
Ömer Faruk Kızılkaya
EYVAH, SINAV YAKLAŞTI!
Hayatımız sınav. Allah bile bizi bu dünyaya bir imtihan için gönderdi. Bu yüzden cenaze evlerinde veya hasta ziyaretlerinde çok duyarız “imtihan dünyası” dediklerini.
Bu yazıyı yazmaya başladığım an itibariyle önümüzdeki ilk sınava (YGS) 29 gün kaldı. Ondan sonra SBS, daha sonra LYS yapılacak. LYS’ye girecek öğrencilerimizin ilk olarak YGS’de başarılı olmaları ve barajı geçmeleri gerekecek. Bu konu ile ilgili olarak da birkaç tavsiyem olacak.
Sınava hazırlanan öğrencilerimiz uzun süredir bir çalışma içerisindeler ve bu yorucu maratonun sonuna yaklaştılar. Dananın kuyruğunun kopacağı günler işte bu günlerdir. Bu zamanı nasıl değerlendirmeleri gerekmekte, neleri tavsiye ederiz, neleri tavsiye etmeyiz?
Öncelikle sınava hazırlanma bakımından kalan sürenin bir algı meselesi olduğunu belirtmek istiyorum. Konunun önemi baktığımız açıya göre değişiyor. Soğukkanlı durabilen ve duygularını dizginleyebilenler için uzun bir zamanımız var. 29 gün az bir zaman değil. Zamanı değerlendiremeyen, duygularını kontrol edemeyen arkadaşlarım için üzgünüm. Onlar için bu yazının bir önemi olmayacaktır. Çünkü bu yazıyı, birinci açıdan bakanlar için yazıyorum.
Eğitim bilimleri derslerinde “kaygı düzeyi” diye bir şey öğrenmiştik. Kaygı düzeyi kısaca “öğrenciyi öğrenmeye yönlendiren itici güç” olarak tanımlanabilir. Kaygı düzeyi yeterli ve ölçülü olmalıdır. Düşük olması ve fazla olması öğrencinin başarısını olumsuz etkilemektedir. Öğrenci, kaygı durumunu kendine göre gerçekçi bir şekilde ayarlamalıdır. Çevre de bu düzenlemeye saygılı olmalı, gereksiz yere panik havası estirmemelidir. Özellikle veliler, öğretmenler ve akrabalar bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Bu konu çok önemli olduğu için biraz açmak istiyorum.
Gerek okullarda gerekse dershanelerde(Bu konuda dershaneler biraz daha acımasız davranıyorlar.) son dönemece girildiğinde öğretmenlerimiz öğrenciye aşırı yüklenebilmekteler. Kamçılamaya çalışırken öğrenciye kapasitesinin üstünde yük yükledikleri için öğrenci bu durumdan rahatsız olabiliyor. Umutsuzluk, sağlık sorunu, psikolojik baskı ve akabinde hastalıklar öğrenciyi bulabiliyor. Öğrenciye yapılan en büyük eziyetlerden biri kalan zamanın az olduğunu söylemek ve bu az zamanda çok iş başaramazsa kazanamayacağını telkin etmektir. Yukarıda söyledim yine söylüyorum zaman az değil. Önemli olan onu nasıl değerlendirebileceğimizdir. Burada önemli olan kriz yönetimimizdir. Bunu da öğretmenler ve özellikle rehberlik servisi yapacaktır. Öğrenciye güzel ve dengeli bir çalışma programı yapılmalı ve öğrenci, zamanı doğru kullandığı takdirde başarılı olacağına inandırılmalıdır. Daha sonra da bu programa uyması konusunda gerekli kontrollerin yapılması gerekmektedir.
Program yapılırken sayısal derslere (sözel ve eşit ağırlık için söylüyorum) aşırı yüklenilmesi yapılan başka bir yanlıştır. Beslenmeye benzer: Bir gıdanın az tüketilmesi, diğerine fazla yüklenilmesi sağlığı bozabilir. Her şey dozunda olmalıdır.
Öğrencinin deneme sınavlarındaki sonuçları test edilmeli ve hangi derste takviye gerektiği, hangi derste formun korunması gerektiği tespit edilmeli ve ağırlıkları ona göre ayarlanmalıdır. Bir derste takviye gerekiyor diye diğer dersleri bırakıp o derse yönelmek yapılacak en büyük hatalardan biri olacaktır.
Bu dönemde konular ya bitmiştir ya da bitmek üzeredir. Bu dönemde konu tekrarı mahiyetinde test çözümü öğrenci için daha verimli olacaktır (Ben şu an bu yönde çalışma yaptırmaktayım.). Öğretmenlerimizin motivasyon artırıcı çalışmaları ve rehberlik faaliyetlerine dikkat etmeleri, öğrenciyi psikolojik olarak rahatlatması sürecin verimini artıracaktır.
