Dârat-ı Kûh‏

Karşımda birbirine kenetlenmiş dağlar var...

‘Kar ile boran’ kaplı olsa da; omuz omuza, onurlu, gururlu bir o kadar da ihtişamlı...

Bulutlar saçlarını okşarken; Güneşte sarı gelin teli gibi süzülüyor nazlı, nazlı dağların, tepelerin perçemlerinden...

Biran durup düşündüm ''Allah'ım ne güzel, ne eşsiz bir memlekette yaşıyorum ben böyle''...

Boşuna değil elbet, asırlardır uğruna feda olan canlar, kanlar, imparatorluklar...

Lakin, bir şeyler eksik bu eşsiz doğada, yavan bir ekmek gibi tuzsuz yemek gibi sanki...

İnsanın ciğerine kor gibi oturup tarifsiz acılara sevk eden...

Yüce Yaratıcının cömertçe bağışladığı bu eşsiz güzelliği tatsız, tuzsuz kılan...

Eksik olan çok şey var ne yazık ki...

Merhamet, hoşgörü ve duygudaşlık...

O kadar bencil duygularımızı törpülemişiz ki; doğada kendimizden başka hiçbir canlıya tahammülümüz kalmamış...

Tek bir kurt, tek bir ayı dahi bırakmamak kaydıyla katletmişiz...

Oda yetmemiş tüm domuzları çoluk çocuğuna varana kadar, Allah yarattı demeden kökünü kazımışız...

O eşsiz dağların eteklerinden akan ve sayısız şifayı, canlıyı bağrında besleyen derelere öyle aç gözlülükle saldırmışız ki...

Bebek olsun, üreme mevsimi olsun hiç önemli değil, yeter ki şu obur, merhametsiz, hoşgörüsüz egolarımız tatmin olsun...

Yeter mi? yetmez elbet!

Kapımızı, malımızı, canımızı -40 derecede dahi yarı aç, yarı tok canı pahasına koruyup kollayan, insanın en sadık dostu olan köpeklere bile dayanamaz olmuşuz...

Bir lokma daha fazla kör boğazımıza tıkabilmek için; sokakları bile çok görüp çoğu zaman hunharca zehirlemişiz hiç yüreğimiz sızlamadan...

Zehir parası vermek ağırımıza gitmiş zamanla, Belediyelere baskı yapmışız daha çok köpek katletsin diye...

Yetmez! Yeter mi hiç?

Sesi soluğu çıkmayan tek gayesi insanlığa hizmet olan minicik, sevimli, mırıl, mırıl diye etrafımızda pervane olan kedilere dikmişiz gözümüzü bu kez...

Poşetlere doldurup yavrularını, ayırmışız ana kalbine hiç acımadan; en ücra yerlere atmışız tahammülsüzlüğümüzden...

Farelere kalmış doğal olarak meydan ama onun çaresini de üretmişiz mercimek kadar mantığımızla...

''Fare zehri'' ve ''tuzak''...

Tüm dünyada yasaklanan zehirler ekmek su gibi bakkal dükkânlarında satılır olmuş sayemizde...

Bir kez dahi duygudaşlık kurup nasıl canice bir işe kalkıştığımızı hayal bile etmemişiz...

En değerli varlıklarımız olan evlatlarımıza bir cümle nasihati çok görmüşüz...

Yarının sevgisiz, merhametsiz ve doğal olarak bencil bireylerini ellerimizle var etmişiz duyarsızlığımızın sonucunda...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

SON PİŞMANLIK

22 Ekim 2013 Salı 23:07

KIYAMETİN VARLIĞINI UNUTMAYIN

30 Eylül 2013 Pazartesi 11:00

EN GÜZEL SEVGİLİ

16 Eylül 2013 Pazartesi 10:30

Dua...

26 Ağustos 2013 Pazartesi 12:03

GAFLET PERDESİNİN KALKMASI İÇİN...

13 Ağustos 2013 Salı 11:27

TÜRK’ÜN TARİH YAZAN ŞANLI ORDUSU

08 Ağustos 2013 Perşembe 07:09

MÜSLÜMANLARIN GÜCÜ BİRLİKTEN GELECEKTİR

01 Ağustos 2013 Perşembe 12:22