
TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK
Değerli okuyucularım önümüzdeki hafta 8 Mart dünya kadınlar günü ve bu günün anlam ve önemi anlatılarak birçok etkinliklerle kutlanacak. Sorunlar yine gündeme gelecek. Bende sizin için “Türkiye’de kadın olmak” konusunu çevremdeki kadınlarımızla konuşarak düşüncelerini öğrenmeye çalıştım.
-Kadın en kutsal varlıktır "anadır" fakat en çok da küfür edilen insan olmaktır. Yeri gelince ezilen, sömürülen, dayak yiyen ve her şeye rağmen hayatını devam ettirmeye çalışan kişidir.
- Yeri gelince küçük yaşta tarlada çalışan, evlenip çoluk çocukla uğraşan okutulmayan, Hayattaki her şey ve herkes gibi adaletten nasibini alamayandır, sadece yanlış yerde doğduğu için kendine hiç bir seçenek bulamadan önüne konulan hayatı yaşamaktır.
- Doğduğunuz anda, kız olduğunuz anlaşılınca, suratını asan bir baba ve kocasına karşı mahcup duruma düşmüş bir anne vardır. Doğumunuz uğursuz olarak düşünülmüş, dünyaya gelişiniz hoş karşılanmamıştır.
-Evde bir erkek çocuk varsa ihtiyaçları ikinci plana itilendir.
-Erkek çocuklarına daha serbest bir çocukluk tanınırken, kız çocuklarına namus kavramı yüzünden, mahallenin diline düşmeme uğruna kısıtlamalar uygulanır. Sokağa çıkma, sokakta oynamak gibi v.s.
-Erkek çocuğu baba tarafından sırtı sıvazlanarak kızlarla arkadaşlığa teşvik edilirken, kız çocuğuna erkek arkadaş yasaklanır.
-Erkek çocuk, doğası gereği kendi kendini yetiştirme becerilerini keşfetmektedir dolayısıyla ağaçtan erik toplamak, büyüyünce babasının arabasını kaçırmak veya kız arkadaşı edinmek doğal sayılmaktadır.
-Yemek yapma becerisi ve açlığa dayanıklılığı konusunda kadınlarla arasında dağlar kadar fark vardır. Erkek midesine düşkün bir varlıkken, kadın daha fedakar ve sevgi doludur, dolayısıyla kocası evine gelene kadar boğazından bir şey geçmez ve bekler.
-Erkekler her haltı yerken, kadınların üzerine nöbet bekleyen bir oklava, kafaya inmek üzere bekleyen bir yumruk vardır.
-Eşitlik yüzünden ortaya böyle bir kavram kargaşası çıkmaktadır, aslında hayat eşitlik dengeleri üzerine kurulmuştur.
Sonuç olarak Türkiye'de kadın olmak tahmin edemeyeceğiniz kadar çok çok zor bir olaydır.
-Türkiye de insanca yaşamak zordur, büyükşehirlerde çocukluğunuzu rahat geçirebileceğiniz ortamlar yoktur, şehir stresi yüzünden psikolojik deformasyona uğrayan aileler tarafından doğru düzgün yetiştirilememiş sinizdir. Zengin olan, tanıdığı olan, çevresi olan insanlar için her zaman hayatta kalmak daha kolaydır (sevgi de bir ölçü de daha azdır). Parasız, kimsesiz, sevgisiz insanlar için yaşam daha bir zordur ve katlanılmazdır.
-Mesela, sizleri bekaret gibi bir kontrol sistemine mahkum eden, fakat erkeklere sınırsız özgürlük tanıyan anlayışa mahkum olmaktır.
-Daha doğarken hayata yenik başlarsınız, aileniz sizi kabullenmeyebilir ve sizden utanç duyabilir. Eğitim-öğretim hakkından yoksun kalırsınız, çünkü kızlar okuyamaz, namuslarını yitirirler. Sonra kolay kolay iş bulamazsınız, kızsınızdır ve güzel, alımlı değilseniz iş yoktur size ki çoğu zaman okutmadan evlendirirler hayatının baharına girmemişken. Kim ne derse desin bugün Türkiye'de kadınlar hala kocalarından dayak yiyor, tacize uğruyor ve hor görülüyor. Türkiye'de kadın olmak zor hem de çok zor.
