
SON PİŞMANLIK
Yaşadıkları süre boyunca insanlara pek çok kez Allah’tan korkup sakınmaları, sonsuz cennet ve cehennem hayatının varlığı, hesap günü için hazırlık yapmaları gerektiği hatırlatılır. Ancak bazı kişiler bu çağrılara her defasında olumsuz karşılık verir ve kendilerine hatırlatılan öğütlerden faydalanmazlar. Ölümle karşılaştıkları anda ise büyük bir pişmanlık yaşarlar. Çünkü ölüm meleklerini görüdükleri anda tüm dünya hayatları boyunca inkar ettikleri Allah’ın, meleklerin, ahiretin, cennet ve cehennemin gerçek olduğunu anlarlar. Ama artık geç kalmışlardır. Ölümleri ile birlikte sonsuza kadar bir an bile hafiflemeden yaşayacakları pişmanlık duygusu artık başlamıştır.
İnkar edenlerin ölümle birlikte yaşadıkları bu büyük pişmanlık duygusu, başlarına gelecek azapların hiçbirini engelleyemez.
Tüm hayatlarını Allah'ın dininden yüz çevirmiş olarak geçiren bu kimseler, ölüm anında kendilerini azaptan kurtarması ve affetmesi için var güçleriyle Allah'a yalvarırlar. Pişmanlıkla bir daha dünyaya döndürülmeyi, güzel davranışlarda bulunmayı ve kaybettiklerini telafi etmeyi isterler. Ancak bu istekleri kabul edilmez. Çünkü onlara, Allah'ın bir ayetinde bildirdiği gibi "öğüt alacak olanın öğüt alabileceği kadar bir süre" verilmiş, cennet ve cehennem hayatı hatırlatılmış, ama onlar bile bile bu gerçekten yüz çevirmişlerdir. Kendilerine bir kez daha böyle bir imkan tanınmış olsa, onların tüm bu pişmanlıklarını unutarak yine inkarı tercih edeceklerini Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir... (Mü'minun Suresi, 99-101)
Dünyada iken inanmadıkları, sözlerini ciddiye almadıkları ve hatta kendilerince alay ettikleri inananlar, o gün inkar edenlerin çektiği azapların hiçbirini yaşamazlar. Onlar tüm hayatlarını samimiyetle Allah'ın rızasını isteyerek geçirmelerinden dolayı sonsuza kadar her nimetin en güzeliyle ödüllendirilirler. İnkarcıların canı melekler tarafından yüzlerine ve arkalarına vura vura alınırken (Muhammed Suresi, 27), inananların canı tam tersine, hiç acı çekmeden "yumuşakça" alınır. (Naziat Suresi, 2) Allah'ın bir ayetinde bildirdiğine göre melekler, ölüm anında müminleri selamlar ve onlara cennet müjdesini verirler. (Nahl Suresi, 32) Bu durum, inkar edenler için bir başka manevi azaptır. Çünkü dünyada inananlara tanınan imkanlar kendilerine de verilmiştir. Ancak onlar dünya hayatının geçici menfaatlerinden yararlanabilmek uğruna, bile bile sonsuz cennet nimetlerini kaybetmişlerdir. Dünyanın kısa bir deneme yeri olduğu, ahiretin asıl hayat olduğu hatırlatıldığı halde bunu anlamazlıktan gelmişlerdir. Bu yüzden dünyada ahiret için kazançlı olabilecek davranışlarda bulunmamışlardır. Oysa Allah'ın emrettiği güzel ahlakı yaşamak, inançlı bir insan olmak yalnızca samimi bir karar almakla ve bu kararda irade göstermekle her insan için mümkündür. İşte tüm bunları düşünmek, inkar edenlerin içindeki pişmanlığı daha da artırır. Allah bir ayette, "Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi olacak? Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye Suresi, 21) şeklinde bildirerek herkesin yaşam şekline göre sadece hak ettiği karşılığı alacağını haber verir.
İnkar edenlerin ölüm ile başlayan bu pişmanlıkları Allah dilediği sürece sonsuza kadar devam edecektir. Geçen her dakika, her saat ve her gün hiç bitmeyen azabın içinde kalacak, bu büyük ve sonsuz pişmanlıktan kurtulamayacaklardır. Oysa ölümün ve ahiretin gerçekliğini anlamak için onlarla karşılaşmayı beklemeye gerek yoktur. İnsan için Allah'ın vaadi yeterlidir.
Ölümün pişmanlığından kurtulmak ve sonsuz cennetin güzelliklerine kavuşmak isteyen insan, ölümü ve sonrasını şimdiden düşünmeli ve tüm kainatı yoktan yaratan Rabbimiz’in hak olan yolunu seçmelidir.
Bu yazım da bir kere daha okuyan herkese hatırlatma olsun inşaAllah.
Bu arada ölümü hatırlatmak, bir kişiye her an ölebileceğini söylemek “şom ağızlı”lık değildir. Müslümanın görevidir. Çünkü ölüm şu an yaşadığımız her şeyden daha sahicidir. Hayatınız için yaptığınız planların hiçbiri gerçekleşmeyebilir ama ölüm kesin bir gerçektir. Ahiret kesin bir gerçektir. Ve huzurunda toplanacağımız Allah kesin vardır. Bu nedenle ölümü hatırlatmak bir kişinin iyiliği için yapılabilecek en güzel tavırlardan birisidir. Geçici olan dünyaya bağlamaya çalışmak ise kişiyi gaflete kaptırmaktan başka bir işe yaramaz.
Bu nedenle bir kişiye iyilik yapmak istiyorsanız ona ölümü hatırlatın, cehennemle uyarın, cennetle de müjdeleyin.
“…Dünya durmuyor gidiyor. İnsan da beraberinde gidiyor. Sen de yolcusun. Bak ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulu etmiştir(doğmuştur). Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye (vatan edinmeye) niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahaza(bununla beraber), ebedi ömrün(sonsuz yaşamın) önündedir. O ömrü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır.Senin o ömr-ü bakiden(sonsuz yaşamdan) hiç haberin yok. ÖLÜM SEKERATI (ÖLÜM HALİ, ÖLÜM ANI) UYANDIRMADAN EVVEL UYAN!” (Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye)
[email protected]
https://www.facebook.com/didem.rahvanci
https://twitter.com/DidemRahvanci
http://didem-rahvanci.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.