Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın bu haftaki konuğu, şu anda aktif siyaset içerisindeki bir Erzurum milletvekilinin ayrıldığı eşi oldu. Erzurumlu Türkan A, Ayşe Arman'a öyle şeyler anlattı ki... İşte noktasına dokunmadığımız o röportaj
Beni Türkan A. ile Esra Elönü tanıştırdı, bir vesileyle aylar önce. Bir sürü müzik aleti çalabilen, çok yetenekli biriydi. Aynı zamanda devlet memuru. Bir ara sohbet ederken, üniversiteye gittiği (Edebiyat Fakültesi) ama okul harcını ödeyemediğinden bahsetti. Şaşırdım.
YARIM KALAN HAYATLAR Yanlış anlamayın, çok gururlu, herhangi bir talebi olmadı. Ben teklif ettim. Türkan A., koca şiddetinin her türünden nasibi almış milyonlarca kadından biri. Şu anda aktif siyasetteki bir milletvekilinin eski eşi. Ama bunun bir önemi yok. O insanı ifşa etmeye ne isteğim ne de niyetim var. Allah’ından bulsun. Ben sadece Türkan A.’ya biraz olsun destek olabilmek istiyorum. Bunun için de Ayşegül Dinçkök’e teşekkür ediyorum. “Derin Tutku” sergisinden gelen 20 bin lira bugün Türkan A.’nın hesabına yatıyor.
* Sizin için hayat nerede başladı?
- Erzurum’da.
* Yıl kaç? - 68. * Nasıl bir aile?
- Mutaassıp. 4 kardeşiz. Babam için, kızların okuması fena bir şeydi, kız kısmı evde oturur, kendini alacak adamı beklerdi. Ama ablam, benim şansım oldu.
* Nasıl?
- Babamdan gizli okula kaydoldu. Benim için de yol açılmış oldu. İlkokula başladım, babam için utanç kaynağıydım.
* Maddi durumunuz?
- Babam hayvancılıkla uğraşıyordu. İstediğimizi alabilecek durumda değildik.
* İlkokul, ortaokul bitti, ya sonra?
- Dini eğitim alayım diye tatilde Kuran kursuna kaydoldum. Artık genç kızdım, evlenmek isteyenler vardı. Her defasında reddettim Çalışmak istedim. Benim için en uygunu memuriyetti. Sınavları kazandım, çalışmaya başladım. Ne var ki, 1.5 sene sonra istemediğim biriyle evlilik yapmak zorunda bırakıldım.
* Neden kabul ettiniz?
- Etmemek gibi bir şansım yoktu! Mecbur evlendim. Ama hiç huzurum olmadı. Çünkü kendine eş değil, köle arıyordu. Sevgi, şefkat hak getire. Akşamları evde Kuran okuyup yatıyordum. Evliliğimin 4. ayında hamile kaldım. Bir oğlum oldu. 34 ay sonra ikincisi geldi. İki çocukla, ev işleri aksamaya başladı, kocam iyice kötü davranmaya başladı. Hatta bir akşam bebeğim kucağımdayken beni evden kovdu ve namaz kılmaya gitti. Abimi aradım, “Gelin beni buradan götürün, yine kovdu!’” dedim. Dememe kalmadı, adam namazını bozarak gelmiş, yüzüme öyle bir tokat patlattı ki, feleğimi şaşırdım. Şimşekler çaktı yüzümde, o ise hiçbir şey olmamış gibi namazına devam etti. O esnada üçüncü çocuğuma hamileydim.
* Neden hiç boşanmayı düşünmediniz?
- Düşünmez olur muyum? Ama bana etrafımdaki herkes, “Ayrılırsan hangimizin yanına sığarsın, ne yer, ne içersin? Tamam bu adam normal değil ama kocandır, çocuklarının hatırına idare et” dedi. Bu, ondan gördüğüm ilk şiddetti ama son olmayacağını anlamıştım. “Nasıl olsa bana mahkûm, gidecek yeri yok” diye eziyetlerini günden güne ziyadeleştiriyordu. Eve harçlık bırakmıyordu. Ne yiyip ne içtiğimiz umurunda değildi. Benim dışarı çıkmam yasaktı. “Gidersen eğer, eve gelene kadar Allah sana lanet eder, bunu unutma!” diyordu. Zaten sürekli beni üstüme evlenmekle tehdit etti. Hır gürle 5 yıl daha geçirdik, ben tekrar hamile kalıp bebeklerimin ikiz olacağını öğrendiğimde, pişmanlığım had safhaya varmıştı. Etti mi beş çocuk...
