
Ömer Faruk Kızılkaya
BABA OĞUL MUHABBETİ
Bundan birkaç yıl önce (paramızın milyonla ifade edildiği yıllarda) bir internet sitesinde güzel bir hikâye okumuştum. Hikâye çok anlamlıydı. Günlerce etkisinden kurtulamamıştım. “Eğer ileride bir gün evlenirsem ve bir çocuğum olursa bu hikâyeyi hiç unutmayacağım ve hayatıma yansıtacağım.”demiştim. Aradan zaman geçti ve evlenip baba oldum. Ne zaman eve geç kalsam aklıma hemen bu hikaye gelir. Eğer kızımla vakit geçirememişsem vicdan azabı çekerim ve sabah erken kalkıp bir önceki günün telafisini yapmaya çalışırım. Hikâye aynen şöyle:
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.
Çocuk babasına, \"Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun\" diye sordu .
Zaten yorgun gelen adam, \"Bu senin işin değil\" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk \"Babacım lütfen, bilmek istiyorum\" diye üsteledi.
Adam \"İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon\" diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk \"Peki bana 10 milyon borç verir misin\" diye sordu.
Adam iyice sinirlenip, \"Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat\" dedi.
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli \"Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?\" diye düşündü.
Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, \"Belki de gerçekten lazımdı.\" Yukarı, çocuğunun odasına, çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, \"Uyuyor musun?\" diye sordu.
Çocuk \"Hayır.\" diye cevap verdi...
\"Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim\" dedi. Çocuk sevinçle haykırdı, \"Teşekkürler babacığım...\"
Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.Bunu gören adam iyice sinirlenerek, \"Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun..? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok...\" diye kızdı.
Çocuk \"Param vardı ama yeterince yoktu\" dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; \"İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım..?\"
Çocuklarımıza ne kadar az zaman ayırıyoruz değil mi? Arkadaşlarımıza ayıracak vaktimiz var, kahveye veya lokale gidecek vaktimiz var, işimize ayıracak vaktimiz var, hatta bazılarımızın alem yapmaya bile vakti var da çocuğumuza ve eşimize ayıracak vaktimiz yok. Çocuğumuz gece rahatsızlanır veya ağlar, isyan ederiz. Hatta çocuğumuz ağladığı zaman bazen ileri gidip çocuğumuzu döveriz. Televizyon izlerken ses yapıyor diye azarlarız, ödevlerini yapması için odasına göndeririz de bir gün olsun gidip ne durumda olduğuna bakmayız.
İş siteme gelince hemen onlara sağladığımız kolaylıkları ve güzellikleri sayar dökeriz. Oysa, biz önemli bir noktayı hep ıskalarız: Biz onlara para verebiliriz, saltanat verebiliriz ama sevgimizi vermedikten sonra verdiklerimizin hiçbir değeri yoktur. Beden ortada durabilir ancak ruh olmadıkça o beden nasıl ki cesetse sevgi verilmeden sunulan nimetler de birer cesettir.
Erzurum’da çok anlamsız bir görgü kuralı vardır: Babanın yanında(dedenin) evlat kendi çocuğunu (torunu) sevemez. Ne kadar anlamsız bir uygulamadır. Bu anlamsız geleneğin babam tarafından bir sohbet esnasında eleştirildiğine şahit olmuştum. Yanlış yaptıklarını babam kabul ediyordu. O zaman neden bana sevgisini hiç göstermediğini anladım. Ama halen daha anlamadığım bir şey var: Rahmetli dedemin yanında sevmiyordu madem diğer zamanlarda (birlik oturmadığımız için bunun için çok zaman oluyordu) beni neden hiç sevmedi. Neden babamla paylaştığım güzelliklerin sayısı oldukça az?
Sevgiyi hissetmemiş biri olarak (“görmemiş” demiyorum. Elbette babam beni seviyordur ama o sevgiyi hiç hissetmedim.) çocuğumun üzerine daha fazla titriyorum. Hatta çocuğumu babamın yanında da seviyorum.
Onunla daha fazla zaman geçirmeye ve ileride anı olarak anlatılabilecek paylaşımlarda bulunmaya çalışıyorum. Çocuğumun benden korkması önemli değil, asıl önemli olan beni üzmekten, kaybetmekten korkması olmalı ki aramızda oluşan gönül bağı ileride de yaşasın. Çocuğumu bana bağışlayan da bu bağ olsun. Mutluluğu, sevgiyi dışarıda aramasın. Evdeki huzur çocuğu sararsa o çocuk sorun çıkarmaz. Sizlere de bunu tavsiye eder, sorunsuz günler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.