-Ayrıca, sofradaki yeri tarladaki öküzden sonra gelen, her daim kendisinden özveri beklenen, dayatılan her konuda evet denmesi istenen, doğduğunda nüfus cüzdanı bile çıkarılmayarak belki de ölmesi dört gözle beklenen bir varlık olma durumudur.
-Diğer bir yandan şu da vardır, insan örnek aldığı kişilerde gördükleri ile üst bilincini yapılandırır. Yani annesinin benliğinin bir üretisi olan kadın, onun tercihlerine paralel bir gelişim izlediği sürece onun bir kopyası olur. Demek istiyorum nasıl ki "vur oğlum vur, sana vurana sen de vur" diyen babanın evladını sağlıklı bir zihniyete sahip olmasını bekleyemezsek, görece olarak bozuk bir zihniyete sahip ananın çocuğunun da farklı olmasını bekleyemeyiz. Konu itibari ile cinsel kimlik önemli olduğu için burada annenin ağırlıklı etkisi yadsınamaz.
-Eğer bir ana ufak hesaplar peşinde koşmayı sevgiden daha üstte tutabiliyorsa onun çocuğunun bu davranışı kopyalaması, cinsel kimliğini bulması ile beklenen bir olaydır. Bugün kadınların tercihlerinin yarın anaların tercihleri olduğunu unutmamakta fayda var.
-Bekaret olayına gelince,anaların ve toplumun yarattığı bir sorundur. Olayın doğası bellidir, erkek ne kadar isterse istesin kadın istemediği sürece cinsel bir birleşme olamayacağından burada tek sorumlu ancak kadın ve bahis konusu zihniyeti aktaran analardır. Eğer bekaret bir sorun ise bunu toplumun yani anaların ve çevresindeki dişi canların baskılarını kıramayıp cinsel özgürlüğünü seçmekten aciz kalmış kişinin kendisidir.
-Laf atma meselesi ise dünyanın diğer bölgelerinde ne kadar farklı olabilir ki? Her toplumda belli bir miktarda böyle laf atmalar olacaktır ve dünyanın neresine giderseniz gidin, taş gibi bir hatun her zaman ilgi odağı olacaktır.
-Hepsinin ötesinde güce tapan kadınların yarattığı erkek profili ve bu kadınların ileride ana olup çocuklarına aktardıkları düşünülürse bunun bir tercih olduğu, tüm sorunların hür irade ve tercihlere indirgendiği anlaşılmalıdır. Bir yandan sürekli olarak yargılanmak, kalıplara oturtulmaya çalışılmak gibi görevler yüklenmektir.
-Somurtursanız kaprisli ve kendini beğenmiş, kahkaha atarsanız hafif meşrep ilan edilmektir. soğuk olursanız Türk kızları suratsız genellemeleriyle, sıcakkanlıysanız kıskançlık krizleriyle baş etmek zorunda kalmaktır. Dişiliğin dışında gruplara ayrılıp grubunuza uymanızın beklenmesidir. Kız, kadın, anne ayrımlarının zihinlerde tavan yapmasıdır.
-Bir yandan da hiç tanımadığınız bir işbilirliğidir, gücü sağlamlığıdır. Hunlardaki hatunun otoritesidir. Kişilik sorunları olan erkeklerle uğraşıldığında dayak yiyen, sömürülen, bastırılan, dinlenmeyen taraf olma ihtimaline karşın toplumda 2. sınıf insan olmamaktır.Güvenme ihtiyacı olan taraftan çok güven veren olarak görülebilmektir.Nezaketle yaklaşılmasıdır. İstense de istenmese de ortamda bayan var klişesi gibi tepkilerle kaba veya saygısızca olduğu düşünülen konulardan koruncak kadar yüksek bir varlık olarak görülmektir. Dünyada kadın olmaktan daha kötü de değildir.