Ailelere de bu dönemde çok büyük işler düşmektedir. Özellikle işini gücünü bırakıp pirinç okutan, hacı- hoca ziyaretlerine giden, bu uğurda paralar döküp muskalar yazdıran, diğer zamanlarda gitmedikleri türbeleri hatırlayan velilerimizin bu davranışları öğrenciye katkı sağlamadığı gibi aksine başarısını da olumsuz etkilemektedir. Bu tarz hareketler onların üzerindeki baskıyı artıracağı için kaygı düzeyleri de artacaktır. Bu da motivasyonlarını olumsuz etkiler. Peki, velilere ne öneririm:
Öncelikle en büyük duanın, üstüne düşeni yapmak olduğunu hatırlatırım.
Onlarla her zamanki gibi ilgilenin, ne az ne çok.
Rahat çalışacakları sağlıklı bir ortam hazırlayın.
Başkalarıyla karşılaştırmayın. Bu konu özellikle önemlidir. Eğitimde bireysel farklılıklara saygı duyulması önemlidir ve herkesin öğrenme düzeyi, yetenekleri farklılık göstermektedir. Bir de unutmayın ki bu dönem hassas, bu dönemdeki hareketleriniz ilerinin temellerini oluşturacaktır. İleride bir gün çocuğunuz da sizi birileriyle karşılaştırabilir.
Çocuğunuz sınava giderken siz yanında gitmeyin, sınava aracınızla götürürseniz de okul çevresinde beklemeyin, bahçe içerisinde Kur’an okumayın. Evde okursanız da onun bundan haberi olmasın(Kur’an okunmasına karşı değilim sadece bunun en çok acizlendiğimiz anda Allah’ı anma alışkanlığımızı ve sığınma duygumuzu tetiklediğini, yanlış duygulara kapılmamalarını istiyorum. “Benden çok şey bekliyorlar, onlara layık olamazsam ne yaparım? Benim için her türlü fedakârlığı yaptılar, şu anda da bahçede bekliyorlar veya bahçede Kur’an okuyarak benim adıma Allah’a yakınlık kurmaya çalışıyorlar.” gibi iç konuşmalar yaşanabileceği için motivasyonları bozulabilir ve özellikle paragraf konusunda-okuma hızları da düşükse- zaman kaybı yaşayabilirler. Daha sonra da bildik savunmalar gelir: Paragraflar çok zordu. Aslında paragraf zor değildir, motivasyon düşük, hız düşük, bu da sınavda dalıp giderek soruyu anlamamaya sebep olabilmektedir.)
Başkalarının çocuğunuza müdahale etmesine izin vermeyin. Siz de başkalarının sözleriyle çocuğunuza telkinde bulunmayın. Çok söz söylemek önemli değildir; yerinde ve etkili söz söylemek, söylediğiniz söze çocuğunuzun inanması, güvenmesi önemlidir.
Yaptığınız fedakârlıkları çocuğunuzun yüzüne vurmayın. “Ben dershaneye gönderdim, kitap dedin aldım, odan ayrı, senden iş- ekmek istemiyorum, … da senden çok şey bekliyor vb.” sözler motive etmez bilakis çocukla aranızın açılmasına sebep olur.
Çocuğunuzun insan olduğunu unutmayın ve dinlenmesine izin verin. Onu ara ara ödüllendirerek dinlenmesini sağlayın. Bir gün sinemaya, bir gün oturmaya, bir gün dolaşmaya götürün (Bunları “bir gün” şeklinde ifade ettim diye her gün bir yerlere götürmeyin. Yorulduğunu gözlemlediğiniz zamanlarda yapmanız isabetli olur.). Maça gitmek isterse izin verin ama oranlı olmasına dikkat edin. Bol oksijen almasına gayret gösterin.
Kıymetli öğrenci kardeşim,
Sen de unutma ki herkese yalan söyleyebilirsin ama kendine asla yalan söyleyemezsin. Çalışmak ile çalışıyor görünmek farklı şeylerdir. Çalış, yapamadığın soru tiplerini ve konuları tespit edip öğretmenlerinden yardım al. Samimi ve gayretli ol. Panik yapma. Her gün her dersten soru çözmeye çalış. Kaynak taraması yapman, konu çalışmandan daha hayırlı olacaktır. Yorulduğunu hissettiğin an ara vermeyi unutma. Başkaları senden çok şey bekliyor olabilir, bu önemli değil. Önemli olan senin senden ne beklediğindir. Bu sorunun cevabını verebilmen için kendini tanıyor, yeteneklerini biliyor olman lazım. Kendini tanıyorsan ve yeteneklerini biliyorsan bu sorunun cevabını ver ve ona göre çalışmanı şekillendir. Yukarıda dediğim gibi kalan süre algı meselesidir. Az da olabilir çok da. Bunu sen ve samimiyetin belirleyeceksiniz. Bir işe giriyorsan keyfin ve kâhyasını kov; samimiyetin ve yeteneklerinle devam et. O zaman kazanırsın. Allah muvaffak etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.