* E peki neden korunmadınız?
- Denedim ama bünyeme zarar verdi doğum kontrol hapları. E o da tabii ki korunmayı reddetti. Aldırmama da izin vermedi.
* Sonra?
- Sonrası tam felaket. Beş çocukla kendinizi düşünün. Bizim zamanımızda hazır bezler, mamalar nerde? Çocuklarımı kumaş bezlerle büyüttüm. Her seferinde bezleri temizle, piknik tüpünün üstünde kocaman bir kazanda kaynat, durula, ütüle... İnanılmaz yoruyordum. Eşimin de baba olarak çocuklara hiçbir katkısı olmadı.
* Okudular mı?
- Maalesef ikisi okumadı. Birini araba tamirciliğine, diğerini de çaycı olarak kahvehaneye soktu babaları. Ne benim ne de çocuklarımın itiraz etme şansı vardı. Çünkü fırsatını bulduğunda, gözüne kestirdiği evladımı dövüyordu. Yine bir akşam geç geldi, üstü başı leş gibiydi, iğrenç kokuyordu. Birlikte olmayı reddettim. Bütün itirazlarıma rağmen, döverek tecavüz etti. Artık canım burnumdan çıkacak gibiydi, küçük çocuklarımı da büyütmüştüm. Kendimi toparlayıp bir şeyler yapmam gerektiğini düşünerek, dikiş nakış kursuna kaydoldum. Tabii çalışmamı da istemiyordu. Hatta bir gün bu yüzden ramazan ayında ikimiz de oruçluyken, nereden bulduğunu bilmediği bir sopayla bana girişti. Hatırladığım tek şey, sopanın üzerimde kırıldığı ve yüzümde, bedenimde beliren morluklar... Ayakta kalmayı başardım
* Peki neden çekip gitmediniz?
- Nereye gidecektim ki? O kadar ezilmiş ve bastırılmıştım ki, özgüvenim sıfırdı, yapamadım. Psikoloğa müraacat ettim, “Kocanızın da gelmesi gerekiyor” dedi, tabii kabul etmedi. İlaç kullanmaya başladım, çok zor bir süreçti, çok şükür atlattım, işte o arada bana deli muamelesi yapmayı da eksik etmedi. Sonunda bir sabah, “Sen hâlâ burada mısın? Git kızım boşanma dilekçeni ver, düş yakamdan!” diye bas bas bağırınca, tamamdır diye düşündüm, buraya kadar, “Hazırlan gidiyoruz adliyeye!” dedim. Çok şaşırdı. “Demek öyle. Valizini al ve bir daha da bu kapıdan girme” dedi. Akrabalarım dahil herkesi aleyhime şahitlik yaptırttı. Nafaka talebim de geri çevrildi, beş parasız ortada kaldım. Abimin yanına sığındım. Ama sonra ev kiralayıp çıktım, yeniden işe girdim, kredi çektim, borca girdim, inanılmaz maddi sıkıntılar yaşadım, “İneklere yedireceğim” diyerek fırından aldığım kuru ekmekleri eve getirip ıslatarak yedim. Bir Allah’ın kuluna “Halim şu” diyemedim...
* Sonra?
- Boşandık. Maaşım yetmiyordu, o yüzden matematik dersi veriyordum. Bir şekilde ayakta kalmayı başardım. Ailem dediklerim yıllarca korkularından aramadılar, hâlâ da aramıyorlar ondan çekindikleri için. Ben ise yoluma devam ettim, arkama bile bakmadan. Çocuklarım yavaş yavaş beni aramaya başladılar. Oğlum, “Anne yakında yanına geleceğiz, yine beraber olacağız, kendimizi sana affettireceğiz” dedi geçen gün. Anne yüreği dayanmıyor, ben de kollarımı sonuna kadar açtım, heyecanla gelmelerini bekliyorum...
HAMİŞ: Tabii ki bu şekilde dolaşmıyor sokaklarda Türkan A., tanınmamak için böyle poz verdi.
HAMİŞ 2: Elimde tuttuğum pankart, koca şiddetine dikkat çekmek için özellikle abartılmıştır. Kimsenin gebermesini, yok olmasını filan istediğim yok. Ama kocaların da kadınları “geberttiği” unutulmasın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.