-Çıktığı kişilerin malı yerine konulan, ayrılınca artık kötü sıfatlarla tarif edilebilen; bir yandan peşinde dolananlarla mücadele eden diğer yandan gönlünü kimseye kaptırmaması gereken de sizsinizdir!
-"bu iş hep böyledir. Kadını ortadan kaldırmanın, onu toplumsal hayata girmekten uzak tutmanın, onun için hazırlanmış olan ikincillik konumunu korumanın en temkinli, en sağlam yolu onun kutsallığını dile getirmek, onun analık gibi kutsal görevleri olduğunu söylemek, onu 'yücelik' bahanesiyle sarıp sarmalamaktır. Kimi kültürler kadına hayatta daha geniş bir yer vermiş gibi görünürler ama aldanmamak gerek. O kültürler de kadını cinsellik üstünden, mutluluk veren, yaratan bir varlık olarak öne iterler"
-Türkiye gibi birçok doğu ülkesinde, islam veya diğer ahlak kurumları aracılığı ile yapılan budur işte. "Sarıp sarmalamak" mecaz anlamında da, gerçek anlamında da uygulanır. Erkek bunu yaparken, gerekçesinin erkeğin kadınını diğer erkeklerden koruması içgüdüsü bağlamında incelemek de mümkün. Kötü sıfatlarla birçok kötü terimin haksızca yakıştırıldığı insan kitlesini temsil etmektesinizdir.
-Kadınların baş tacı yapılması gerekirken bu sıfatları yakıştıranların anneleri yok mudur? Nasıl bu tip sıfatları insan olan birine söyleyebiliyorlar?
En azından annelerin cinsiyeti olmadığına inanmakta olduklarına inanıyorum bu sözleri söyleyen insanların.
-Mesleğinizde kadındır nasıl olsa, masa başı işlerde görevlendirilmelidir mantığıyla karşı karşıya kalabilme korkusunu yaşamaktır!
-Kadınsanız arazi işlerine erkekler kadar kafa yoramaz, onların düşündüklerini düşünemezsinizdir onlara göre...
-Bilgisayar başında, planlama gibi işler yapmak zorunda olmanız okuldan itibaren yüzünüze çarpılır!
Yaptıklarınız, onlarla beraber yağmur çamur içinde sesinizi çıkarmadan dolaşmanız, sıra arkadaşlarınız olan erkekler tarafından bile göz ardı edilir.
Kim bilir daha ne kadar çok bu durumla karşı karşıya geleceksinizdir. Maalesef bu böyledir, önemli olan ise buna alışmak mıdır, cevap vermek mi?
- Trafikte sıkıştırılmak
-İşyerinde, sokakta kısaca her yerde tacize uğramak
-Sırf bayan olduğunuz için bir çok işten uzak tutulmak
-8 Mart yılda bir kez olmasına rağmen sizin hatırlatmak zorunda kalmanızdır.
-Kadın, dünyanın en gelişmiş ülkesinden en az gelişmişine kadar her yerde sömürülür. Türkiye’de erkeklerce bütün gün evde oturduğu zannedilen oysa emek harcayan ve yorulan, saçını süpürge etmeye bin yıllardır programlanmış, cinselliğini annelikle bastırmış, erkeğin sadece yemek yaptığı için bir de yatakta insan yerine koyduğu kadın.
-Bu ülkede kadın olmak zor! Bir yandan cins baskısı, bir yandan ulusal baskı, bir yandan sınıfsal baskı, bir yandan feodal pederşahi gelenekler, kadınları kuşatıyor ve yaşamı çekilmez hale getiriyor. Türkiye'de kadın olmak sadece Türkiye'de değil bütün dünyada aynı. Kadın olmak fedakarlık ister. Erkekler çok eşli, kadınlar tek eşli gibi yaşamayı tercih ediyor.
