimi hızlandırmaya çalışıyoruz. Son yirmi iki yılda Türkiye Cumhuriyeti olarak iki bin ikiden daha doğrusu iki bin yirmi dört sonuna kadar iki yüz otuz milyar dolarlık bir ekonomiyi bir nokta üç trilyon doların üzerine çıkarmayı başardık. Türkiye bunu başardı. Bu anlamda yeni bir eşlikte olduğumuzun vurgulamamız lazım. On beş bin beş yüz dolar civarındaki kişi başına gelirimizle artık Türkiye yeni bir eşliğe gelmiş durumda. Orta gelirli üst orta gelirli ülkeler grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna geçiş aşamasındayız. Sadece rakamsal bir değişimi ifade etmiyor. Düşünüş biçimlerinden kurumsal yapılara farklı politikalara varıncaya kadar niteliksel bir değişimi de aynı zamanda ifade ediyor. Yeni bir döneme geçişi ifade ediyor. Farklı eğitim politikalarıyla, demokratik standartlarımızı yükselterek çok çeşitli alanlarda kaliteyi, niteliği ön plana çıkararak hareket etmemiz gereken bir dönemin eşiğindeyiz. Bunun farkında olarak politikalarımızı şekillendirmemiz gerekiyor. Sanayide özellikle yüksek teknolojiyi hedefleyen bir anlayış içinde HİT otuz dediğimiz yeni bir program yaptık. Otuz milyar dolarlık bir kaynağı buraya ayırmış durumdayız. Ve bunun temel vizyonunu da yine dijitalleşme oluşturuyor. teknoloji odaklı sanayi hamlesinden ulusal çip konsorsiyonuna yapay zeka süper bilgisayar yatırımı programından kuantum bilgisayarları geliştirmeye ve TÜBİTAK akıllı üretim yol haritasına kadar birçok başlık burada yer alıyor. Bu projeler dışında aynı zamanda Cumhurbaşkanımızın yirmi altı Mart'ta ilan ettiği iki bin otuz sanayi ve teknoloji stratejimiz var. Bunu da çok önemli görüyoruz. Bu stratejinin içinde Türkiye'nin yüzyılını, dijitalin yüzyılını yapacağız vizyonuyla imalat sanayinde robot sayısını sekiz kat arttırarak iki yüz bine ulaştırmayı yerli dijital çözümler geliştirmeyi öngörüyoruz. Yerli arama motorları, mesajlaşma uygulamaları, sosyal medya platformları geliştirmeyi öngörüyoruz. İleri üretim teknolojilerinde yerli üretimi teşvik etmeyi öngörüyoruz. Güvenli, verimli ve sürdürülebilir bir ulusal nesnelerin interneti ekosistemi kurmayı hedefliyoruz. Yüksek teknoloji ihracatımızı üç kat arttırarak otuz milyar dolara çıkarmayı orta yüksek Sanayi işletmelerinin dijital becerilerini geliştirmek için yaşam boyu öğrenme ve dijital eğitim seferberliği başlatıyoruz. Değerli arkadaşlar Türkiye E devlette yine önemli bir yerde Avrupa'da otuz ülkeyi ölçüyorlar. Türkiye onuncu sırada. Ve bizden önde olan dokuz ülkenin nüfusunu toplayıp Türkiye kadar değil. Yani biz büyük Avrupa ülkelerinin daha ilerisinde bir e-devlet sistemine sahip bir ülkeyiz. Bunu işte şimdi yeni çalışmalarla daha ileriye taşıma azmi içindeyiz. Ulusal yapay zeka strateji yönlendirme kurulumuz var. Meclisimizde yine bu konularda bir araştırma çalışmaları yürüyor. Önümüzde ki dönemlerde üretken yapay zeka ile az önce vurguladığım gibi o kavramla bu alanda çok daha ileri mesafeler alacağız. Bu konudaki tecrübelerimizi de dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya her zaman hazırız. Ey dünyasında da dijital meseleler, dijital teknolojiler bundan sonra çok daha fazla gündem olmalı diye inanıyorum. Az önce arkadaşlarımız çeşitli boyutlarında telefonu dedim. Ben detayına girmek istemiyorum. Değerli arkadaşlar bu konuları önceliklendirdik çünkü biz inanıyoruz ki teknoloji ancak etik değerlerle, adaletle birleştiği zaman anlam kazanır. Refah ancak paylaşıldığı zaman kıymetlidir. Gelecek ancak birlikte inşa edilirse sürdürülebilir bir gelecek olur. Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm dünyaya yüksek sesle ifade ettiği gibi insanlık beşten büyüktür. Daha adil bir dünya mümkündür. Mutlaka insanlık bu süreçlere tepkiler verecektir. Gazze'deki soykırıma da ekonomik anlamdaki kuralsızlıklara da belirsizliklere de insanlık mutlaka tepkiler verecektir. Yeni bir küresel daha adaleti bir küresel düzen mutlaka oluşacaktır. Türkiye'de buna inşallah en fazla katkı veren ülkelerden biri olacaktır. Ekonomi forumu da bu duruşumuzun bir yansıması olarak yerelden evrensele uzanan düşen düşünsel bir zemine Farklı oturumlarda yapacağınız tartışmaların işte tüm bu sorun alanlarında bizlere yol göstereceği olacağına yürekten inanıyorum" şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Moderatörlüğünü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yaptığı ekonomi formunun açılış oturumunda Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in konuşmacı olarak katıldığı ilk oturum gerçekleştirildi.
"Akıllı Dünyada Adil Bir Gelecek: Zeki Ekonomiler ve Küresel Eşitsizlik" ana temasıyla düzenlenen forumda, dijitalleşme ve yapay zekâ odaklı dönüşümlerin küresel ekonomi ve toplumlar üzerindeki etkilerini kapsamlı şekilde ele alındı.
Dört ana oturum, üç özel oturum ve odak konuşmalarından oluşacak forumda, 27 ülkeden devlet temsilcileri, iş insanları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri; Küresel eşitsizlikler, zeki ekonomiler, yapay zekâ, iklim değişikliği ve kültür-turizm başlıklarında çözüm önerileri geliştirmek üzere bir araya gelecek.
Adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir gelecek için Erzurum'dan dünyaya forum aracılığıyla güçlü bir mesaj verilmesi hedefleniyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.