Batı dünyası her alanda insanlığın değil kendisinin çıkarlarına göre hareket eder.

Etnik farklılıkları körükleyerek içsavaşlara yol açar.

Silah fabrikaları iş yapmaya devam etsin diye sürekli yeni işgaller ve savaşlar peşinde olur. Uluslararasi finans kuruluşları ve kredi derecelendirme kuruluşları aracılığıyla ekonomileri sömürür. BM. NATO. IMF. Dünya bankası gibi kuruluşlar aracılığıyla dünya siyasetini kontrol eder.

Medya yoluyla toplumları manipüle eder, yalan haberlerle kamuoyu oluşturur.

Yüzyıllardır sömürdüğü ülkelerden kaçıp kendisine sığınan mültecileri açık denizlerde ölüme terk eder.

Salgın hastalıklar üreterek ilaç endüstrisi üzerinden milyarlarca Dolarlık vurgunlar yapar.

Nesilleri Avrupada yaşayan yabancı kökenli vatandaşlarına ikinci sınıf muamelesi yapar ve onları hayatın her alanında ayrımcılığa tabi tutar.

BM kontrolünde oluşturduğu mülteci kamplarında insan ve organ ticaretini koordine eder. Popüler kültür, aşırı tüketim ve ahlâkî yozlaşmayı besleyen her türlü yolu kullanarak toplumları ait oldukları geleneksel yapılardan koparır.

UCM ve AİHM gibi sömürge mahkemelerini kullanarak siyasi müdahalelerini hukuki zemine oturtmaya çalışır.

Bir taraftan çevreci görünür ama diğer taraftan dünya üzerindeki enerji havzalarını ele geçirmek için kullandığı silahlarla insanlığın geleceğini tehlikeye atar.

İşgal ve içsavaşlara kaosa sürüklediği coğrafyalara ait binlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimi çalarak kendi müzelerinde sergiler.

İşte Ortadoğu coğrafyasında yeni bir dizayn politikasına girişen ve bu politika çerçevesinde Ortadoğuya ateşe veren de bu Batıdır.

İşte bölgede Türk,Kürt ve Araplar arasında etnik ve mezhepsel çatışma ortamı oluşturmak isteyende batıdır İşte son yıllarda tarihsel misyonunu hatırlayarak attığı adımlardan rahatsız olan ve her fırsatta bu yürüyüşü durdurmak için çalışan da bu Batıdır.

İşte son yıllarda tarihsel misyonunu hatırlayarak Türkiye’nin attığı adımlardan rahatsız olan ve her fırsatta bu yürüyüşü durdurmak için çalışan da bu Batıdır.