-Hayatının büyük bölümünde sırtında binlerce etiket ile yaşamaktır. Bir hareketin yüzünden hanımefendi addedilmek ve buna paralel olarak saygı görmek, bir sözün yada bir kıyafetin yüzünden kötü sıfatla ilan edilebilmektir. Kötü kız olmamaya çalışarak büyürken kötü kızların peşinde koşan namus bekçisi erkekleri acıyarak izlemektir. Anne olmak istemek gibi dünyanın en masum iç güdüsüne sahip olmaktan, evlilik meraklısı etiketi yapışmasın diye feragat etmektir. Etiketlerin birinden kurtulmaya çalışırken diğerinin üzerine yapışmasıdır. Bunları umursamadan yaşayabilmenin neredeyse imkansız olmasıdır. Kötü sıfatların adının yanına eklenmesi korkusu ile; gülerken, konuşurken doğal tepkilerini verememendir. Sevdiği insana malmış gibi kadınım diye hitap eden,kız çocuğunu okutmayan hatta yer yer insandan saymayan babacıkların karılarını bir güzel dövdükten sonra orda burada kadına şiddet (ne gadar çirkin)kadınlar bizim baş tacımızdır söylemlerini küfrederek izlemektir.
Amerika İspanyol olmak, İngiltere de zenci olmak gibidir Türkiye’ de kadın olmak.
-Doğumdan ölüme dek hep ayrımcılığa uğramak söz konusudur. Çelik gibi sinirler ve mücadele ruhu gerekir. Az konuşan, yumuşak başlı (koyun tabiatlı),fedakar, cefakar değilseniz işiniz çok zordur. İşyerlerinde şirin küçük kız kardeşi oynamazsanız erkek arkadaşlarınızca hemen dışlanırsınız.
-Ailelerde erkek çocuktan derslerini çalışıp başarılı olması beklenir ve sürekli desteklenirken, kız çocuğun her türlü ev işine yardımcı olması, herkesle ayrı ayrı ilgilenmesi, konulan kurallara yumuşak başlılıkla uyması beklenir. Uymaz ise çok yıpratılır.
-Başına gelen kötü durumlar için bile kendini suçlamaktır.
-işte, 3 kişi tarafından kaçırılarak defalarca tecavüze uğrayan bir kadının adli tıp muayenesi sırasında doktoruna anlattıklarının bir bölümü:
" Artık hiçbir yerde güvende hissedemem kendimi. İstediğim tek şey yalnız kalmak, kimseyle konuşmak istemiyorum; ama sonra yalnızlık düşüncesi bile çok korkutuyor beni. Her an bir şeyler olacakmış gibi geliyor, korkuyorum. Tek istediğim yıkanmak, temizlenmek, unutmak; o kokuları, sesleri bir daha duymamak. Her şey o kadar canlı ki hala, hiçbir şey bitmedi ,bitmeyecek de. Sanki boşluktayım, başka bir gezegendeyim, bunlar sanki başka birinin başından geçti, anlayamıyorum. Başka hiçbir şey düşünemiyorum. Yorgunum, çok yorgunum, uyumak ve bir daha uyanmamak istiyorum. Uykumda da bunları göreceğimden korkuyorum. Bir erkek arkadaşım vardı, yakında evlenmeyi düşünüyorduk; ama artık her şey bitti. Birinin elime dokunması düşüncesine bile katlanamıyorum. Kusacak gibi oluyorum."
“her şey benim yüzümden, orada hiçbir şey yapamadım. Benim zayıf olduğumu gördüler, onun için tüm bunları yaptılar. Hiç bir şeye karşı koyamadım, orada hiç düzgün bir şey yapamadım. Ben bir hiçim ve ne yapacağım bilemiyorum."
Bu yara nasıl onarılır kararan dünyası nasıl beyaz renk alır bilemiyorum.
-Tek suçun durakta araç beklerken yanında duran aracın adres soracağını beklerken” ne kadar istersin” cümlesini duymak o an tüm erkekleri öldürmek ve sinirden patlasan da sövsen de insan olanın laftan anlayacağını görmektir.
KADIN VE ERKEK EŞİTLİĞİ İLE MUTLU YAŞAYABİLEN ÖRNEK BİR TOPLUM OLABİLME DİLEĞİ İLE ESENLİKLER DİLERİM.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.